Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2016/20950 E. 2019/341 K. 15.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/20950
KARAR NO : 2019/341
KARAR TARİHİ : 15.01.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Muhtesatın Tespiti

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonucunda Mahkemece verilen davanın reddine dair kararın davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 07.06.2016 gün ve 2015/22070 Esas, 2016/9995 Karar sayılı ilamı ile düzeltilerek onanmasına karar verilmişti. Davacılar vekili tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

K… A R A R

Davacılar vekili, tarafların paylı mülkiyet hükümleri uyarınca maliki olduğu 8458 ada 7 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki binanın vekil edenlerine ait olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacı tarafça ispatlanamayan davanın reddine dair verilen 26/03/2015 tarihli ve 2008/111 Esas, 2015/142 Karar sayılı kararın, davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Daire’nin 07/06/2016 tarihli ve 2015/22070 Esas, 2016/9995 Karar sayılı ilamı ile “…taraflar arasındaki ortaklığın giderilmesine ilişkin … 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/1195 Esas sayılı davasının 31.03.2011 tarihinde açılmamış sayılmasına karar verildiğine göre, başlangıçta var olan hukuki yararın ortadan kalktığının, diğer bir anlatımla; davacıların güncel hukuki yararının bulunmadığının kabulü gerekir. O halde; güncel hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle reddine karar verilmesi doğru değil ise de ret hükmü sonucu itibarı ile doğru olduğundan HUMK’un 438/son maddesi uyarınca ret hükmünün yukarıda açıklanan şekilde gerekçenin değiştirilerek ve düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir…” gerekçesi ile kararın ret gerekçesinin düzeltilerek hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiği gerekçesiyle düzeltilerek onanmasına karar verilmiş, davacı vekilinin karar düzeltme talebi üzerine dosyanın incelenmesinde;
Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur (4721 s.lı TMK 684/1 m). Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını da kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere kalıcı yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer (TMK 718 m). 22.12.1995 tarih ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi Eşya Hukukunda, muhdesattan, bir arazi üzerinde kalıcı yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Muhdesat, şahsi bir hak olup (TMK 722, 724, 729 m.ler), sahibine arazi mülkiyetinden ayrı bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. Taşınmaz üzerindeki kalıcı yapı, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan bu ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez.
Tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Bilindiği üzere, tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması (6100 s.lı HMK 106/2 m) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür, bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararının bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re’sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir (HMK 114/1-h, 115 m.).
Öğretide ve Yargıtay’ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir.
Somut olaya gelince, dosya içerisindeki ve geri çevirme sonrası dosya arasına alınan bilgi ve belgelere göre, eldeki dosya davalısı … tarafından aralarında eldeki dosya davacılarının da bulunduğu tapu malikleri aleyhine dava konusu taşınmazdaki ortaklığın giderilmesine ilişkin dava açıldığı, … 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2014/39 Esas sayılı dosyasında davanın devam ettiği ve eldeki davanın kesinleşmesinin beklenildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, eldeki davada yukarıdaki ilkeler ışığında hukuki yarar olmadığını söylebilme olanağı yoktur.
Bununla birlikte, bilinmektedir ki; muhdesatın tespiti davaları, ortaklığın giderilmesi davasının yargılaması sırasında muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğini açıkça kabul edenler dışında kalan ve muhdesatın üzerinde bulunduğu taşınmazda paydaş olan tapu maliklerine karşı açılır. Somut olayda, dava konusu taşınmazın tapu kaydı ile tapu maliki ve tarafların ortak murisi…ın veraset ilamı dosya arasına alınmış,…mirasçılarının hepsi davalı olarak davada yer almamış, bir kısım davalı olarak gösterilmeyen mirasçılardan ise 09/09/2014 tarihli celse de, muvafakat alınmıştır. Hal böyle olunca; davada, taraf teşkilinin usulüne uygun olarak tamamlandığından bahsedilmesi mümkün değildir.
O halde, mahkemece, ortaklığın giderilmesi dava dosyası getirtilip incelenerek, dava konusu muhdesatları davacıların yaptığını açıkça kabul edenler dışındaki hissedarlar yönünden taraf teşkilinin sağlanması konusunda davacı tarafa süre ve imkan tanınması, taraf teşkili tamamlandıktan ve taraf delilleri toplandıktan sonra dosya içeriğine ve toplanacak delillere göre uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesi gerekirken, kamu düzeninden sayılan taraf teşkili sağlanmadan işin esasına girilerek hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Hal böyle olunca, hükmün az yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmesi gerekirken, düzelterek onama ilamındaki gerekçelerle onanmasının maddi hataya dayalı olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle, davacılar vekilinin karar düzeltme isteğinin kabulü ile onama ilamının kaldırılarak hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin karar düzeltme isteğinin kabulü ile Daire’nin 07/06/2016 tarihli ve 2015/22070 Esas, 2016/9995 Karar sayılı onama ilamının kaldırılmasına, hükmün yukarıda yazılı nedenlerle 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma sebebine göre davacılar vekilinin sair itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde karar düzeltme isteyene iadesine, 15.01.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.