Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2016/7922 E. 2019/11592 K. 19.12.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/7922
KARAR NO : 2019/11592
KARAR TARİHİ : 19.12.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü .

KARAR

Davacılar vekili, müvekkillerinin murisleri İlhan’ın 1996 tarihinde haricen taşınmaz satın aldığını, kendisine devredileceği inancı ile araziyi imar ve ihya ettiğini, 1999 tarihinde dava dışı murisin gizlice bu araziyi davalılara devrettiğini, İlhan ölünce eşi Bircan’ın işletmeye devam ettiğini, taraflar arasında kira sözleşmesi yapıldığını, Bircan’ın kalp ameliyatı geçirmesi üzerine işyerini içindeki makinalarla birlikte … Ltd. Şirketine kiraya verdiğini, bu kiracı aleyhine davalıların ecrimisil davası açıp, bina ve makinalar üzerinde hak iddia ettiklerini ileri sürerek, 20.000 TL tazminatın tahsiline ve bina içindeki makinaların davacı tarafa aidiyetinin tespitine karar verilmesini istemişlerdir .
Davalılar vekili, müvekkillerinin babaları İrfan tarafından …’ten satın alınarak dava konusu taşınmazların devredildiğini, binanın müvekkillerinin babaları tarafından yapıldığını, makinaların davacılara ait olduğunu, kira sözleşmesindeki imzaların kendilerine ait olmadığını bildirerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, tespit talebinin kabulü ile tazminat talebinin reddine karar verilmiş, 3. Hukuk Dairesince karar, kira kontratlarındaki imzaların sıhhatinin araştırılması ve akabinde karar verilmesi gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda: “Hem ortak murisle, hem de onun ölümünden sonra davacı … ile davalıların düzenledikleri ve imza altına aldıkları iki adet kira sözleşmesinin hususi şartlar bölümünde “tesiste bulunan makinalar, çatı aksanı ve bina kiracıya aittir” ibaresi yer aldığı ve davalıların imzası bulunduğu, ATK ihtisas dairesince yapılan inceleme sonucu 23.05.2003 tarihli kira sözleşmesinde bulunan …’ya ait imzanın davalı eli ürünü olduğu, davalı …’nın kendi adına ve diğer davalıya vekaleten kira sözleşmesini aktettiği, kira ve vekalet sözleşmesinin yazılı şekle tabi olmadığı, vekaletsiz iş görme hükümlerine göre davalı …’nın diğer davalıya husumet yöneltebilmesi mümkün olduğu, davalıların imza inkarı ve diğer davalıya vekalet verilmediği iddiasına itibar edilmediği, tespit iddiasının tanıkların yeminli beyanları ile de desteklendiği ” gerekçesiyle tespit talebinin kabulüne ve tespit kararı sebebiyle maddi zarar oluşmadığından tazminata ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. Karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir .
Dava; muhdesat tespiti ve tazminat istemine ilişkindir .
1.Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek asıl davada karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre davalılar vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir .
2. Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Eldeki davada yukarıda açıklandığı üzere davacı yanca tazminat ve muhdesat tespiti talebinde bulunulmuştur.
Tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Bilindiği üzere, tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması (6100 s.lı HMK mad.106/2) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür, bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararının bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re’sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir (HMK mad. 114/1-h, 115).
Öğretide ve Yargıtay’ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir.
Davaya konu taşınmaz hakkında ortaklığın giderilmesi davası, kentsel dönüşüm uygulaması ya da kamulaştırma işlemi bulunmadığından davacının tespit davası açmasında güncel hukuki yararının bulunduğundan söz edilemez. Mahkemece hukuki yarar yokluğu nedeniyle tespit talebinin usulden reddine (HMK mad. 115) karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde işin esası incelenerek kabul kararı verilmesi doğru değildir .
3. Davacı taraf, dava dilekçesinde tazminat talebinde bulunmuştur. Mahkemece davacının tazminat talebinin açıklattırılmamış olması, muhdesatla ilgili olup olmadığı veya hangi kaleme dayalı olduğunun duraksamaya yer bırakmayacak şekilde ortaya konulmamış olması, tespit kararı sebebiyle maddi zarar oluşmadığından bahisle redde karar verilmiş olması da doğru görülmemiştir .
SONUÇ : Yukarıda (2-3) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüne, usul ve yasaya aykırı olan hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddine, HUMK’un 440/1. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz eden davacılara iadesine, 376,80 TL peşin harcın da onama harcına mahsubu ile kalan 1.130,42 TL’nin temyiz eden davalılardan alınmasına,19.12.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.