Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2016/3179 E. 2018/18357 K. 08.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/3179
KARAR NO : 2018/18357
KARAR TARİHİ : 08.11.2018

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı 3. kişi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı 3. kişi vekili, 31.01.2014 tarihinde müvekkiline ait iş yerinde müvekkili şirkete ait örme makinesinin haczedildiğini örme makinesinin borçlu şirketle hiçbir ilgisinin bulunmadığını belirterek, davanın kabulü ile tazminata karar verilmesini istemiştir.
Davalı alacaklı vekili, borçlu ile 3. kişi şirketler arasında organik bağ bulunduğunu, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, her iki şirketin tescil adreslerinin, sorumlu ortakları ile faaliyet konularının aynı olduğu, şirketler arasında organik bağın bulunduğu, istihkak iddiasının alacaklıdan mal kaçırma amacıyla yapıldığı açık olup, borcun doğum tarihinden sonraki tarihe ait ve her zaman düzenlenmesi olanaklı faturanın alacaklının haklarını etkilemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafında temyiz edilmiştir.
Dava, üçüncü kişinin İİK’nin 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
İstihkak davalarında geçerli bir haczin bulunması dava şartı olup, hüküm kesinleşinceye kadar yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerekir. Buna göre, bir takipte haciz aşamasına geçilebilmesinin ve haczin geçerli olmasının ön koşulu da icra emrinin kesinleşmiş olmasıdır.
Tüzel kişiliğin sona ermesi için tüm alacakların tahsil edilmiş, borçların da ödenmiş olması, bu şekilde tüzel kişiliğin tüm hak ve yükümlülüklerinin tasfiye edilmiş bulunması gerekmekte olup, takip tarihinden önce ticaret sicil kayıtlarından terkin edilen borçlu şirket aleyhine, tüzel kişiliğin yeniden ihyası (ek tasfiye) için dava açılmadan takip işlemlerine devam olunamaz.
Somut olayda, 18.12.2012 tarihinde ticaret sicil kayıtlarından terkin edilen borçlu şirket aleyhine, alacaklı tarafça 27.12.2013 tarihinde takip başlatılmıştır. Ne var ki, ihya davası açılmadan borçlu şirket tasfiye memurunun mernis adresine, Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebliğ edilen ödeme emri geçerli değildir. Ödeme emri tebliğ edilmediğinden takip kesinleşmemiş olup, geçerli bir haczin varlığından bahsedilemez.
Hal böyle olunca, takip dosyasında geçerli bir haczin bulunmaması sebebiyle davanın ön koşul yokluğundan reddi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru değilse de bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden 1086 sayılı HUMK’un 438/son maddesi uyarınca kararın gerekçesinin düzeltilmiş bu haliyle ONANMASINA, taraflarca İİK’nin 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 08.11.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.