Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2016/4418 E. 2019/98 K. 08.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/4418
KARAR NO : 2019/98
KARAR TARİHİ : 08.01.2019

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı 3. Kişi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

… A R A R

Davacı üçüncü kişi vekili, vekil edeninin 08.12.2012 tarihli devir protokolü ile işletmeyi eski işletici olan borçludan devir aldığını, işletmedeki tüm menkullerin de devir ile birlikte satın alındığını, bütün resmi kurumlardan alınan evrakların işyerinin vekil edenine ait olduğunu gösterdiğini belirterek, davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, haciz mahalline gidildiğinde davacı adına vergi levhası dahil olmak üzere herhangi bir resmi kayda rastlanmadığını, 3. kişinin ödeme emrinin tebliğinden sonraya ait vergi levhası ibraz etmesinin bu yerdeki malların borçluya ait olmadığını göstermeyeceğini, borçlu ile istihkak iddiasında bulunan 3. kişi arasındaki ilişkinin ticari işletme devri niteliği taşıdığını ve İİK’nin 44 ve BK.179. maddelerinin uygulanması gerektiğini, davacının işyerini devralmasında iyiniyetin söz konusu olmayacağını belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, borçlu şirkete yönelik yapılan devrin İİK 44. maddesinde belirtilen yasal şartları taşımadığı, Türk Borçlar Kanunu’nun 202. maddesi uyarınca bir ticari işletmeyi devralan kişinin malvarlığındaki ve işletmedeki borçlardan sorumlu olduğu, davaya konu ticari işletmenin devri yasanın öngördüğü şekilde borçlulara bildirilmediği gibi, gerekli ilanların da yapılmadığı, bununla birlikte devir tarihi ve haciz tarihi gözönüne alındığında 2 yıllık sürenin dahi geçmemiş olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dava, üçüncü kişinin İİK’nin 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
Devredilen işletmede haciz yapılabilmesi, devrin muvazaalı olduğunun iddia ve ispat edilmesine bağlıdır. Muvazaa iddiasının bulunmaması halinde, alacaklının, tasarrufun iptali davası açarak alacağına kavuşma imkanı bulunduğu gibi, TBK ve TTK hükümlerine göre açılacak davalarda da devir yargılama konusu yapılabilir.
Ayrıca, İİK’nin 44. maddesinde yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi işletmenin devrini sakatlamaz. Anılan hükmün yalnız cezai yaptırımı vardır (İİK 337/a md). Aktiflerin devredenin mal varlığından çıkmamış kabul edilmesini, yani haczedilmesini sağlayacak tek yol, muvazaanın iddia ve ispat edilmesidir.
Bu bilgilere göre, temyize konu olayda davacı 3. kişi ile borçlu arasındaki devir işleminin iyiniyetli olmadığı dolayısı ile muvazaalı olduğu, davalı alacaklı tarafından iddia edilmesine rağmen, haciz mahallinde borçlu şirket adına kesilmiş faturanın bulunması devrin muvazaalı olduğunun ispatına tek başına yeterli olmadığı gibi, alacaklı tarafından muvazaa iddiasının ispatı için başkaca delil gösterilmediği dolayısı ile işletmenin devrinin muvazaalı olduğunun alacaklı tarafça ispatlanamadığı nazara alınarak mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile ret kararı verilmesi yerinde görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı üçüncü kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK’nin 366. ve HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca İİK’nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, istek halinde peşin harcın temyiz edene iadesine, 08.01.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.