Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2016/18541 E. 2018/19005 K. 21.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/18541
KARAR NO : 2018/19005
KARAR TARİHİ : 21.11.2018

MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş olup, hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtayca incelenmesi davalı vekili, duruşmasız olarak davacı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 20.11.2018 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı vekili Av. … geldi. Karşı taraftan kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı … vekili, dava dilekçesinde belirtilen taşınmazlar ve araç nedeniyle mal rejiminin tasfiyesi ile fazlaya ilişkin haklar saklı olmak üzere toplam 10.000-TL katılma alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, talep arttırım dilekçesi ile talebini 66.975,05-TL’ye yükseltmiştir.
Davalı … vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne toplam 44.361,70-TL alacağın karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1.Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacı vekili ile davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.a) Davacı vekilinin tasfiyeye konu 461 ada 8 parsel sayılı taşınmaza yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 Sayılı HMK mad. 33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir.
Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesinde, artık değere katılma alacağı miktarı hesaplanırken “eklenecek değerler” göz önünde bulundurulur. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 229. maddesine göre; eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar ile mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler mal rejiminin sona erdiği anda mevcutmuş gibi tasfiyeye dahil edilir.
Bu tür uyuşmazlıklarda; öncelikle, davalı eş tarafından 229. maddede sayılan amaç ve doğrultuda kazandırma veya devrin yapılıp yapılmadığı araştırılıp belirlenmelidir. Mahkemece, karşılıksız kazandırma veya devrin yapıldığının anlaşılması durumunda, söz konusu mal mevcut kabul edilerek yapılan hesaplamada davacı tarafın katılma alacak hakkının olup olmadığı, varsa miktarı saptanarak davalı eşten tahsili yönünde hüküm kurulmalıdır. Tasfiyede devredilen mal varlığının devir tarihindeki durumu (niteliği, seviyesi, yaşı vb.) esas alınarak tasfiye (karar) tarihindeki sürüm (rayiç) değeri hesaplamada göz önünde bulundurulur. (TMK mad. 235/2).
Mahkemece, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 06.02.2009 tarihinde edinilen tasfiyeye konu taşınmazın davalı tarafından 10.07.2009 tarihinde dava dışı kişiye satıldığı, boşanma dava tarihinin 25.08.2010 olduğu, boşanma dava tarihinde tasfiyeye konu taşınmazın mevcut olmadığı ve elden çıkartılmasında davalının zarar verme kastının davacı tarafça ispatlanamadığı gerekçesiyle bu taşınmaz yönünden davanın reddine karar verilmişse de, gerekçe dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Şöyle ki, dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler ile tarafların boşanmalarına ilişkin mahkeme kararı dikkate alındığında, kadın eş tarafından 03.09.2008 tarihinde erkek eş aleyhine boşanma davası açıldığı, yargılama aşamasında davadan feragat ettiği ve davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiği, daha sonra erkek eş tarafından açılan boşanma ve kadın eş tarafından açılan karşı boşanma davasında yapılan yargılama neticesinde 26.10.2011 tarihli kararla tarafların boşanmalarına karar verildiği, kararda erkek eşin uzun zaman önce müşterek evi terk ettiğinin yazılı olduğu anlaşılmaktadır. Açıklanan bu durum karşısında, her ne kadar dava konusu taşınmaz boşanma dava tarihinden yaklaşık 1 yıl 1 ay önce elden çıkartılmışsa da, taraflar arasındaki gerek reddedilen gerekse kabul edilen boşanma davalarına ilişkin boşanma süreci dikkate alındığında, TMK’nin 229/2. maddesi uyarınca tasfiyeye konu taşınmazın davacının katılma alacağını azaltmak kastıyla devredildiğinin, bu nedenle eklenecek değer olarak tasfiyede dikkate alınması gerektiğinin kabulü gerekir. Bu itibarla Mahkemece, yukarıdaki ilke ve esaslar gözetilerek, tasfiyeye konu taşınmazın devir tarihindeki durumu esas alınarak tasfiye tarihindeki (önceki karar bozulmakla değer güncelliğini yitirdiğinden bozma sonrası yeni karar tarihindeki) güncelleştirilmiş piyasa sürüm (rayiç) değeri belirlenerek bu değer üzerinden talep miktarı da gözetilerek hüküm kurulması gerekirken bu husus gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
b) Davacı vekilinin tasfiyeye konu … plakalı araca yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Mahkemece tasfiyeye konu aracın davalı tarafından 14.12.2009 tarihinde satıldığı, boşanma dava tarihinin 25.08.2010 olduğu, boşanma dava tarihinde tasfiyeye konu aracın mevcut olmadığı ve elden çıkartılmasında davalının zarar verme kastının davacı tarafça ispatlanamadığı gerekçesiyle bu araç yönünden davanın reddine karar verilmişse de, dosya kapsamı hüküm kurmaya elverişli nitelikte değildir. Şöyle ki, dosya kapsamında bulunan araca ilişkin emniyetten celp edilen kayıtta aracın dava dışı … isimli kişi adına kayıtlı olduğu görülmektedir. Ne var ki, öncesine ilişkin kayıtlar bulunmadığı için tasfiyeye konu aracın davalı eş tarafından ne zaman ve kimden edinildiği, ne zaman satıldığı belirlenememektedir. Mahkemece yapılması gereken iş, aracın trafik siciline ilk kayıt edildiği tarihten itibaren maliklerini ve edinme tarihlerini (davalı ve önceki tüm malikleri) gösterir kayıtları dayanak satış sözleşmeleri ile birlikte getirtmek, belirlenecek duruma göre iddia ve savunma doğrultusunda değerlendirme yapılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir.
3.Davalı vekilinin tasfiyeye konu 526 ada 1 parseldeki 4 nolu bağımsız bölüme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK mad. 33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir.
Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacak hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (TMK mad. 229) ve denkleştirmeden (TMK mad. 230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK mad. 219) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK mad. 231) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK mad. 236/1). Katılma alacağı Yasa’dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur.
Eşler, 14.09.1999 tarihinde evlenmiş, 25.08.2010 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 22.12.2011 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK mad. 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 Sayılı TMK’nin yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM mad.170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 Sayılı Yasa mad.10, TMK mad. 202/1). Tasfiyeye konu 526 ada 1 parseldeki 4 nolu bağımsız bölüm, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 20.07.2007 tarihinde satın alınarak, davalı eş adına tescil edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK mad. 179).
Mahkemece hükme esas alınan hesap bilirkişi raporundan hareketle bu taşınmaz yönünden dava tarihi itibariyle belirlenen 88.723,40-TL değerin yarısı olan 44.361,70-TL’ye hükmedilmişse de, bu karara katılma olanağı bulunmamaktadır. Şöyle ki, davacı taraf anılan taşınmazın 01.01.2002 tarihinden sonra edinildiğini, edinilmiş mal olduğunu iddia etmiş, davalı taraf ise taşınmazın 2007 yılında 59.000-TL’ye alındığını, 20.000-TL’sinin babasının kendi parası ile ödendiğini, bu miktarın babası tarafından kendisine hibe edildiğini, kalan kısım için kredi kullandığını savunmuştur. Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden bu taşınmazın edinilmesi sırasında davalı tarafından 20.07.2007 tarihinde konut kredisi kullanıldığı, kredinin boşanma dava tarihinden önce 16.09.2009 tarihinde kapatıldığı görülmektedir. Evlilik birliği içinde tamamlanan kredi ödemelerinin aksi ispat edilemediğinden edinilmiş mallardan karşılandığının kabulü gerekmektedir. Ne var ki, davalının beyanları, tanık beyanları ve dosya kapsamı dikkate alındığında, dava konusu taşınmazın 59.000-TL’ye edinildiği, bu miktarın 20.000-TL’sinin davalının babası tarafından verildiği ve bu miktarın davalıya yapılan karşılıksız kazandırma niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, karar bozulmakla değer güncelliğini yitirdiğinden tasfiyeye konu taşınmazın bozma sonrası yeni karar tarihine en yakın güncelleştirilmiş piyasa sürüm (rayiç) değeri belirlendikten sonra, Daire ilke ve uygulamalarına göre hesaplama yapılması, hesaplama yapılırken davalının kişisel malı olduğu belirlenen 20.000-TL’nin de davalı lehine denkleştirmede dikkate alınması, gerekirse konusunda uzman hesap bilirkişisinden tarafların ve Yargıtay’ın denetimine açık gerekçeli rapor alınması, hasıl olacak sonuca göre tarafların kazanılmış hakları ve talep miktarı da gözetilerek artık değer ve davacının katılma alacağının hesaplanması gerekirken, bu hususlar dikkate alınmadan dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda (2-a) ve (2-b) nolu bentlerde yazılı nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının ise yukarıda (3) nolu bentte yazılı nedenlerle kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davacı vekili ile davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının yukarıda (1) nolu bentte yazılı nedenlerle reddine, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.630,00 TL Avukatlık Ücreti’nin davalıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine,
peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 21.11.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.