Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2016/19482 E. 2019/145 K. 09.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/19482
KARAR NO : 2019/145
KARAR TARİHİ : 09.01.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Aile Mahkemesi Sıfatıyla)

DAVA TÜRÜ : Katkı Payı Alacağı, Katılma Alacağı, TMK 240’a dayalı Tapu İptal-Tescil

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, karşı davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı-karşı davalı vekili ile davalılar-karşı davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı-karşı davada davalı … vekili, dava dilekçesinde belirtilen 1302 ada 1 parseldeki 21 nolu bağımsız bölüm ve …. plakalı araç nedeniyle mal rejiminin tasfiyesi ile şimdilik 18.625 TL katılma alacağının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, ayrıca katılma alacağı hesaplandıktan sonra katılma alacağı ve miras payının mahsubu, yetmezse bedel eklenmek suretiyle 21 nolu bağımsız bölüm üzerinde mülkiyet hakkı tanınmak suretiyle taşınmazın davacı adına tesciline, bu talebin kabul edilmemesi halinde şimdilik 10.000 TL katkı payı alacağının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş, karşı davanın reddini savunmuştur.
Davalılar-karşı davada davacılar …, … ve ….vekilleri davanın reddini savunmuş, karşı dava dilekçesinde belirtilen 4317 ada 1 parseldeki 11 nolu bağımsız bölüm nedeniyle mal rejiminin tasfiyesi ile fazlaya ilişkin haklar saklı olmak üzere 10.000 TL katkı payı alacağının karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; asıl dava yönünden, davanın kısmen kabulü kısmen reddine, davacının 21 nolu bağımsız bölümün adına tescili ve kendisine özgülenmesi talebinin yasal şartları oluşmadığından reddine,…..plakalı araç yönünden 8.625 TL katılma alacağının karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen ve müştereken tahsiline, 21 nolu bağımsız bölüm yönünden 2.383,12 TL katkı payı alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen ve müştereken tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine, karşı dava yönünden karşı davacının 11 nolu bağımsız bölüme yönelik katkı payı talebinin yasal şartları oluşmadığından reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı-karşı davada davalı vekili ile davalılar-karşı davada davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacı-karşı davada davalı vekili ile davalılar-karşı davada davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. a) Davacı-karşı davada davalı vekilinin 1302 ada 1 parseldeki 21 nolu bağımsız bölüme ilişkin katkı payı alacağına yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 Sayılı HMK mad.33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, sağ eş tarafından, diğer mirasçılara karşı açılan katkı payı alacağı isteğine ilişkindir.
01.01.2002 tarihinden önce 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin (TKM) yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi (TKM mad.170). TKM’de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri mal varlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı kanunun 5.maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu’nun genel hükümleri göz önünde bulundurularak “katkı payı alacağı” hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulacaktır. Zira Borçlar Kanunu, Medeni Kanunun tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir (eBK mad.544, TBK mad.646).
Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM mad.186/1). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır (TKM mad.189). Kadın veya kocanın, diğerinin mal rejiminin devamı sırasında edindiği mal varlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteyebilmesi için, mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekir. Bu katkı, ziynet, miras veya bağış yoluyla elde edilen başka mal varlıklarının kullanılması ile toplu olarak yapılabileceği gibi, çalışan eşin gelirleriyle de yapılması mümkündür. Çalışarak, düzenli ve sürekli gelire (maaş, gündelik, kar payı vb.) sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça diğer eşin sahip olduğu mal varlığına yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekir. Yargıtayın ve Dairemizin devamlılık gösteren uygulamaları da bu yöndedir.
Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen tasfiyeye konu mala, eşlerin, hem başka mal varlıkları (ziynet, miras, bağış vb.) kullanılarak, hem de çalışma karşılığı elde ettikleri düzenli gelirleriyle katkıda bulunduklarının ileri sürüldüğü durumlarda; öncelikle, tasfiyeye konu malın edinildiği tarih itibarıyla başka mal varlıklarından elde edilen toplu para ile yapılan katkının, dava konusu malın bedelinin tamamı karşısındaki oranı saptanmalıdır. Bundan sonra da, kalan miktara her bir eşin çalışmaları ile elde ettikleri düzenli gelirleriyle katkıda bulunduklarının kabulü ile oranları ayrı ayrı belirlenmelidir.
Buna göre, öncelikle toplu katkının satın alma tarihindeki parasal değeri ile tasfiyesi istenen malın hem edinme bedeli hem de dava tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri ayrı ayrı tespit edilmelidir.
Dava konusu mal varlığına, başka mal varlıklarından elde edilen toplu para ile yapılan katkının dışında kalan bölümüne eşlerin çalışmaları karşılığı elde edilen düzenli gelirlerle yapılan katkı oranının belirlenmesi bakımından ise; öncelikle evlenme tarihinden, malın edinildiği tarihe kadar, eşlerin çalışma sürelerine ve gelirlerine ilişkin belgeler bulundukları yerlerden eksiksiz olarak getirtilmelidir. Çalışmanın sabit olmasına rağmen, çalışılan bir kısım döneme ilişkin belgelere ulaşılamaması durumunda, ilgili meslek kuruluşlarından ve/veya bilirkişilerden o döneme ilişkin yaklaşık gelir durumu sorulup belirlenerek, malın edinildiği tarihe kadar ki eşlerin tüm gelirleri ayrı ayrı saptanmalıdır. Sonra, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 Sayılı TKM’nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama kendi gelirlerinden düşülerek ayrı ayrı yapabilecekleri tasarruf miktarları tespit edilmeli, daha sonra her bir eşin tespit edilen tasarruf miktarının birlikte gerçekleştirdikleri toplam tasarruf miktarı içindeki oranı belirlenmelidir. Bulunan bu oranlar, eşlerin çalışmaları karşılığı elde ettikleri düzenli gelirleriyle tasfiye konusu mal varlığına yaptıkları katkı oranını göstermektedir.
Yukarıda açıklanan yöntemlerden yararlanılarak ayrı ayrı tespit edilen toplu para ve düzenli gelirlerle yapılan katkı oranları, birleştirmek suretiyle değerlendirilerek, tasfiyeye konu mal varlığının dava tarihindeki sürüm (rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle, her bir eşin katkı payı alacağı miktarı bulunur.
Açıklanan değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülmesi durumunda konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır. Tasfiyeye konu birden fazla malın bulunması durumunda, her biri için aynı yöntem uygulanır.
Somut olayda, davacı ile müteveffa Muhsin, 05.08.1992 tarihinde evlenmiş, taraflar arasındaki mal rejimi eşlerden Muhsin’in 19.06.2014 tarihinde ölmesi üzerine sona ermiştir. Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 Sayılı TMK’nin yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM mad.170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 Sayılı Yasa mad.10, TMK mad.202/1).
Mahkemece hükme esas alınan 23.03.2016 havale tarihli bilirkişi raporundan hareketle davacının dava konusu taşınmazın edinilmesine kıdem tazminatının bir kısmı ile katkıda bulunduğu, katkı oranının 0.00616488 olduğu ve yapılan hesaplama neticesinde 2.083,12 TL katkı payı alacağı olduğundan bahisle yazılı şekilde karar verilmişse de, bu görüşe katılma olanağı bulunmamaktadır. Şöyle ki; dosya içeriğine ve toplanan delillere göre ölen eş … evlenmeden önce Mayıs 1991 tarihinde kooperatife üye olmuş, kooperatifçe inşaat tamamlanmadan ortaklara devredilmiş, bilahare diğer işler ortaklarca yapılmış, ortak sıfatına sahip ölen eş söz konusu 21 nolu bağımsız bölüme 15.05.2000 tarihinde yerleşmek suretiyle kullanmaya başlamıştır. Tüm bu açıklamalara göre 743 sayılı TKM’nin yürürlükte olduğu dönemde edinilen 21 nolu bağımsız bölümde davacı-karşı davada davalı sağ eşin katkı payı alacağı istemesi mümkündür. Dosya içeriğine göre, davacı-karşı davada davalı sağ eş, 17.08.1992 tarihinde işinden ayrılması nedeniyle kıdem tazminatı almış olup bunun bir bölümü karşı dava konusu olan …’deki taşınmazın alımında kullanıldığından, kalan kısmının dava konusu…’daki 21 nolu bağımsız bölümün aidatlarının ödenmesinde ve diğer ince işlerin yapımında kullanıldığının kabulü gerekir. Bundan ayrı davacı-karşı davada davalı sağ eş inşaatın bitiminden yaklaşık 1 yıl önce 01.10.1999 tarihinde emekli aylığı almaya başlamıştır. Tüm bu açıklamalar, iddia ve savunma gözetilerek, davacı-karşı davada davalı sağ eşin dava konusu…’daki 21 nolu bağımsız bölüme yönelik katkı payı alacağının yukarıda belirtilen Daire ilke ve uygulamaları esas alınarak hesaplanıp hüküm kurulması gerekirken dosya içeriğine uygun düşmeyen gerekçelerle yalnızca kıdem tazminatı ile 0.00616488 oranında katkısının bulunduğu kabul edilerek hüküm kurulması doğru değildir.
b) Davalılar-birleşen davada davacılar vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
Davacı mirasçı sağ eşin mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle talep ettiği ve terekeye ait borç sayılan alacak miktarından, davanın mirasçılar arasında görülmesi nedeniyle, davacı da dahil bütün mirasçılar miras payları oranında sorumludurlar. Buna göre, asıl dava konusu araç yönünden hüküm altına alınan miktardan davalıların miras payları oranında sorumlu olmaları gerekirken müteselsilen sorumlu tutulmaları da doğru olmamıştır.
SONUÇ: Davacı-karşı davada davalı vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda (2-a) nolu bentte, davalılar-birleşen davada davacılar vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda (2-b) nolu bentte yazılı nedenlerle kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davacı-karşı davada davalı vekili ile davalılar-karşı davada davacılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının yukarıda (1) nolu bentte yazılı nedenlerle reddine, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 09.01.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.