Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2016/18402 E. 2018/19597 K. 03.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/18402
KARAR NO : 2018/19597
KARAR TARİHİ : 03.12.2018

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katkı Payı Alacağı

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

K A R A R

Davacı … vekili, davalı adına kayıtlı … ili Ümraniye ilçesi 215 ada 5 parselde kayıtlı taşınmaz üzerinde 15.000 TL katkı alacağının davalıdan tahsilini talep etmiş, 21.12.2015 tarihinde talebini 225.672,50 TL artırarak 225.672,50 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı … vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne, 225.672,50 TL katkı payı alacağının, hüküm tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 Sayılı HMK mad. 33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, katkı payı alacağına ilişkindir.
01.01.2002 tarihinden önce 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin (TKM) yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi (TKM mad. 170). TKM’de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri malvarlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı Kanunun 5.maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu’nun genel hükümleri göz önünde bulundurularak “katkı payı alacağı” hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulmalıdır. …….. Kanunu, Medeni Kanun’un tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir (eBK mad. 544, TBK mad. 646).
Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM mad. 186/1). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır (TKM mad. 189). Kadın veya kocanın, mal rejiminin devamı sırasında diğerinin edindiği malvarlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteğinde bulunabilmesi için mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekir.
Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle (maaş, gündelik, kar payı vs gibi) katkıda bulunulduğunun ileri sürüldüğü durumlarda; çalışarak, düzenli ve sürekli gelire sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça, yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekir. Yargıtayın ve Dairemizin devamlılık gösteren uygulamaları da bu yöndedir.
Bu açıklamalar doğrultusunda; öncelikle evlenme tarihinden, malın edinildiği tarihe kadar, eşlerin çalışma sürelerine ve gelirlerine ilişkin belgeler bulundukları yerlerden eksiksiz olarak getirtilmelidir. Çalışmanın sabit olmasına rağmen, bir kısım döneme ilişkin belgelere ulaşılamaması durumunda, ilgili meslek kuruluşlarından ve/veya bilirkişilerden o döneme ilişkin yaklaşık gelir durumu sorulup öğrenilerek, malın edinildiği tarihe kadar ki eşlerin tüm gelirleri ayrı ayrı belirlenmelidir. Sonra, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 sayılı TKM’nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama, eşlerin kendi gelirlerinden düşülerek, gerçekleştirebilecekleri tasarruf miktarları ayrı ayrı tespit edilmeli, daha sonra her eşin tasarruf miktarının, birlikte yaptıkları toplam tasarruf miktarı içerisindeki oranı belirlenmelidir. Her bir eşin bulunan bu tasarruf oranı, çalışmaları karşılığı elde ettikleri gelirleriyle malın alımına yaptıkları katkı oranı olarak kabul edilerek, tasfiyeye konu malın dava tarihi itibariyle belirlenecek sürüm(rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle katkı payı alacak miktarları hesaplanır.
Sözü edilen değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülmesi durumunda konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır. Tasfiyeye konu birden fazla malın bulunması durumunda, her biri için aynı yöntem uygulanır.
Somut olaya gelince; eşler, 18.02.1982 tarihinde evlenmiş, 17.01.2006 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 09.01.2013 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK mad. 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK’nin yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TKM mad. 170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı Yasa mad. 10, TMK mad. 202/1). Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK mad. 179). Davaya konu 215 ada 5 parselde kayıtlı arsa vasıflı taşınmazın yarı hissesi 20.11.1995 tarihinde, taraflar arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde davalı adına edinilmiştir.
Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede; dava katkı payı alacağı istemine ilişkin olduğundan, katkı payı alacağı davaya konu taşınmazın eldeki davanın açıldığı tarih itibariyle hesaplanan sürüm değeri üzerinden belirlenmelidir. Dosyada dava konusu taşınmazın dava tarihi itibariyle arsa ve bina toplam bedeli olan 368.820.00 TL olup, katkı payı alacağı hesabında bu değer esas alınmalıdır. Ayrıca davalının kişisel malı niteliğindeki dava dışı taşınmazdan gelen para ile davaya konu taşınmazın alım değerinin yarısının karşılandığı taraflar arasında ihtilafsız olduğuna, kalan bedelin ödenmesine davacı kadının % 50 oranında katkıda bulunduğunun kabul edilmesinde bir isabetsizlikte görülmediğine göre, Mahkemece davaya konu taşınmazın dava tarihindeki rayiç değeri olan 368.820.00 TL nin ¼ ü dikkate alınmak suretiyle davacı lehine katkı payı belirlenmesi gerekirken, yazılı şekilde karar tarihine en yakın değerden hareketle davalının kişisel malı olan taşınmazın satım bedelinin de davaya konu taşınmazın edinilmesinde kullanıldığı gözden kaçırılarak yarı oranda katkıda bulunduğunun kabulü doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 Sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/1. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 03.12.2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.