Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2016/15826 E. 2018/19035 K. 21.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/15826
KARAR NO : 2018/19035
KARAR TARİHİ : 21.11.2018

MAHKEMESİ : Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı … vekili, evlilik birliği içinde davalı adına edinilen, dava dilekçesinde belirtilen dört adet taşınmaz nedeniyle 40.000,00 TL alacağın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne, 1353 ada 3 parsel 7 nolu bağımsız bölüm nedeni ile % 47 katkı payı oranı bulunduğu kabul edilerek, taleple bağlı kalınarak 40.000,00 TL katkı payı alacağının davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK m. 33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, katkı payı alacağı isteğine ilişkindir.
01.01.2002 tarihinden önce 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin (TKM) yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi (TKM mad.170). TKM’de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri mal varlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı kanunun 5.maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu’nun genel hükümleri göz önünde bulundurularak “katkı payı alacağı” hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulmalıdır. Zira Borçlar Kanunu, Medeni Kanunun tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir (BK mad. 544, TBK mad. 646).
Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM mad. 186/1). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır (TKM mad. 189). Kadın veya kocanın, mal rejiminin devamı sırasında diğerinin edindiği mal varlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteğinde bulunabilmesi için mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekir.
Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle (maaş, gündelik, kar payı vb.) katkıda bulunulduğunun ileri sürüldüğü durumlarda; çalışarak, düzenli ve sürekli gelire sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça, yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekir. Yargıtay’ın ve Dairemizin devamlılık gösteren uygulamaları da bu yöndedir.
Bu açıklamalar doğrultusunda; öncelikle evlenme tarihinden, malın edinildiği tarihe kadar, eşlerin çalışma sürelerine ve gelirlerine ilişkin belgeler bulundukları yerlerden eksiksiz olarak getirtilmelidir. Çalışmanın sabit olmasına rağmen, bir kısım döneme ilişkin belgelere ulaşılamaması durumunda, ilgili meslek kuruluşlarından ve/veya bilirkişilerden o döneme ilişkin yaklaşık gelir durumu sorulup öğrenilerek, malın edinildiği tarihe kadar ki eşlerin tüm gelirleri ayrı ayrı belirlenmelidir. Sonra, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 Sayılı TKM’nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama, eşlerin kendi gelirlerinden düşülerek, gerçekleştirebilecekleri tasarruf miktarları ayrı ayrı tespit edilmeli, daha sonra her eşin tasarruf miktarının, birlikte yaptıkları toplam tasarruf miktarı içindeki oranı belirlenmelidir. Her bir eşin bulunan bu tasarruf oranı, çalışmaları karşılığı elde ettikleri gelirleriyle malın alımına yaptıkları katkı oranı olarak kabul edilerek, tasfiyeye konu malın dava tarihi itibariyle belirlenecek sürüm(rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle katkı payı alacağı miktarları hesaplanmalıdır.
Sözü edilen değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülmesi durumunda konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır. Tasfiyeye konu birden fazla malın bulunması durumunda, her biri için aynı yöntem uygulanır.
Somut olaya gelince; eşler, 02.05.1978 tarihinde evlenmiş, 2011 yılında yurtdışında açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK mad.225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 Sayılı TMK’nin yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM mad.170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 Sayılı Yasa mad.10, TMK mad.202/1). Tasfiyeye konu 512 ada 7 parsel sayılı taşınmazın 449/601 hissesi, 12.03.1985, 152/601 hissesi de 24.09.1985, 1353 ada 3 parsel 7 nolu bağımsız bölüm 20.08.1987, 3684 ada 4 parsel 5 nolu bağımsız bölüm 25.08.1987 tarihinde eşler arasında mal ayrılığının rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınarak, 1070 ada 3 parsel sayılı taşınmaz ise eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 30.12.2003 tarihinde diğer tahsisler nedeni ile davalı eş adına tescil edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (4721 S.lı TMK mad.179).
Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede;
1. Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. i) 1070 ada 3 parsel sayılı taşınmaza yönelik temyiz itirazlarının incelemesinde:
Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde, 1070 ada 3 parsel sayılı taşınmazın, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 30.12.2003 tarihinde diğer tahsisler nedeni ile davalı eş adına tescil edildiği, S. S. … Yapı Kooperatifi’nden gelen yazı cevabına göre, davalı …’ın 12.11.1976 yılında kooperatife üye olduğu, ödemelerin 1977-1987 yılları arasında yapıldığı ve ödeme bilgilerinin gönderildiği anlaşılmaktadır.
Hakim, tarafların talep sonucu ile bağlı olup, kararında taleplerin herbiri hakkında verilen hükmü göstermesi gerekir (HMK mad. 26; 297/2).
O halde, mahkemece 1070 ada 3 parsel sayılı taşınmaz yönünden talep bulunduğu halde bu taşınmaz yönünden herhangi bir değerlendirme yapılmaması, olumlu-olumsuz bir karar verilmemesi usul ve yasaya aykırı olmuş bozmayı gerektirmiştir.
ii) 3684 ada 4 parsel 5 nolu bağımsız bölüme yönelik temyiz itirazlarının incelemesine gelince;
Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde, … nolu bağımsız bölümün 20.08.1987 tarihinde; … parsel 5 nolu bağımsız bölümün 25.08.1987 tarihinde kısa aralıklarla satın alınarak edinildiği, iki taşınmaz yönünden de mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu, tarafların çalışarak düzenli gelir elde ettikleri anlaşılmakla, TKM’nin 152. maddesi gözetilerek davacının katkı payı alacağı ile ilgili, katkı payı oranı belirlendikten sonra hüküm kurulması gerekirken, 5 nolu bağımsız bölümle ilgili talebinin toplanan delillere aykırı gerekçe ile reddedilmesi doğru değildir.
Her ne kadar 7 nolu bağımsız bölüm yönünden yukarda açıklanan Dairemiz’in ilke ve uygulamaları doğrultusunda davacı kadının katkı payı oranının belirlenmesi, gerektiğinde TMK mad. 4 ve TBK mad. 52’nin dikkate alınması gerekli ise de; mahkemenin hükme esas aldığı hesap bilirkişi raporu, uygulama, usul ve kanuna uygun olmamakla beraber, belirlenen %47 katkı payı oranı sonunda bulunan alacaktan, taleple bağlı kalınarak hükmedilen 40.000,00 TL katkı payı alacağına ilişkin bölüm davacı lehine olup, hüküm davalı tarafından temyiz edilmediğinden, temyiz edenin sıfatı ve aleyhe bozma yasağı ilkesi gereğince 7 nolu bağımsız bölüm yönünden bu durum bozma nedeni yapılmamıştır.
Mahkemece yapılacak iş, yukarda açıklanan Dairemiz’in ilke ve uygulamalarına göre, tarafların evlenme tarihinden, taşınmazların edinildiği tarihe kadar gelirleri ile TKM’nin 152. maddesi de gözetilerek, davacının 5 nolu bağımsız bölümle ilgili katkı payı alacağıkarar verilmesi gerekirken, davanın kabulüne şeklinde hüküm kurulması da hatalıdır.
Kabule göre de, davadaki bir kısım talepler yönünden redde yönelik gerekçe yazıldığından kısmen kabul kısmen ret kararı verilmesi gerekirken, davanın kabulüne şeklinde hüküm kurulması da hatalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeplerle 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 Sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının yukarıda 1. bentte gösterilen sebeplerle reddine, HUMK’un 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 21.11.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.