Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2016/163 E. 2018/16581 K. 01.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/163
KARAR NO : 2018/16581
KARAR TARİHİ : 01.10.2018

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı 3. kişi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

K A R A R

Davacı alacaklı vekili; 17.07.2013 tarihinde haczedilen mallarla ilgili olarak davalı 3. kişi şirket lehine istihkak iddiasında bulunulduğunu, istihkak iddiasının hukuka aykırı olduğunu belirterek, davanın kabulü ile istihkak iddiasının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı 3. kişi vekili, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, borçlu şirket ile 3. kişi şirketin ortaklarının, faaliyet alanlarının farklı olduğu, aralarında hiçbir hukuki ve fiili bağın mevcut olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm, davalı 3.kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, alacaklının İİK’nin 99. maddesine dayalı istihkak iddiasının reddi talebine ilişkidir.
…… Anayasası, yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. 6100 sayılı HMK’nin 294 ve devamı (Mülga HUMK’un 382 ve devamı) maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması, tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi esastır. Bu nedenle hükmün, açık, anlaşılır, infaz edilebilir şekilde tesis edilmesi ve de en önemlisi yazılacak gerekçenin, verilen hükme uygun olması gerekmektedir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına güven sarsılmış olacaktır.
Bu anlamda, yazılacak kararın gerekçesiyle hüküm kısmı arasında bütünsellik esastır. Başka bir anlatımla, gerekçe ile hüküm birbirine bağlı olup, çelişki bulunmaması gerekir. Nitekim, HMK’nin 298/2. maddesinde de gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır.
Somut olayda, Mahkemece gerekçe bölümünde borçlu şirket ile 3. kişi şirketin ortaklarının, faaliyet alanlarının farklı olduğu, aralarında hiçbir hukuki ve fiili bağın mevcut olmadığı belirtilmesine rağmen, hüküm fıkrasında ise davanın kabulü ile 3. kişinin istihkak iddiasının reddine karar verilmiştir.
Bu durum karşısında, hüküm ile gerekçenin çelişik olması doğru görülmemiş, kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı üçüncü kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK’nin 366. ve HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca İİK’nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 01.10.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.