Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2016/18089 E. 2020/3321 K. 11.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/18089
KARAR NO : 2020/3321
KARAR TARİHİ : 11.06.2020

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Zilyetliğe Elatmanın Önlenmesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün taraflarca temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı, Birlik … adresinde bulunan taşınmazın noterde düzenlenen sözleşme ile zilyetliğini devralmasına rağmen evin davalı tarafından kullanıldığını ileri sürerek, elatmasının önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının evi dava dışı … sattığını, kendisinin de zilyetliği noter sözleşmesi ile bu kişiden edindiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının üstün bir hakka dayanmadan taşınmazı işgal ettiği gerekçesiyle davanın kabulüne dair verilen karar, taraflarca temyiz edilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu taşınmazın 27.12.2005 tarihli … 2.Noteliği’nce düzenlenen tapusuz taşınmaz mal zilyetlik devir sözleşmesi ile dava dışı … tarafından davacıya satıldığı, 19.08.2015 tarihli … 1.Noterliği’nin düzenleme şeklinde zilyetlik devir sözleşmesi ile de Birlik Mahallesi … Sokak 126 kapı numaralı evin dava dışı Mevlüt tarafından davalıya satıldığı, davanın 25.05.2015 tarihli dilekçe ile … 1.Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmasına rağmen, Mahkemenin, davanın zilyetliğe dayalı elatmanın önlenmesi ve tahliye davası olduğu gerekçesiyle Sulh Hukuk Mahkemesine görevsizlik kararı verdiği, kararın temyiz edilmeden 20.01.2016 tarihinde kesinleştiği ve yargılamaya … 1.Sulh Hukuk Mahkemesince devam edilerek nihai kararın verildiği anlaşılmaktadır.
Dava, tapusuz taşınmazda elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Bilindiği üzere; 6100 sayılı HMK‘nin 4. maddesinde sulh hukuk mahkemelerinin görevi belirlenmiş olup buna göre dava konusunun değer ve tutarına bakılmaksızın kiralanan taşınmazların ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dahil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalar, taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin davalar, taşınır ve taşınmaz mallarda salt zilyetliğin korunmasına yönelik olan davalar ve bu kanun ile diğer kanunların sulh hukuk mahkemesi ve sulh hukuk hakimini görevlendirdiği davalardır. Yine Kanun’un 383. maddesinde çekişmesiz yargı işlerinde görevli mahkemenin aksine bir düzenleme bulunmadığı sürece sulh hukuk mahkemesi olduğu düzenlenmiştir.
Öte yandan aynı Kanun’un 2. maddesinde asliye hukuk mahkemelerinin görevi belirlenmiş olup, buna göre “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın mal varlığı haklarına ilişkin davalarla şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Bu kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir. “düzenlemesi yer almaktadır.
Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2009/8-518 Esas, 2009/573 Karar sayılı İçtihadında “TMK 981, 982 ve 983. maddeleri mal üzerinde zilyetlikten başka hiçbir hakkı bulunmayan kişilerin zilyetliğinin korunması için konulmuş hükümleri ihtiva etmektedir. TMK’nin 973. maddesinde zilyetlik “bir şey üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir” biçiminde tanımlanmıştır. TMK’nin 982 ve 983. maddelerinde zilyetlik herhangi bir hakka bağlı olmaksızın dava yoluyla korunmuştur. Hemen belirtmek gerekir ki, zilyetliğin korunması davasıyla zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek Sulh Hukuk Mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde dava bir hak davası niteliğini kazanır.” denilmekle salt zilyetliğin korunması davaları ile zilyetliğin tespiti davaları arasındaki fark net bir şekilde açıklanmıştır.
Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda, Hazine’ye ait taşınmaz mal üzerine, izinsiz olarak, hafif yapı niteliğinde olmayan yapı kuran zilyetlerin, arsa maliki Hazine’den başka kişiler aleyhine açtıkları davalar, arkasında barındırdığı bir hakka dayanmakla, salt zilyetliğin korunması davası olmayıp; temelinde bir hak davasıdır.
Somut olayda gelince; davacı, taşınmazın üzerinde bulunan yapıdan kaynaklı satın almaya dayalı elatmanın önlenmesi isteğinde bulunduğuna göre dava, salt zilyetliğin korunmasına yönelik dava niteliğinde değildir.
Hal böyle olunca, yukarıda yazılı açıklamalar doğrultusunda davaya bakmakla Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenle tarafların temyiz itirazları yerinde görüldüğünden, kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, HUMK’un 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 11.06.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.