Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2016/2580 E. 2017/5371 K. 11.04.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/2580
KARAR NO : 2017/5371
KARAR TARİHİ : 11.04.2017

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katılma ve Değer Artış Payı Alacağı

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup, hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay’ca incelenmesi davalı tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 11.04.2017 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalı vekili Avukat ….. geldi. Karşı taraftan davacı vekili Avukat … geldi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

… A R A R

Davacı … vekili, boşanma dava dilekçesi ile birlikte evlilik birliği içinde davalı erkek adına bir adet taşınmaz satın alındığını, bu taşınmaz alımında davacının evlenmeden önce edindiği taşınmazın satımından gelen para ile düğünde takılan altınların satımından gelen para ve banka kredisi kullanıldığını açıklayarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 60.000,00 TL değer artış payının davalıdan faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir. 27.08.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile bilirkişi raporu doğrultusunda 17.965,50 TL katılma alacağı ve 109.851,00 TL değer artış payı alacağı toplam 127.816,50 TL olarak taleplerini açıklamıştır.
Davalı asıl …, usulüne uygun dava dilekçesinin tebliğine rağmen cevap vermemiş, birinci celse verdiği beyanda babasına ait taşınmazın satımından gelen 60.000,00 TL, bankadan çekilen kredi ve davacı kadının kendine ait evin 1/2 hissesinin satımından gelen paralar kullanılarak davaya konu evin alındığını savunmuştur.
Mahkemece, tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde davacının evin alımı sırasında düğünde takılan takıların bozdurularak evin alımında kullanıldığı hususu sabit görülmediği, davalının babasının ev satarak evin parasını davalıya ev almak üzere verdiği iddia edilmiş ise de, tanıkların bu konuda beyanda bulunduğu, soyut iddialar olduğu, başka resmi kayıt ve belge bulunmadığı, tarihlerde dikkate alındığından davalının da iddiasının ispat edilmediği, davacının kişisel malı olan evin satılması sonucu kardeşinden aldığı para yine tanık beyanları ile belirtilen şekilde arkadaşından aldığı borç para ve bankadan çekilerek davalı tarafından ödenen banka kredisinin kullanılarak alındığı kanaatine varıldığı, bu nedenle dava konusu taşınmazın değeri tespit ettirilip dosya hesap uzmanı bilirkişiye verildiği kişisel mal ile edinilmiş mal ve gelir ayrımı yapılarak davanın kabulü ile 109.851,00 TL değer artış payı alacağının 60.000,00 TL dava tarihinden, geri kalan paranın da ıslah tarihinden itibaren, 17.965,50 TL katılma alacağının karar tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince,
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK 33. m). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, değer artış payı ve artık değere katılma alacağı isteklerine ilişkindir.
Değer artış payı alacağı; eşlerden birinin diğerine ait malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun karşılık almaksızın esaslı katkıda bulunması durumunda, tasfiye sırasında bu malda meydana gelebilecek değer artışı için katkısı oranında sahip olduğu alacak hakkıdır(4721 sayılı TMK 227 m). Denkleştirme(TMK 230 m) hariç, tasfiyeye konu malvarlığında katkı tarihine göre değer kaybı söz konusu ise, katkının başlangıçtaki değeri esas alınır (TMK 227/1 m). Böyle bir malın daha önceden elden çıkarılmış olması halinde hakim, diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler (TMK 227/2 m). Değer artış payı alacağı talep edebilmek için, parasal ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunulmalıdır.
Artık değere katılma alacağı ise; eklenecek değerlerden (TMK 229.m) ve denkleştirmeden (TMK 230.m) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK 219.m) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK 231.m) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK 236/1.m). Katılma alacağı Yasa’dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur.
Değer artış payı ve artık değere katılma alacak miktarları hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malın, bu tarihteki durumuna göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm(rayiç) değeri esas alınır( TMK 227/1, 228/1, 232 ve 235/1 m.). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir.
Tasfiyeye konu taşınmazın, bedelinin tamamının ya da bir kısmının kredi ile karşılanması durumunda, kredi veren kuruluşa yapılan geri ödemelerin isabet ettiği dönemden, miktarından ve taksit sayısından hareketle mal rejiminin tasfiyesi sonucunda eşlerin alacak miktarları belirlenir. 4721 sayılı TMK’nun 202/1.maddesi gereğince edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde yapılan ödemelerde, eşler lehine değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacak hakları doğabilecektir. Kredi borcu ödemelerinin bir kısmının mal rejiminin devamı süresince, bir kısmının da daha sonraki tarihlerde yapılmasında, mal rejiminin geçerli olduğu dönemin sonrasına sarkan ödemeler, dava konusu taşınmazın borcu kabul edilerek tasfiye gerçekleştirilir.
Açıklandığı gibi iki döneme yayılan kredi borcu ödeme tablosu mevcut olduğunda; öncelikle, mal rejiminin sona erdiği tarihte henüz vadesi gelmediği için ödenmemiş kredi borç miktarının, toplam kredi borcuna oranı bulunur. Sonra bulunan bu kredi borç oranının, taşınmazın toplam satın alım bedeli karşısındaki oranına dönüşümü gerçekleştirilir. Tespit edilen bu oranın, taşınmazın tasfiye tarihindeki (karara en yakın) sürüm (rayiç) değeri ile çarpılmasıyla borç miktarı belirlenir. Bu ilke ve esaslara göre saptanan taşınmazın borç miktarı, tasfiye tarihindeki sürüm değerinden düşüldükten sonra kalan miktar, değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacağı hesaplamasında göz önünde bulundurulur.
Somut uyuşmazlığa gelince, taraflar, 17.06.2010 tarihinde evlenmiş, 27.12.2013 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 08.09.2015 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın 10, TMK 202/1.m). Tasfiyeye konu 21 nolu mesken, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 15.07.2011 tarihinde satın alınarak, davalı adına tescil edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK 179.m).
Dosya kapsamından tasfiyeye konu meskenin 120.000,00 TL’ye satın alındığı, bu paranın içinde davalı erkek adına bankadan çekilen konut kredisi, davacı kadının işyerinden aldığı para ile davacı kadının evlilik öncesi edindiği taşınmazın 1/2 hisse satımından gelen paranın bulunduğu hususunda taraflar arasında ihtliaf bulunmamaktadır. Uyuşmazlığın meskenin alımında kullanılan 60.000,00 TL paranın kaynağı noktasında toplandığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, 60.000,00 TL’nin tamamı kadının kişisel malı olan evin satımından gelen para olduğu şeklinde kabul edilmiş ise de, tapu kayıtları incelendiğinde davacı adına olan dava dışı 1 nolu meskenin taraflar evlenmeden önceki tarih olan 05.12.2005 tarihinde edinildiği, bu evdeki hissesinin 1/2’sini dava dışı kızkardeşine evlenmeden iki gün evvel 15.06.2010 tarihinde, kalan 1/2 hisseyi ise 25.05.2011 tarihinde devrettiği anlaşılmaktadır. Davacı kadın tarafından devredilen ilk hisse satımı davaya konu meskenin alımından yaklaşık bir sene önce olup, bu satımdan gelen paranın 21 nolu meskenin alımında kullanıldığının ispatlanamadığı, davacı kadının kişisel malı olarak sadece uhdesinde kalan son 1/2 hisse satımından gelen ve davalı tarafında kabulünde olan 30.000,00 TL paranın kullanıldığı dosya kapsamında anlaşılmaktadır.
Davalı tarafın 60.000,00 TL paranın kaynağının babasına ait bir taşınmazın satımından gelen kişisel malı olduğuna dair savunması, bunu doğrular tanıklar beyanı, dava dışı 8 nolu meskenin davalının babası adına kayıtlı iken 22.06.2010 tarihinde davalının dayısına, 30.05.2011 tarihinde ise davalının dayısı tarafından dava dışı üçüncü şahsa devrini gösterir tapu kayıtları, 30.05.2011 tarihinde davalı erkeğin İşbankası hesabına 60.000,00 TL para yatırıldığına ilişkin banka kaydı, bu paranın dava konusu 21 nolu meskenin satın alındığı 15.07.2011 günü bankadan çekildiği hususları birlikte değerlendirildiğinde tasfiyeye konu meskenin alımında kullanılan 60.000,00 TL paranın davalının kişisel malı olduğunun kabulü gerekmektedir.
Mahkemece yapılacak iş, tasfiyeye konu meskenin davalıya ait 60.000,00 TL kişisel malı olan para, davacı kadının meskeninin son 1/2 hisse satımından gelen 30.000,00 TL kişisel malı olan para, davacı kadının 10.000,00 TL işyerinden aldığı edinilmiş mal olan para ve bankadan davalı adına çekilen kredi kullanılarak satın alındığının kabulü ile kredi ödemesinin 72 ay vadeli olup bir kısım taksitlerin evlilik birliği içinde olduğu kalan kısmının mal rejiminin sona ermesinden sonraya tekabül ettiği gözetilerek yukarıda izah edilen ilkeler doğrultusunda davacı kadının katılma ve değer artış payı alacağı yönünden hesaplama yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde delillerin hatalı değerlendirilmesi sonucu hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle davalı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, diğer temyiz itirazlarının yukarıda (1). bentte gösterilen nedenle reddine, taraflarca HUMK’nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine,
Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.480,00 TL Avukatlık Ücreti’nin davacıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalıya verilmesine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 11.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.