YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/14265
KARAR NO : 2019/9133
KARAR TARİHİ : 16.10.2019
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı üçüncü kişi vekili; 13.11.2014 tarihli haciz esnasında mülkiyeti müvekkiline ait malların haczedildiğini öne sürerek, istihkak iddiasının kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, borçlu şirket ile üçüncü kişi arasında alacaklılardan mal kaçırmak amacı ile muvazaalı işlemler yapıldığını, mülkiyet karinesinin müvekkili lehine olduğunu açıklayarak davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, üçüncü kişi şirket ile borçlu şirket arasında organik bağ olmadığı, ödeme emrinin tebliğ edildiği adres ile haciz adresinin farklı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, üçüncü kişinin İİK’nin 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre; her ne kadar borçlu şirket adına çıkarılan ödeme emri haciz adresinde tebliğ edilmemiş ise de; 12.07.2012 tarihli vergi yoklama fişi içeriğine göre borçlu şirketin 26.06.2012 tarihinde haciz adresinde şube işyeri açtığı, üçüncü kişinin ise aynı adreste 18.09.2012 tarihinde borçlu şirket ile aynı alanda faaliyete başladığı, vergi yoklama fişi ve vergi beyannamelerine göre üçüncü kişi ve borçlu şirketin mali müşavirlerinin aynı kişi olduğu, haciz esnasında hazır bulunan … Kal’ın borçlu şirket ortağı iken borcun doğum tarihinden önce hissesini devrederek ortaklıktan ayrıldığı, ancak 05.11.2014 tarihine kadar borçlu şirkette müdür olarak kalmaya devam ettiği, müdürlük sıfatı devam ederken 20.06.2013 tarihinde ise haciz adresinde üçüncü kişinin işçisi olarak çalışmaya başladığı, haciz esnasında yapılan evrak araştırmasında en günceli 16.06.2014 tarihine ilişkin olmak üzere borçlu şirkete ait birden fazla evrak bulunduğu, tüm bunlardan ayrı olarak takip dosyası içeriğine göre borçlu şirket yetkilisinin eldeki dava devam ederken İcra Müdürlüğüne başvurarak satışın düştüğünü öne sürerek mahcuzların kendisine teslimini talep ettiği, İcra Müdürlüğünce talep kabul edilmekle 30.07.2015 tarihinde haciz adresine gidilerek … Kal’a yediemin olarak bırakılan mahcuzların yine bu kişinin huzurunda borçlu şirket yetkilisine teslim edildiği anlaşılmıştır.
Bu bilgiler ışığında İİK’nin 97/a maddesinde düzenlenen karinenin borçlu dolayısıyla alacaklı yararına olduğu, ispat yükü altında olan ve karinenin aksini her türlü delille kanıtlama olanağına sahip davacı üçüncü kişinin, karinenin aksini güçlü ve inandırıcı delillerle ispatlayamadığı anlaşılmakla, bu koşullarda, istihkak iddiasının, alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla danışıklı olarak ileri sürüldüğünün ve muvazaalı işlemler yapıldığının kabulü gerekir. Bu nedenlerle Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önüne alınarak, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, yerel mahkeme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün İİK’nin 366. ve 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK’nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 16.10.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.