Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2016/12255 E. 2019/6992 K. 04.07.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/12255
KARAR NO : 2019/6992
KARAR TARİHİ : 04.07.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı üçüncü kişi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

K A R A R

Davacı üçüncü kişi vekili, taşınmazın kadastro tespiti sırasında hatalı olarak borçlu … adına tespit ve tescil gördüğünü, tapu iptal tescil davası açtığını, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi üzerine taşınmazın tapusunun adına kayıt ve tescil edildiğini, ancak taşınmazın adına kayıt ve tescilinden önce davalı borçlunun hissesi üzerine haciz şerhi konulduğunu belirterek, davalının borcu nedeniyle söz konusu taşınmaz üzerine konulan haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, dava konusu taşınmazın kadastro tespiti sırasında diğer davalı borçlu … adına tescil edilmesinin müvekkili ile hiçbir illiyet bağı bulunmadığını, taraflar arasındaki hukuki ihtilafın müvekkili bankayı bağlamadığını, müvekkili banka lehine tapu kaydına haczin 12.03.2015 tarihinde işlendiğini, davacı tarafından 2007 yılındaki ilamın tapuya tescil ettirilmemesinin davacının kendi kusuru olduğunu, yaklaşık 8 yıl sonra bir mahkeme ilamına dayanılarak iş bu davanın açılmasının yersiz olup, zamanaşımı itirazında bulunduklarını bildirerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davalı alacaklı … Bankası A.Ş.’nin davalı borçlu …’ün borcundan dolayı yaptığı takip sonucunda dava konusu taşınmaza haciz konulduğu, haczin konulduğu tarihte taşınmazın tapu kayıtlarına göre malikinin … olduğu, 4721 sayılı TMK’nin 1020 ve devamı maddeleri gereği tapu sicilinin aleni olduğu, ayni hakların tescil ile doğacağı, tescil harici yollarla doğan aynı hakların süresinde tescil edilmediği durumlarda 3. kişilerin elde ettiği ayni hakların korunacağı, davacının mahkeme kararı ile mülkiyet hakkını kararın kesinleştiği 29/07/2010 tarihi itibarıyla elde ettiği, ancak tapu siciline tescilin 25/08/2015 tarihinde yapıldığı, fekki istenilen hacizlerin ise tescil tarihinden önceki tarihleri taşıdığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık; takipte taraf olmayan üçüncü kişinin, kesinleşen mahkeme kararı gereğince maliki olduğu taşınmaz kaydına uygulanan haczin kaldırılması istemine yöneliktir.
Hukuk Genel Kurulu’nun 07.04.2004 tarih ve 2004/12-210 Esas, 2004/208 Karar sayılı kararında da açıklandığı üzere, taşınmazın borçlunun borcu nedeni ile haczedilebilmesi için haciz tarihinde borçlu adına kayıtlı olması zorunludur.

4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 705. maddesine göre taşınmaz mülkiyetinin kazanılması için tapu kütüğüne tescil şarttır. Tescil taşınmaz mülkiyetinin intikali için aranılan bir tapu sicil işlemidir. Kanuni istisnalar dışında tescil yapılmadıkça taşınmaz kazanılamaz. Ancak bu kural mutlak suretle uygulanan bir kural değildir, bu kuralın istisnalarının bir kısmı Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmiştir. Kanun’da sayılan bu istisnai hallerde taşınmaz mülkiyeti tescilden önce kazanılır ancak tescil işlemi yapılmaksızın temliki tasarrufta bulunulamaz. Taşınmaz mülkiyetinin tescilden önce kazanıldığı hallerde önem arz eden husus, bu hallerde tapu kütüğüne yapılan tescilin kurucu nitelikte değil, bildirici nitelikte olmasıdır. Bildirici tescilde ayni hak önceden kazanılmıştır; tescilin görevi ayni hakkın kazanılmasını sağlamak değil, ayni hakkın yeni sahibinin kim olduğunu bildirmektir. TMK’nin 705. maddesinin ikinci fıkrasında hangi hallerin tescilden önce taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasını sağlayacağı belirtilmiştir. Buna göre; miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemlerini yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.
Bundan ayrı olarak İİK’nin 28.maddesinde “Taşınmaz davalarında davacının lehine hüküm verildiği takdirde mahkemece davacının talebine hacet kalmaksızın hükmün tefhimi ile birlikte hülasasını tapu sicil dairesine bildirir. İlgili daire bu ciheti hükmolunan taşınmazın kaydına şerh verir. Bu şerh, Türk Medeni Kanunu’nun 1010 maddesinin 2. fıkrası hükmüne tabidir” hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda ise, davalı alacaklı vekili tarafından borçlu aleyhine başlatılan takibin kesinleşmesi üzerine borçlu adına taşınmaz kaydına İcra Müdürlüğünün 05.01.2014 tarihli yazısı gereğince 06.01.2014 tarihinde haciz şerhinin işlendiği, dosyaya bir örneği sunulan Kumru Sulh Hukuk Mahkemesinin 06.07.2007 tarihli ve 2006/310 Esas, 2007/220 Karar sayılı kararı ile üçüncü kişi tarafından borçlu ve diğerleri hakkında 25.09.2006 tarihinde tapu iptali ve tescil davası açıldığı, Mahkemece yapılan yargılama neticesinde; davanın kabul edildiği ve şikayete konu edilen taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı … Ergin adına tapuya kayıt ve tesciline karar verildiği, söz konusu kararın onanarak 29.07.2010 tarihinde kesinleştiği, davaya konu haciz işleminin ise yukarıda özetlenen tapu iptali ve tesciline ilişkin karar tarihinden sonra 06.01.2014 tarihinde tapuya şerh edildiği anlaşılmıştır.
O halde, Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önüne alınarak, dava konusu taşınmazın borçlu adına olan tapu kaydının iptali ile üçüncü kişi adına tesciline karar verildiği, verilen tescil kararının yukarıda anılan yasal düzenlemeler uyarınca kurucu nitelikte bir işlem değil bildirici nitelikte bir işlem olduğu, bu durumda mülkiyet hakkının haciz tarihinden önce davacı üçüncü kişiye geçtiğinin kabul edilerek davanın kabulü yerine oluşa ve dosya içeriğine uygun düşmeyen gerekçe ile reddine yönelik hüküm kurulması doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün İİK’nin 366. ve 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK’nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 04/07/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.