Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2016/1607 E. 2019/336 K. 14.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/1607
KARAR NO : 2019/336
KARAR TARİHİ : 14.01.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

DAVA TÜRÜ : Muhdesatın Tespiti

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacılar; dava dilekçesinde özetle, 451 ada, 6 parsel sayılı taşınmazda bulunan 3 katlı kargir binanın ve bitişiğinde bulunan arazinin tapusunun kadastro çalışmaları sırasında sehven davalı adına kayıt edildiğini, oysaki 3 katlı binanın 1. katının tapusunun davacılardan … adına, 2. katının … adına, 3. katının tapusunun ise … adına düzenlenmesi gerektiğini, yapılan kadastro çalışmaları sırasında dava konusu taşınmazın davalı … adına yazıldığını, bu yanlışlığın düzeltilerek davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın tapu kaydının belirtilen şekilde düzenlenmesini talep etmişlerdir.
Davalı; dava dilekçesine cevap vermemiş, ancak ön inceleme duruşmasında davaya bir diyeceğinin olmadığını, arazinin kendisine ait olduğunu, arazinin bitişiği üzerine yapılan evin davacılara ait olduğunu, ancak kendisi adına yazıldığını, davayı kabul ettiğini beyan etmiştir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş olup; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Dava muhdesatın tespiti istemine ilişkindir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 684/1. maddesi hükmüne göre, bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur. 718.maddeye göre de, arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere kalıcı yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer. Açıklanan bu ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez.
Diğer yandan, aynı Kanun’un “Beyanlar” başlıklı 1012/2, 3. maddesine göre ise, taşınmaz mülkiyetine ilişkin kamu hukuku kısıtlamalarının beyanlar sütununa yazılması ve bu sütuna yazılabilecek diğer hususlar Tüzükle belirlenir. Özel kanun hükümleri saklıdır. Tapu Sicili Tüzüğü’nün 60. maddesine göre de, kütüğün beyanlar sütununa, mevzuatın yazılmasını öngördüğü hususlar tarih ve yevmiye numarası belirtilerek yazılır. Mevzuatın yazılmasına izin vermediği bir belirtme kütüğün beyanlar sütununda gösterilemez.
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 19/II. maddesi, muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetine ve tapunun beyanlar sütununda gösterilmesine izin veren özel yasal düzenleme getirmiştir. Anılan kanun maddesinde, taşınmaz mal üzerinde malikinden başka bir kimseye veya paydaşlardan birine ait muhdesat mevcut ise bunun sahibi, cinsi, ihdas tarihi ve iktisap sebebi belirtilerek tutanağın ve kütüğün beyanlar hanesinde gösterilebileceği belirtilmiştir.
Kadastro Kanunu, kadastro bölge ve çalışma alanlarında üzerinde çalışma yapılan taşınmazlara uygulanan özel nitelikli bir kanundur. 33. maddesinde, Kadastro Kanunu’nun uygulandığı alanların dışında da uygulanabilecek genel nitelikli maddelere yer verilmiştir. 19. madde, genel nitelikli maddeler arasında sayılmamıştır. Buna göre ancak, aynı Kanun’un 12/3. maddesi gereğince, on yıllık hak düşürücü süre içinde kadastrodan önceki nedenlere dayanılarak genel mahkemelerde açılan davalara 19. madde uygulanır ve iddianın kanıtlanması halinde muhdesatın mülkiyetinin arz malikinden başkasına aidiyeti ile tapunun beyanlar hanesine tesciline karar verilebilir.
On yıllık süre kamu düzenine ilişkin olup, hak düşürücü niteliktedir ve olumsuz dava koşuludur. Hak düşürücü sürenin geçmesi, işin esasının incelenmesini önler. Hak düşürücü süre tüm def’i ve itirazlardan önce göz önünde bulundurulur. Yargılama bitinceye kadar hak düşürücü sürenin geçtiği taraflarca ileri sürülebileceği gibi, görevden ötürü hakim tarafından da kendiliğinden dikkate alınır.
Tüm dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 451 ada 6 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin, 2 katlı kargir ev ve tarla niteliği ile yapıldığı, tespitin 12/02/2010 tarihinde kesinleştiği, davacıların dilekçesinde bahse konu evin kadastro çalışmaları sırasında sehven davalı adına kaydedildiğini belirttiğinin anlaşıldığı, bu yönüyle; davanın, Kadastro Kanunu’nun 12.maddesinde belirlenen kadastro öncesi sebebe dayalı olduğu ve anılan maddede belirtilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin dava tarihi olan 21/05/2014 itibariyle dolmadığı anlaşılmıştır.
Yapılan açıklamalar ve tüm dosya içeriğine göre; iddia ve savunmalar çerçevesinde taraf delillerinin toplanıp, davalının ön inceleme duruşmasındaki kabul beyanı da gözetilerek söz konusu binanın talepte belirtilen bölümleri krokide gösterilmek suretiyle, talebin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yularıda açıklanan nedenlerle davacıların temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 14.01.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.