Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2016/19022 E. 2020/3129 K. 09.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/19022
KARAR NO : 2020/3129
KARAR TARİHİ : 09.06.2020

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Terkin

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine karar verilmiş olup hükmün davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı Hazine vekili, dava konusu 616 ada 8 parsel sayılı taşınmazın 159,75 m2 lik kısmının, 524 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 3.961,00 m2 lik kısmının, 524 ada 6 parsel sayılı taşınmazın 80,81 m2 lik kısmının ve 524 ada 7 parsel sayılı taşınmazın 54,97 m2 lik kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını ileri sürerek, ilgili kısımların tapu kaydının iptali ile kıyı olarak terkinine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, dava konusu taşınmazların kıyı kenar çizgisi içinde kalan kısımları yönünden bir diyeceklerinin bulunmadığını, ancak kıyı şeridine terk nedeni ile vekil edeninin zarara uğrayacağını belirterek, dava konusu taşınmazlar için tazminata karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabul kısmen reddine, dava konusu 616 ada 8 parselin bilirkişi heyetinin raporuna göre ve Harita Mühendisi …’un 25.05.2016 tarihli rapor ve krokisinde A1 harfi ile gösterilen 11,56 m² ve A2 harfi ile gösterilen 351,57 m² olarak tespit edilen ve belirlenen hat esas alınarak davalılara ait tapu kaydının 363.13 m²’lik kısmının davalılar adına olan tapusunun iptali ile bu kısmın kıyı olarak terkinine diğer taşınmazlar yönünden fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, dava konusu taşınmazların kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı gerekçesiyle açılan tapu kaydının iptali isteğine ilişkindir.
Tüm dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 524 ada 7 parsel, 524 ada 2 parsel ve 616 ada 8 parsel sayılı taşınmazların davalı şirket adına, 524 ada 6 parsel sayılı taşınmazın 1/6 payının dava dışı …, 5/6 payının ise davalı şirket adına tapuda kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
Anayasanın 43 ve 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun 5. maddesine göre kıyılar; Devlet’in hüküm ve tasarrufu altındadır, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır. Deniz, göl ve akarsu kıyıları ile deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmakta, öncelikle kamu yararı gözetilir. 4.madde hükmüne göre Kıyı çizgisi: Deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda, taşkın durumları dışında, suyun karaya değdiği noktaların birleşmesinden oluşan çizgi, Kıyı Kenar çizgisi: Kıyı çizgisinden sonraki kara yönünde su hareketlerinin oluşturulduğu kumluk, çakıllık, kayalık, taşlık, sazlık, bataklık ve benzeri alanların doğal sınır, kıyı ise: kıyı çizgisi ile kıyı kenar çizgisi arasındaki alandır. TMK’nin 999.maddesine göre de; özel mülkiyete tâbi olmayan ve kamunun yararlanmasına ayrılan taşınmazlar, bunlara ilişkin tescili gerekli bir aynî hakkın kurulması söz konusu olmadıkça kütüğe kaydolunmaz, tapuya kayıtlı bir taşınmaz, kayda tâbi olmayan bir taşınmaza dönüşürse, tapu sicilinden çıkarılır.
Uyuşmazlığın bu niteliğine göre, öncelikle yöntemince kıyı-kenar çizgisinin belirlenmesi ve zemine uygulanması gerekir. Bu doğrultuda, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde idarece oluşturulmuş kıyı kenar çizgisinin bulunup bulunmadığı Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünden sorularak belirlenmelidir. İdarece oluşturulmuş ve kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi var ise, buna ilişkin karar ve dayanağı olan belgeleri ile kroki ve haritasının birlikte getirtilip dosya arasına konulması, mahallinde yerel ve teknik bilirkişi ile harita mühendisi aracılığıyla yapılacak keşifte araziye uygulanması, çekişme konusu taşınmazın yeri belirlenip harita üzerine işaretletilmesi gerekir.
İdarece oluşturulmuş kıyı kenar çizgisinin bulunmaması yahut idari yargı yerinde iptal edilmiş veya oluşturulan harita 28.11.1997 gün 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edilen ilkeye göre ilgililerine tebliğ edilerek kesinleştirilmemiş ve davalının itirazına uğramışsa; adli yargı mahkemesince, 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun 4.maddesindeki tanımlamalar dikkate alınarak, aynı Kanun’un 5 ve 9.maddeleri ile 13.03.1972 tarihli ve 7/4 sayılı, 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları göz önünde tutularak, Kanun’un 9/2.maddesinde belirtilen bilirkişi kurulu aracılığıyla, keşif yapılarak açıklanan kural ve yöntemler doğrultusunda kıyı kenar çizgisi oluşturulmalıdır. Mahkeme aracılığıyla bu çalışma yapılırken, varsa idarenin önceden kıyı kenar çizgisi oluşturmak için yaptığı saptamalar ve bu konuda kurulan komisyonun çalışmalarının ortaya çıkardığı bilimsel değerlerin bulunduğu da göz ardı edilmemelidir. İdarenin söz konusu çalışmalarını yok saymakta doğru olmaz.
İdarenin kıyı kenar çizgisi çalışmalarında, o yere ilişkin kamu görevlilerince önceden oluşturulmuş komisyon çalışmalarını içerir kayıt ve belgeler getirtilmeli, bunlardaki verilerle, mahkemece kıyı kenar çizgisi oluşturmak için bilirkişilerce yapılan çalışmalarda elde edilen veri ve bulguların örtüşmemesi durumunda, bunun nedenleri hakkında bilirkişilerden bilimsel gerekçelere ve maddi bulgulara dayalı, doyurucu ve denetime açık ek rapor alınmalıdır. Başka bir anlatımla, eldeki uyuşmazlıkta idari saptamalardan takdiri delil olarak yararlanılması zorunludur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.06.2003 tarihli ve 97/110 sayılı kararı da bu doğrultudadır. Yapılacak bu araştırmalarla, dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisinin hangi tarafında kaldığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlendikten sonra, oluşacak durum, dosya içeriği, iddia ve savunma doğrultusunda toplanan diğer tüm deliller birlikte tartışılıp değerlendirilerek, uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekir.
Somut olayda, Mahkemece, 29.02.2016 tarihinde 1 İnşaat,1 Harita ve 3 Jeolog bilirkişi ile mahalinde yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporlarında, dava konusu 616 ada 8 parsel sayılı taşınmazın bir kısmı dışında diğer taşınmazların kıyı kenar çizgisi dışında kaldığı tespit edilerek, Mahkemece bu doğrultuda karar verilmiş ise de, bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Şöyle ki, dava konusu taşınmazların bulunduğu yerde İdarece onaylı kıyı kenar çizgisi haritasının 09.05.1978 tarihinde geçirildiği, koordinat sisteminin 10.08.2011 tarihinde güncellediği ve Bakanlıkça revize edildiği, buna ilişkin evrakların dosya içerisine alındığı, Fen Bilirkişi raporuna göre, 616 ada 8 parsel sayılı taşınmazın 351,57 m2 lik kısmının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı, bunun dışına kalan taşınmazlar ile 616 ada 8 parsel sayılı taşınmazın kalan kısmının kıyı kenar çizgisi kapsamı dışında kaldığının bildirildiği, bilirkişi raporuna ek krokide “iptal edilen kıyı kenar hat” ve “yeni kıyı kenar hat” şeklinde ifadelere yer verilerek, idarece belirlenen kıyı kenar çizgisi ile jeolog bilirkişi kurulu tarafından belirlenen kıyı kenar çizgisinin net olarak belirtilmediği ve her iki hat arasındaki çelişkinin sebebinin açıklığa kavuşturulmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, az yukarıda bahsi geçen ilkelere göre, hükme ve Yargıtay denetimine elverişli bir bilirkişi raporundan söz edilemeyeceğinden kararın bu yönden bozulması gerekmiştir.
Ayrıca, dava, tapu iptali istemine ilişkin olduğundan, redde konu, dava konusu 524 ada 6 parsel sayılı taşınmazın maliklerinden …’un davaya dahil edilmeden karar verilmesi de yanlış olmuştur.
O halde, Mahmece yapılacak iş, 524 ada 6 parsel sayılı taşınmaza ilişkin olarak taraf teşkili sağlandıktan sonra, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.06.2003 tarihli ve 97/110 sayılı kararı doğrultusunda, idari saptamalardan takdiri delil olarak yararlanmak, bilirkişi kurulunca belirlenen kıyı kenar çizgisi ile İdarece oluşturulan kıyı kenar çizgisinin örtüşüp örtüşmediği, örtüşmemekte ise kıyı kenar çizgisinin parsellerin neresinden geçtiği, idarece oluşturulan kıyı kenar çizgisi ile bilirkişiler tarafından tespit edilen kıyı kenar çizgisi arasındaki çelişkinin nedenleri hakkında bilirkişi kurulundan bilimsel gerçeklere ve maddi bulgulara dayalı, denetime açık ek rapor almak, yapılacak bu araştırmalarla, dava konusu taşınmazların kıyı kenar çizgisinin hangi tarafında kaldığı, kıyı kenar çizgisi içerisinde kalması durumunda ise ne kadarlık bölümlerinin kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi ayrıca, taşınmazlara ilişkin yakın komşu parselleri hakkında kıyı kenar çizgisi içerisinde bulunduğundan bahisle açılan, derdest veya kesinleşmiş tapu iptali ve terkin dava dosyası bulunup bulunmadığının araştırılması ve bulunduğu takdirde hüküm kurulurken göz önünde bulundurulmak üzere dosya arasına getirtilmesi,tüm bunlardan sonra, oluşacak durum, dosya içeriği, iddia ve savunma doğrultusunda toplanan diğer tüm deliller birlikte tartışılıp değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi olmalıdır.
Tüm bu hususlar değerlendirilmeden, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, davacı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 09.06.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi