Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2016/20721 E. 2016/16876 K. 13.12.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/20721
KARAR NO : 2016/16876
KARAR TARİHİ : 13.12.2016

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil

… ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair … Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 18.04.2016 gün ve 35/429 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR
Davacı vekili, TMK’nun 713/2. fıkrasında açıklanan tapu kütüğünde maliki kim olduğu anlaşılamayan ve ölüm hukuki sebeplerine dayalı olarak dava konusu 623 ada 5 parsel sayılı taşınmazın Döne Benani adına olan tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın kayıt maliki olan ….’nin tanınmadığı ve bilinmediği, taşınmazın uzun yıllardır davacının malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne ve taşınmazın tapusunun iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Ancak, kanunun açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olabilir. Kanunun açıkça izin verdiği hallerden biri de TMK’nun 713/2. maddesindeki düzenlemelerdir. Anılan maddede, “Aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılmayan veya yirmi yıl önce ölmüş ya da hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir” hükmüne yer verilmiştir.
Kanunun açık hükmü dikkate alındığında tapu sicilinden malikin kim olduğunun anlaşılamaması hali; taşınmaz malın sahibinin kim olduğunun bilinmesine yarayacak, kimliğini ortaya koyacak gerekli bilgi ve belgelerin tapu sicilinden (kütüğünden) çıkarılmasının imkansız olmasıdır. (Yargıtay HGK’nun 10.04.1991 tarih 1991/8-51 Esas, 194 Karar ve 15.04.2011 tarih 2011/8-111 Esas, 2011/180 Karar sayılı ilamları). Genel olarak, gerekli dikkati gösteren herkesin kayıtlarda malikin kim olduğunu anlayamayacağı hallerde tapu sicilinde yazılı olan malikin bilinmediğinin kabulü gerekir. Ayrıca, tapu kütüğünde malik sütununun boş bırakılması, silinmesi ve yeniden yazılmaması, soyut ve nam-ı mevhum adına (mevcut olmayan hayali kişi) yazılması, hiç yaşamamış ve kaydının herhangi bir yerde bulunmamış olması, malik adının müphem, yetersiz ve soyut gösterilmiş olması gibi durumlarda malikin kim olduğunun anlaşılamadığı kabul edilir. Başka bir anlatımla, tapu

kütüğünden kim olduğu anlaşılamayan malik; tanınmayan, hatırlanmayan, adresi tespit edilemeyen, kendilerine tebligat yapılamayan, mirasçıları belirlenemeyen, uzun yıllar önce ölmüş ya da taşınmış bir şahıs demek değildir.
Somut olaya gelince; dava konusu 623 ada 5 parsel sayılı taşınmaza ilişkin tapu kaydının incelenmesinde, dava konusu parselin 26.03.2009 tarihinde yapılan imar çalışmaları neticesinde …. adına tapuya tescil edildiği anlaşılmaktadır. Dosya içerisindeki … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 01.10.2010 tarih 2010/108 Esas 2010/321 Karar sayılı kararında Döne Benani’nin ölü olduğu ancak mirasçıları olmadığından Maliye Hazinesinin (Devletin) son mirasçı olduğunun tespitine verasetin bu şekilde sübutuna karar verildiği görülmektedir.
Şu halde, tapu kaydındaki açıklamalar ve tüm dosya kapsamına göre kayıt maliki tanınan ve bilinen kişi olup, bir dönem yaşamış ancak mirasçı bırakmadan ölen kişidir. Maddede yazılı koşulların gerçekleştiğini kabule olanak bulunmamaktadır. Mahkemece, bu hususlar dikkate alınarak TMK’nun 713/2. maddesinde düzenlenen “…maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan kişi..” hukuki sebebine dayalı davanın reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme sonucunda yasal ve yerinde olmayan gerekçelerle kayıt malikinin bilinmeyen kişi olduğundan hareketle yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Davacı tarafın, TMK’nun 713/2. maddesinde belirtilen “…maliki 20 yıl önce ölmüş…” hukuki sebebine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine gelince; Her ne kadar, anılan kanun maddesindeki “…ölmüş” sözcüğü, Anayasa Mahkemesi’nin 17.03.2011 tarih 58/52 sayılı kararıyla iptal edilmişsede; Anayasanın 153/5. fıkrasına göre iptal kararlarının geriye yürüyemeyeceği, TMK’nun 713/5. fıkrasına göre, mülkiyet birinci fıkrada öngörülen koşulların gerçekleştiği anda kazanılmış olacağından iptal kararının verildiği tarihe kadar kazanma koşullarının tamamlanıp tamamlanmadığı araştırılmalıdır. Ne varki, yukarıda açıklanan … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 01.10.2010 tarih 2010/108 Esas 2010/321 Karar sayılı kararına göre kayıt maliki Döne Benani, TMK’nun 501.maddesi uyarınca son mirasçı olarak geriye Maliye Hazinesini (Devleti) bırakmıştır. Başka bir anlatımla dava konusu taşınmaz kanun uyarınca Hazineye kalmıştır. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 33. maddesine göre genel hüküm niteliğinde olan aynı Kanunun 18. maddesine göre, kanunlar uyarınca Devlete kalan taşınmaz malların, tapuda kayıtlı olsun veya olmasın kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilmesi mümkün değildir. Bu sebeple, davacının “…maliki 20 yıl önce ölmüş…” hukuki sebebine dayalı tapu iptali ve tescil isteğinin de reddi gerekir.
SONUÇ: Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle usul ve kanuna aykırı görülen yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK’nın Geçici 3. maddesi uyarınca 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozmanın niteliğine göre yargılama giderlerine ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK’un 440/1 maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 13.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.