Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2016/2663 E. 2019/4351 K. 18.04.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/2663
KARAR NO : 2019/4351
KARAR TARİHİ : 18.04.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
ASIL-DAVADA DAVACI : …
ASIL-DAVADA DAVALI : … Ve Müşterekleri
BİRLEŞEN-DAVADA DAVACILAR: … Ve Müşterekleri
DAVA TÜRÜ : Muhdesatın Tespiti, Tapu İptali Ve Tescil

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün asıl ve birleşen davanın davalılarından …, … ve … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

K A R A R

Asıl davada davacı … vekili, ortaklığın giderilmesi davasına konu edilen 855 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki binaların vekil edeni ile eşi tarafından meydana getirildiğini açıklayarak, söz konusu yapıların vekil edenine ait olduğunun tespitine karar verilmesini istemiş, davalılardan … vekili davanın reddini savunmuş, diğer davalılar davaya cevap vermemiştir.
Birleşen davada davacı İbrahim Gürcan vekili, dava konusu 855 parsel sayılı taşınmazın ½ hissesini davalıların murisi …’den 1971 yılında satın aldığını ve o tarihten beri vekil edeninin zilyet olduğunu, kayıt malikinin 40 yıldan fazla süre önce vefat ettiğini, zilyetlik ile kazanım koşullarının oluştuğunu açıklayarak, dava konusu taşınmazın davalılar adına olan kaydının iptali ile vekil edeni adına tesciline, dava konusu arsa üzerindeki binaların vekil edenine aidiyetinin tespitine, iptal ve tescil talebi kabul edilmez ise arsanın ve binanın bedelinin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiş, davalılardan …, … ve … vekili davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, asıl davada; davacının davasının kabulü ile 855 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan harita mühendisi İsmet Aytekin’in 21/10/2014 tarihli krokili raporunda A harfi ile gösterilen 40 m2’lik kargir evin, B harfi ile gösterilen kargir evin üzerine yapılan 1. kattaki 70 m² binanın, C harfi ile gösterilen 3 katlı 117 m2’lik binanın ve ağaçların mülkiyetinin davacı …’a ait olduğunun tespitine, birleşen davada davacının davasının kabulü ile 855 parsel sayılı taşınmazda kayıtlı bulunan 520 m2 taşınmazın davalılar adına kayıtlı ½ tapusunun iptali ile muris İbrahim Gürcan mirasçıları adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, asıl ve birleşen davanın davalılarından …, … ve … vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Asıl dava, muhdesatın tespiti, birleşen dava ise, haricen satışa, TMK’nin 713/1. fıkrasındaki kazanmayı sağlayan zilyetlik ve 2. fıkrasında yer alan, “…maliki 20 yıl önce ölmüş…” hukuki sebeplerine dayalı olarak açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil, olmaz ise bedel ve muhdesat tespiti isteklerine ilişkindir.
A)Asıl davada bir kısım davalılar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
1.Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, bir kısım davalılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.Bilindiği üzere, bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur (4721 s.lı TMK mad.684/1). Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer (TMK mad.718). 22.12.1995 tarihli ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi Eşya Hukukunda, muhdesattan, bir arazi üzerinde yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Muhdesat, sahibine arazi mülkiyetinden ayrı, bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak sağlamaz. Muhdesat sahibinin hakkı, sadece şahsi bir haktır (TMK mad. 722, 724. ve729). Taşınmaz üzerindeki bina, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın mülkiyetinin arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez.
Muhdesatın tespiti isteğiyle açılan bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda, muhdesatın mülkiyetinin tespiti değil, muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin ya da davacıya aidiyetinin tespitine karar verilmesi gerekir.
Hal böyle olunca, davaya konu muhdesatın davacı tarafından meydana getirildiğinin ya da davacıya aidiyetinin tespitine karar verilmesi gerekirken, muhdesatın mülkiyetinin davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Ne var ki; bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, asıl davaya ilişkin hükmün HUMK’un 438/7 maddesi gereğince düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
B)Birleşen davada bir kısım davalılar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Davacı vekili, dava konusu 855 parselin 1971 yılında vekil edeni tarafından davacıların murisi …’den haricen satın alındığı, o tarihten beri zilyetliğinin devam ettiği, kayıt malikinin 40 yıldan fazla süre önce öldüğü, TMK’nin 713/2.maddesinde yazılı kazanım koşullarının oluştuğu iddiası ile eldeki davayı açmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, dava konusu 855 parsel sayılı taşınmazın, 6.11.1952 tarihinde Mehmet Bıçgıcı ve …adına tespit edildiği, tespitin 21.3.1953 tarihinde kesinleştiği, kayıt maliklerinin soyadlarının sırasıyla Şahin ve Yavuz olarak tashih edildiği, davacının taşınmazı 1971 yılında satın aldığını beyan ettiği, dava edilen … hissesinin 16.11.1978 tarihinde …’a intikal ettiği, …’ın 3.11.1992 tarihinde vefat ettiği ve hissesinin mirasçılarına 14.11.2012 tarihinde intikal ettiği, eldeki davanın 8.1.2014 tarihinde açıldığı, davacı tarafından taşınmazın satın alındığı beyan edilen 1971 tarihinde taşınmazın tapuda kayıtlı olduğu ve tapuda kayıtlı taşınmazların haricen satışının geçerli olmadığı, davacının iddiasına dayanak oluşturan TMK’nin 713/2. fıkrasında yer alan “…ölmüş…” sözcüğünün ise “Anayasa Mahkemesinin 17.3.2011 tarihli ve 2009/58 Esas, 2011/52 Karar sayılı kararıyla iptaline karar verilmiş olmakla, son tapu maliki …’ın vefat ettiği 03.11.1992 tarihinden Anayasa Mahkemesinin iptal kararı tarihi olan 17.3.2011 tarihi itibariyle maddede bahsedilen 20 yıllık zilyetlik süresinin dolmadığı anlaşılmakla, davacı tarafın tapu iptal ve tescil talebinin reddi ile terditli olarak bedel talebinde de bulunduğu göz önünde bulundurularak, toplanmış ve toplanacak delillere göre, davacı tarafın bedel talebi hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, tapu iptal ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Asıl davada bir kısım davalılar vekilinin temyiz itirazlarının A-2 bendinde açıklanan nedenlerle kabulü ile yerel mahkeme hükmünün 1.bendindeki ”…. mülkiyetinin ….” kelimesinin hüküm fıkrasından çıkartılmasına 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK’un 438/7. fıkrası gereğince düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, asıl davada bir kısım davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının A-1 bendinde açıklanan nedenlerle reddine; Birleşen davada bir kısım davalılar vekilinin temyiz itirazlarının B bendinde açıklanan nedenlerle kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca birleşen dava yönünden BOZULMASINA, bozma nedenine göre bir kısım davalılar vekilinin birleşen davaya yönelen sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 18.04.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.