Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2016/18180 E. 2018/18803 K. 19.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/18180
KARAR NO : 2018/18803
KARAR TARİHİ : 19.11.2018

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı … vekili, davalı adına kayıtlı … plakalı araç için tarafların ortak birikimleri ile 20.000 TL peşinat ödediklerini, kalan miktarın davacı adına … Şubesinden çekilen taşıt kredisi ile karşılandığını, davacının 1071,61 TL kredi geri ödemelerini yapmaya başladığını ve halen de ödemelerin devam ettiğini açıklayarak, mal rejiminin tasfiyesi sebebiyle araç üzerinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 20.000 TL alacağın dava tarihinden geçerli yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 12.05.2016 tarihinde harcını da tamamladığı talebini 24.986,88 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı … vekili, evlilik öncesi davalıya ait aracın evlendikten sonra satıldığını, üzerine de düğünde takılan takıların satışından gelen paranın eklenerek peşinatın ödendiğini, geri kalan miktar için davacı adına kredi çekildiğini, kredi ödemesi davacı adına olsa da evin geçimini davalının karşıladığını açıklayarak, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının davasının kabulüne, 24.986,88 TL’nin karar tarihinden geçerli yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Hüküm, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 Sayılı HMK mad.33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir.
Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacağı hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (TMK mad.229) ve denkleştirmeden (TMK mad.230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK mad.219) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK mad.231) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK mad.236/1). Katılma alacağı, Yasa’dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur. Artık değere katılma alacağı miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri esas alınır (TMK mad.227/1, 228/1, 232 ve 235/1). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir.
Tasfiyeye konu aracın bedelinin tamamının ya da bir kısmının kredi ile karşılanması durumunda, kredi veren kuruluşa yapılan geri ödemelerin isabet ettiği dönemden, miktarından ve taksit sayısından hareketle mal rejiminin tasfiyesi sonucunda eşlerin alacak miktarları belirlenir. 4721 Sayılı TMK’nin 202/1. maddesi gereğince edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde yapılan ödemelerde, eşler lehine değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacağı hakları doğabilecektir. Kredi borcu ödemelerinin bir kısmının mal rejiminin devamı süresince, bir kısmının da daha sonraki tarihlerde yapılmasında, mal rejiminin geçerli olduğu dönemin sonrasına sarkan ödemeler, dava konusu aracın borcu kabul edilerek tasfiye gerçekleştirilir.
Yukarıda açıklandığı gibi iki döneme yayılan kredi borcu ödeme tablosu mevcut olduğunda; öncelikle, mal rejiminin sona erdiği tarihte henüz vadesi gelmediği için ödenmemiş kredi borç miktarının, toplam kredi borcuna oranı bulunur. Sonra bulunan bu kredi borç oranının, aracın toplam satın alım bedeli karşısındaki oranına dönüşümü gerçekleştirilir. Tespit edilen bu oranın, aracın tasfiye tarihindeki (karara en yakın) sürüm (rayiç) değeri ile çarpılmasıyla borç miktarı belirlenir. Bu ilke ve esaslara göre saptanan aracın borç miktarı, tasfiye tarihindeki sürüm değerinden düşüldükten sonra kalan miktar, değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacağı hesaplamasında göz önünde bulundurulur.
Buna göre; öncelikle, tasfiyeye konu aracın satın alma bedeli, bunun krediyle ve varsa kredi dışında eşlerin kendi imkanları ile karşıladıkları miktarlar ve oranları ile tasfiye tarihindeki sürüm değeri ayrı ayrı belirlenmelidir. Uyuşmazlığın çözümünde kullanılabilecek değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden oluşan kuruldan da yardım alınmalıdır.
Somut olaya gelince; eşler, 16.09.2011 tarihinde evlenmiş, 10.09.2013 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 06.06.2014 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK mad.225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 Sayılı Yasa mad.10, TMK mad.202/1). Tasfiyeye konu dava konusu … plakalı araç, 13.01.2012 tarihinde davalı adına satış yolu ile tescil edilmiştir. Dosyada yer alan ve davalı adına düzenlenmiş 12.01.2012 tarihli faturaya göre araç üzerinde … lehine rehin bulunmakta olup, aracın 44.134 TL bedelle alındığı, 11.01.2012 tarihinde davacı adına … 36 ay vadeli 30.000 TL taşıt kredisi çekildiği, geri ödeme miktarlarının tamamının eşit olmadığı, boşanma dava tarihine kadar 19 taksit karşılığı 19.346,10 TL ödendiği, boşanma dava tarihi sonrası ödenmesi gereken miktarın 17 taksit karşılığı 38.635 TL olduğu, 10.09.2013 dava tarihi itibarıyla ödemelerin devam ettiği anlaşılmaktadır. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK mad.179).
Dosyaya yansıyan bu bilgiler, yukarıda yazılı ilke ve uygulamalara göre;
1. Dava konusu aracın taraflar arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde alındığı ve alımda davacı adına kredi çekildiği açıktır. Davalı taraf, gerek ziynetlerle gerekse davalının kişisel malı olduğu konusunda ihtilaf bulunmayan davalıya ait dava dışı aracın satışından gelen paraların dava konusu araç alımında kullanıldığını savunmuş, mahkeme tarafından ziynetlerle ilgili savunma yerinde görülmemiş ise de; yapılan hesaplamada 44.134 TL’ye alınan dava konusu aracın peşinat miktarının çekilen kredi miktarı düşülünce 14.134 TL olacağı, bu miktarın tamamının denkleştirmede davalı lehine dikkate alınması, davalının ziynetlerle ilgili savunmasının kabulü halinde dahi bu miktardan daha fazla bir miktarın peşinat olarak ödendiğinin kabulünün mümkün olamayacağı ve hesaplamada dikkate alınamayacağı gözetildiğinde, peşinatta ziynetlerle davalının katkısı olduğuna yönelik bu husus Daire tarafından bozma nedeni yapılmamış, yine araç alımında kullanılan 30.000 TL kredinin boşanma dava tarihine kadar ödendiği anlaşılan 19/36 taksit karşılığı miktarın, krediden dolayı ödenmesi gereken toplam miktara oranlanması ile bulunan oranın, aracın karar tarihine en yakın değeri ile çarpılması sonucu belirlenen miktarın artık değer, bunun yarısı 8.913,12 TL’nin ise davacının katılma alacağı olarak kabulü yerinde bulunmuş, davalı vekilinin aşağıdaki husus dışındaki diğer temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görülmemiştir.
2. Boşanma dava tarihinden sonra, diğer deyişle mal rejimi sona erdikten sonra, dava konusu araç için çekilen banka kredisi ödemelerinin, aracın maliki ile krediyi çeken eşin aynı kişi olması durumunda az yukarıda açıklanan ilke ve uygulama doğrultusunda hesaplamada denkleştirmede dikkate alınması gereken ve dava konusu taşınmazın borcu olarak düşülmesi gereken değer olduğu konusunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Ancak somut olayda araç maliki davalı … olmakla birlikte boşanma dava tarihi sonrasına isabet eden kredi ödemelerinden sorumlu olan eşin yani kredi borcu borçlusunun davacı … olması sebebiyle bu kuralın uygulanmasının davacı eş Erkan aleyhine bir durum doğuracağı, kuralın burada uygulanamayacağı açıktır. Yine de evlilik dışına sarkan bu ödemelerin Erkan lehine denkleştirmede dikkate alınması da gereklidir. Fakat ödemelerin tümünün eldeki dava tarihi itibarıyla tamamlanmamış olması, Erkan’ın ödemeyeceği borçlar sebebiyle Gülbin’in aracının ipotekli olduğu gözetildiğinde bu ödemelerin artık Erkan tarafından mal rejiminin tasfiyesi usulüne göre istenme imkanı veya eldeki davada Alper lehine hesaplanma imkanı olmayıp ancak 6098 sayılı Borçlar Kanunu hükümlerine göre sebepsiz zenginleşmeden hareketle Gülbin aleyhine Asliye Hukuk Mahkemesine açılacak dava ile istenebileceğinin kabulü gerekmektedir. Aracın eşlerden biri adına alınması, araç için çekilen kredinin ise diğer eş adına kullanılması halinde bu şekilde hareket edilmesi adalet ve hakkaniyete de uygundur.
Ayrıca, eldeki davanın açıldığı tarihte davacının bakiye kredi ödemeleri devam etmekte ve dava dilekçesinde boşanma dava tarihi sonrası yapılan kredi taksit ödemeleri ile ilgili talep var ise de eldeki dava tarihi sonrasına isabet eden bakiye kredi ödemeleri ile ilgili davacının bir talebi de bulunmadığına göre, mahkeme tarafından bir kısmı eldeki dava tarihinden sonrasına sarktığı anlaşılan kredi geri ödemeleri ile ilgili talep dışına çıkılarak hüküm kurulması da usul ve yasaya aykırıdır.
Bu durumda Mahkemece yapılacak iş; yukarıda yazılı açıklamalar doğrultusunda, boşanma dava tarihi sonrası, eldeki dava tarihine kadar yapılan kredi geri ödemeleri bakımından usulüne uygun talepte bulunularak dava açıldığı, sebepsiz zenginleşmeye dayalı bu alacak talebi TMK’nin 2. kitabından kaynaklanmadığından aile mahkemesinin görevli olmayıp, uyuşmazlığın çözüm yerinin 6100 sayılı HMK’nin 2.maddesi uyarınca belirlenecek asliye hukuk mahkemesi olduğu, görevin kamu düzeni ile ilgili dava şartı olup (HMK mad.114/c) iddia ve savunma olarak ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemece resen göz önünde bulundurulacağı (HMK mad.115/1), dikkate alınarak, davacının tasfiyeye konu araç için çekilen kredinin boşanma dava tarihinden sonra, eldeki dava tarihine kadar yapılan kredi geri ödemelerine yönelik talebi açısından görevsizlik kararı vermek, eldeki dava tarihi sonrası da ödenmeye devam edildiği bildirilen kredi geri ödemeleri yönünden ise, katılma alacağı hesabında denkleştirmede yer almakla beraber, evlilik içinde katkı yapılmadığından davacının mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan bir alacak hakkı (değer artış payı veya katılma alacağı) doğmadığı, yargılama devam ederken harç tamamlanmasının usulünce dava açıldığı ve talepte bulunulduğu anlamına gelmeyeceği, ayrıca bu miktarlarla ilgili davacının sebepsiz zenginleşme nedeniyle ayrı bir alacak davası açma hakkı da bulunduğu gözetilerek, eldeki dava tarihi sonrası yapıldığı iddia edilen kredi geri ödemeleri bakımından hüküm kurma imkanı olmadığını dikkate almak olmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda (2) nolu bentte yazılı nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün, 6100 Sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının (1) nolu bentte yazılı nedenlerle reddine, taraflarca HUMK’un 440/1. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 19.11.2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.