Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2016/2418 E. 2018/18217 K. 06.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/2418
KARAR NO : 2018/18217
KARAR TARİHİ : 06.11.2018

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R

Davacı alacaklı vekili, borçlunun davalı nezdindeki hak ve alacaklarının haczi için 21.07.2014 tarihinde birinci haciz ihbarnamesi gönderildiğini, davalı tarafından verilen cevapta iki ayrı hesapta borçlunun mevduatı olduğu ancak bu mevduatların borçlunun kullandığı kredilerin teminatını teşkil etmek üzere rehinli olduğunun bildirildiğini, 27.11.2014 tarihinde davalıya kredi borcunun muaccel olup olmadığının, alacağın tahsili için işlem yapılıp yapılmadığı ve kredi alacağı için hangi teminatların alındığının sorulduğunu, davalı tarafından verilen 10.12.2014 tarihli cevapta toplam 322.400,00 TL teminat alındığının bildirildiğini, başka bir dosyada borçlu için yazılan haciz yazısına verilen cevapta 200,000,00 TL bedel için rehin tesis edildiğinin bildirildiğini, davalının belirtilen riskinin 1,5 katı fazla teminat almış olduğunu, böyle bir teminat varken mevduat üzerinde rehin hakkı iddiasının hakkın kötüye kullanılması olduğunu, davalının iddiasının mücerret bir iddia olduğunu, davalının almış olduğu teminatların riskini karşılayıp karşılamadığının tespit edilmesi gerektiğini, haciz tarihinden geriye doğru üç aylık hesap hareketlerinde borçlunun hesaplarındaki mevduatının kullanılmasında bir engel olup olmadığının tespit edilmesi gerektiğini iddia ederek, davanın kabulü ile 3. kişinin istihkak iddiasının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı 3.kişi vekili, borçluyla imzalanan Genel Kredi Sözleşmesinin 7.maddesinde rehin hakkının düzenlendiğini ve hesaplarda bulunan mevduatın sözleşmelere uygun olarak blokeli olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; bilirkişi raporu doğrultusunda davanın reddine karar verilmiş, karar davacı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, alacaklının İİK’nin 99.vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasının reddi talebine ilişkindir.
Mahkemece; bilirkişi raporuna göre davanın reddine karar verilmiş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye elverişli değildir.
Davalı üçüncü kişi Banka ve takip borçlusu arasında, Genel Kredi Sözleşmesi imzalanmış olup, anılan sözleşmenin 7. maddesinde, müşteri ve kefilleri, bankaya karşı doğmuş ve doğacak her türlü borçlarına karşılık, Bankanın merkez ve şubeleri nezdinde doğmuş ve doğacak vadesi hulul etmiş veya etmemiş her türlü alacakları, özel cari katılım ve yatırım hesapları, nakit, senet, sair tüm kıymetli evrakları üzerinde Bankanın rehin ve hapis hakkı olduğu kabul edilerek sözleşme imzalanmıştır.
Davalı üçüncü kişinin dayandığı rehin ve hapis hakkının anılan sözleşmenin imzalandığı tarihte doğduğunun kabulü gerekir.
Nitekim, TMK’nin 881. maddesinde: “Halen mevcut olan veya henüz doğmamış olmakla beraber doğması kesin veya olası bulunan herhangi bir alacak, ipotekle güvence altına alınabilir…” düzenlemesi yer almaktadır. Buna göre; anılan düzenleme alacak rehnine kıyasen uygulandığında, ileride doğacak alacakların da rehnedilebileceği sonucuna varılabilir.
Bankanın üçüncü kişi sıfatı ile istihkak iddiasında bulunabilmesi için haciz müzekkeresinin davalı Bankaya tebliğ edildiği tarih itibarı ile Bankaya olan borcun varlığını koruması ve Bankanın herhangi bir riskinin bulunması durumunda bu miktarlar ile sınırlı olmak üzere üçüncü kişi Bankanın dava konusu hesaplar üzerinde rehin ve hapis hakkının bulunduğunun kabul edilmesi gerekir.
Buna göre, Mahkemece haciz müzekkeresinin davalı Bankaya tebliğ edildiği tarih itibarı ile Bankaya olan borcun varlığını koruyup korumadığı, borç var ise ne kadar olduğu, Bankanın herhangi bir riskinin olup olmadığı, varsa miktarının belirlenmesi gerekir. Ayrıca, aynı borçluyla ilgili olarak banka riskine karşılık olarak tesis edildiği iddia edilen taşınmaz ipoteğinin ve araç rehninin de bulunup bulunmadığı araştırılarak, bu rehin ve ipoteklerin varlığının eldeki dosyaya etkisi de değerlendirilmek suretiyle hüküm kurmaya ve denetime uygun şekilde ek bilirkişi raporu alınması gerekmektedir.
Mahkemece belirtilen tüm bu maddi ve hukuki özellikler dikkate alınmadan ve özellikle yetersiz bilirkişi raporuna dayanarak, eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak yazılı biçimde karar verilmesi isabetli olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK’nin 366. ve HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca İİK’nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 06.11.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.