Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2016/20410 E. 2019/961 K. 04.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/20410
KARAR NO : 2019/961
KARAR TARİHİ : 04.02.2019

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katılma Alacağı

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı vekili ve davalı vekili taraflarından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

.K.. A R A R

Davacı … vekili, müvekkilinin 1995 yılında …’da Feget Tıbbi Ambalaj Sanayi isimli firmada çalışmaya başladığını, 2003 yılında bu işyerinden tazminatını alarak ayrıldığını ve tarafların …’ya taşındığını, …’ya geldikten sonra almış olduğu tazminat, önceki birikmişleri, kendi ailesinin yardımı ve akraba çevresinden aldığı borç ile …’dan 1541 ada 1 parselde kayıtlı 4 numaralı bağımsız bölümdeki daireyi satın aldığını, fakat bu evin davalı adına kaydedildiğini, bu evin de 2007 yılında satılmasından elde ettikleri 51.000 TL ve birikimlerinden 6.000 TL’yi Seha İnşaat isimli firmaya peşinat olarak verip … 28412 ada 1 parselde kayıtlı 37 numaralı bağımsız bölüm için davalı adına Garanti Bankası aracılığı ile aylık 540 TL taksit ödemesi yapmaya başladıklarını, taraflar arasında anlaşmazlık başlayınca, davalının kalan taksitleri ödeyerek dava konusu taşınmazı muvazaalı olarak 3. kişiye devrettiğini, bu nedenle ev için asgari ½ oranında payı tapuda kim adına kayıtlı ise ondan alınarak davacı adına tescilini, bu mümkün değilse davacının hakkına düşen değer artış payının karar tarihindeki değeri üzerinden nakdi olarak bedelinin davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep etmiş, taşınmaz için harca esas değeri olarak 90.000 TL göstermiş, ayrıca dava dilekçesinde liste halinde belirttikleri dolar, euro, altın ve ev eşyalarını davalının alıp götürdüğünü açıklayarak, dava dilekçesinde nevi ve bedellerini belirttikleri eşyaların, kıymetli maden ve dövizlerin nakden bedellerinin davalıdan dava tarihindeki değerlerinin ½’sinin tahsiline karar verilmesini talep etmiş, eşyalar yönünden ise dava değerini 1000 TL olarak bildirmiştir.
Davalı … vekili, düzenli bir işi ve geliri olmayan davacının, dava konusu taşınmaz için taksit ödemelerini yaptığını iddia ettiği dönemde, davalının babasına ait büfede çalıştığını, davalının, dava konusu taşınmazın hissesini, önceki evliliğinden olan yarım kilo altını, çevresinden toplanan bağışlar ve babasının verdiği para ile aldığını, bu taşınmazın davalının kişisel malı olduğunu, taraflar ayrıldıktan sonra maddi imkansızlık sebebiyle taşınmazı sattığını, muvazaalı satılmadığını, eşyaların ise çeyiz eşyaları olup edinilmiş mal olmadığını, 2012 yılı Mart ayında meydana gelen sel sebebiyle telef olduklarını, dava dilekçesi ile talep edilen bulaşık makinesi, çamaşır makinesi, mutfak aletlerinin ise hiç alınmadığını savunarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, 56.706,25 TL katılma alacağının karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1.Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre davacı vekili ve davalı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.Davacı vekili ve davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
a)Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 Sayılı HMK mad. 33). İddianın ileri sürülüş şekline 37 numaralı bağımsız bölüme ilişkin dava, artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir.
Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesinde, artık değere katılma alacağı miktarı hesaplanırken “eklenecek değerler” göz önünde bulundurulur. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 229. maddesine göre; eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar ile mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler mal rejiminin sona erdiği anda mevcutmuş gibi tasfiyeye dahil edilir.
Bu tür uyuşmazlıklarda; öncelikle, davalı … tarafından 229. maddede sayılan amaç ve doğrultuda kazandırma veya devrin yapılıp yapılmadığı araştırılıp belirlenmelidir. Mahkemece, karşılıksız kazandırma veya devrin yapıldığının anlaşılması durumunda, söz konusu mal mevcut kabul edilerek yapılan hesaplamada davacı tarafın katılma alacağı hakkının olup olmadığı, varsa miktarı saptanarak davalı eşten tahsili yönünde hüküm kurulmalıdır. Tasfiyede devredilen mal varlığının devir tarihindeki durumu (niteliği, seviyesi, yaşı vb.) esas alınarak tasfiye (karar) tarihindeki sürüm (rayiç) değeri hesaplamada göz önünde bulundurulur. (TMK mad. 235/2).
Somut olaya gelince; tarafların 23.10.1998 tarihinde evlendikleri, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 01.11.2008 tarihinde davaya konu taşınmazla ilgili, satıcı….nşaat isimli firma ile davalı arasında imzalanan adi yazılı gayrimenkul satış vaadi sözleşmesiyle, 58.000 TL peşinat ödenerek , kalan bedelin taksitler halinde ödenmeye başlandığı, sözleşmede taşınmazın teslim tarihinin 30.09.2009 olarak kararlaştırıldığı, davalının 09.10.2009 tarihinde yani boşanma davası açılmadan üç gün öncesinde, adi yazılı devir temlik sözleşmesi ile taşınmazı dava dışı 3. kişiye devrettiği, 12.10.2009 boşanma dava tarihinde tasfiyeye konu taşınmazın mevcut olmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemenin; taşınmaz devrinin boşanma davası açılmadan üç gün önce yapıldığı, bu satışın mal kaçırma kastı ile yapıldığı, bu nedenle tasfiyede hiç satılmamış gibi değerlendirilmesi gerektiği kabulü doğru ise de; taşınmazın devir tarihindeki bedeli olan 135.000 TL üzerinden , katılma alacağı hesabı yapılması Dairenin ilke ve esaslarına uygun değildir. Bu itibarla Mahkemece, yukarıdaki ilke ve esaslar gözetilerek, tasfiyeye konu taşınmazın devir tarihindeki durumu esas alınarak tasfiye tarihindeki (önceki karar bozulmakla değer güncelliğini yitirdiğinden bozma sonrası yeni karar tarihindeki) güncelleştirilmiş piyasa sürüm (rayiç) değeri belirlenerek bu değer üzerinden talep miktarı da gözetilerek hüküm kurulması gerekirken bu husus gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
b)6100 sayılı HMK’nin 26. maddesinin 1. fıkrası “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” hükmünü ihtiva etmektedir. Yasanın bu açık hükmünden de anlaşılacağı üzere hâkim, tarafların iddia, savunma ve talepleri ile bağlıdır. Kural olarak mahkemenin talepten fazlasına veya başka bir şeye hükmetmesi olanak dışıdır. Açılan bir davada hakim istenilenden fazlasına veya başka bir şeye hükmedemez.
Somut olaya gelince; davacı dava dilekçesi ekinde liste halinde sunduğu eşyalarla ilgili olarak bu eşyaların dava tarihindeki değerleri toplamının yarısı tutarında alacak talebinde bulunmuş, bu eşyalar için 1000 TL alacak talep etmiştir. 17.12.2015 tarihli ıslah dilekçesinde, listede sayılı dolar, euro ve TL cinsinden belirtilen paraların davaya konu evin alımında kullanıldığı, bu nakdi mal değeri çıkarıldığında eşyalar yönünden taleplerinin, diğer eşyaların dava tarihindeki değerleri toplamı olan 38.774 TL’nin yarısı yani 19.387 TL olduğunu beyan etmiştir. Mahkemece, davacı tarafça talep edilen, 2.700 dolar, 1.800 Euro, 5.500 TL, 300 gr 22 ayar bilezik ve 22 adet çeyrek altına yönelik taleplerin varlığı ve davalı tarafından götürüldüğünün ispat edilemediği, bulaşık makinesine yönelik talebin, bu eşyanın hiç alınmadığı, çocuk odasına yönelik talepleri ise çocukların kullanımı için alınan eşya olup tasfiyeye dahil edilemeyeceği gerekçesi ile reddedilmiş, kalan eşyaların dava tarihindeki değerleri toplamı olan 10.300 TL alacağa hükmedilmiştir. Oysa dava dilekçesi ve ıslah dilekçesi dikkate alındığında davacının talebi, belirtilen eşyaların dava tarihindeki değerlerinin yarısına yöneliktir. Mahkemece davacının alacak hakkı olduğu kabul edilen eşyalarla ilgili olarak, dava tarihindeki değerleri toplamının yarısına hükmedilmesi gerekirken, davacı tarafın talebi aşılarak, kabule konu eşyaların dava tarihindeki değerleri toplamının tamamına hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (2/a) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin, (2/b) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 Sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davacı vekili ve davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının (1) nolu bentte yazılı nedenlerle reddine, taraflarca HUMK’un 440/1. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, ve peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 04.02.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.