YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/18476
KARAR NO : 2019/3169
KARAR TARİHİ : 26.03.2019
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün birleşen dosya davacısı Vakıflar Genel Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Asıl dosyada davacı vekili, davalılar Hazine ve Belediye’ye karşı açtığı davada, 227 parsel sayılı taşınmazın 48/576 hissesinin vekil edeni, 192/576 hissesinin İsmail oğlu …, 176/576 hissesinin ise İsmail karısı Tutu adına tapuda kayıtlı olduğunu, tapuda malik gözüken İsmail oğlu … ve İsmail karısı Tutu’nun kim olduğu bilinmediği gibi mirasçılarının da varlığının bilinmediğini, malik sıfatıyla zilyetliğinin nizasız fasılasız sürdürüldüğünü belirterek, bu iki hissedarın hisselerine isabet eden kısmın kim olduğu bilinmeyen İsmail oğlu …’e ait gözüken 192/576 payın ve yine kim olduğu bilinmeyen İsmail karısı Tutu’ya ait gözüken 176/576 payların iptali ile vekil edeni adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Birleşen dosya davacısı Vakıflar Genel Müdürlüğü vekili hasımsız olarak açtığı davada, dava konusu taşınmazın….vakfından olduğunu, aslı vakıf olan taşınmazların mutasarrıflarının ölmesi ya da belli olmaması halinde aslı olan vakfa rücu edeceğini, taşınmazın mahlul hale geldiğini, mahluliyet kararı alındığını belirterek, dava konusu taşınmazdaki İsmail oğlu … ile….’ya ait payların iptali ile vekil edeni adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Asıl dosyada davalılar, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, “kim olduğu bilinmeyen” olduğu iddia edilen kişilerin bilirkişi raporu uyarınca, veraset ilamı bulunan … Irgat ve Dudu Irgat oldukları, tapu maliklerinin geride mirasçı bırakarak vefat ettikleri, mirasçıların davaya dahil edildiği, TMK’nin 713/2. maddesinin işlerlik kazanabilmesi için tapu malikinin kim olduğunun bilinmemesi ve mirasçı bırakmamış olması gerektiği, somut olayda bu menfi şartın oluşmadığı, aynı şekilde taşınmazın kuru mülkiyetinin vakıfa dönmesi için de taşınmaz malikinin mirasçı bırakmaksızın ölmesi ve kim olduğunun bilinmemesi gerektiği gerekçesi ile asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiş, hüküm birleşen dosya davacısı Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından temyiz edilmiştir.
Birleşen dava, 5737 sayılı Yasa’nın 17. maddesine dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davasıdır.
Tüm dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 227 parsel sayılı taşınmazın 192/576 hissesinin İsmail oğlu …, 176/576 hissesinin ise İsmail karısı Tutu adına 12/06/1984 yılında kadastro yolu ile tescil edildiği, tapu kaydında, İsmail oğlu … ve İsmail karısı Tutu’nun hisseleri üzerinde Lalaşahin Paşa Vakfı adına şerh olduğu, dosya arasında …..’a ait veraset ilamlarının bulunduğu ve mahkemece alınan bilirkişi raporu uyarınca, bilinmeyen kişi oldukları iddia edilen İsmail oğlu … ve İsmail karısı Tutu’nun veraset ilamında bahsi geçen kişiler olduğunun tespit edildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki; 5737 sayılı Yasa’nın 17. maddesinde “Tasarruf edenlerin veya maliklerin mirasçı bırakmadan ölümleri, kaybolmaları, terk veya mübadil gibi durumlara düşmeleri halinde icareteynli ve mukataalı taşınmaz malların mülkiyeti vakfı adına tescil edilir.” hükmüne yer verilmiş olup, anılan yasal düzenleme uyarınca taşınmazın vakfı adına tesciline karar verilebilmesi için mukataalı ya da icareteynli olup olmadığı, kayıt malikinin gaip kişilerden olup olmadığı, mirasçılarının bulunup bulunmadığının saptanması gerektiğinde kuşku yoktur.
Somut olaya gelince, mahkemece yukarıda açıklamalar uyarınca, hükme yeterli bir araştırma yapıldığını söyleyebilmek mümkün değildir. Şöyle ki, mahkemece, bahsi geçen tapu maliklerinin veraset ilamlarında yazılı kişiler olduğuna kanaat getirilerek, birleşen davanın reddine karar verilmiş ise de, veraset ilamı ile tapu kaydındaki isimler arasındaki uyumsuzluklar üzerinde durulmamıştır. O halde, tapu maliklerinin mirasçılarının olup-olmadığının kesin bir biçimde saptanabilmesi için….oğlu … ve İsmail karısı …’nun hasımlı (hasım Hazine olmak üzere) veraset belgesinin alınıp dosyaya konulması için birleşen dosya davacısına süre ve imkan tanınması, kayıt maliklerinin mirasçılarının bulunup bulunmadığının bu şekilde tespit edilmesi, elde edilecek sonuç çerçevesinde tapu kaydında yazılı kişilerin yaşıyor olması ya da kaçak veya yitik olmaması ve yine mirasçılarının bulunması halinde taşınmazın aslı vakıf olsa bile vakfına rücu etmesinin (dönmesi) mümkün olmadığının belirlenmesi halinde şimdiki gibi davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere tüm bu hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, birleşen dosya davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz eden birleşen dosyada davacı … Müdürülüğüne iadesine, 26.03.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.