Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2016/12016 E. 2018/17817 K. 23.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/12016
KARAR NO : 2018/17817
KARAR TARİHİ : 23.10.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Aile Mahkemesi Sıfatıy ile)
DAVA TÜRÜ : Katkı Payı Alacağı

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

K A R A R

Davacı … vekili, evlilik birliği içinde davalı eş adına edinilen dava dilekçesinde belirtilen 4 adet taşınmaz nedeni ile 10.000,00 TL alacağın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 13.02.2013 tarihli dilekçe ile talep miktarını artırarak toplam 200.949,12 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı … vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, 50.805,50 TL alacağın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1. Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davalı vekilinin ve davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Diğer temyiz itirazlarının incelemesine gelince;
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK mad. 33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, katkı payı alacağı isteğine ilişkindir.
01.01.2002 tarihinden önce 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin (TKM) yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi (TKM mad.170). TKM’de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri mal varlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı kanunun 5.maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu’nun genel hükümleri göz önünde bulundurularak “katkı payı alacağı” hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulmalıdır. Zira Borçlar Kanunu, Medeni Kanunun tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir (eBK mad.544, TBK mad.646).
Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM mad.186/1). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır (TKM mad.189). Kadın veya kocanın, mal rejiminin devamı sırasında diğerinin edindiği mal varlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteğinde bulunabilmesi için mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekir.
Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle (maaş, gündelik, kar payı vb.) katkıda bulunulduğunun ileri sürüldüğü durumlarda; çalışarak, düzenli ve sürekli gelire sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça, yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekir. Yargıtay’ın ve Dairemizin devamlılık gösteren uygulamaları da bu yöndedir.
Bu açıklamalar doğrultusunda; öncelikle evlenme tarihinden, malın edinildiği tarihe kadar, eşlerin çalışma sürelerine ve gelirlerine ilişkin belgeler bulundukları yerlerden eksiksiz olarak getirtilmelidir. Çalışmanın sabit olmasına rağmen, bir kısım döneme ilişkin belgelere ulaşılamaması durumunda, ilgili meslek kuruluşlarından ve/veya bilirkişilerden o döneme ilişkin yaklaşık gelir durumu sorulup öğrenilerek, malın edinildiği tarihe kadar ki eşlerin tüm gelirleri ayrı ayrı belirlenmelidir. Sonra, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 Sayılı TKM’nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama, eşlerin kendi gelirlerinden düşülerek, gerçekleştirebilecekleri tasarruf miktarları ayrı ayrı tespit edilmeli, daha sonra her eşin tasarruf miktarının, birlikte yaptıkları toplam tasarruf miktarı içindeki oranı belirlenmelidir. Her bir eşin bulunan bu tasarruf oranı, çalışmaları karşılığı elde ettikleri gelirleriyle malın alımına yaptıkları katkı oranı olarak kabul edilerek, tasfiyeye konu malın dava tarihi itibariyle belirlenecek sürüm(rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle katkı payı alacağı miktarları hesaplanmalıdır.
Sözü edilen değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülmesi durumunda konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır. Tasfiyeye konu birden fazla malın bulunması durumunda, her biri için aynı yöntem uygulanır.
Somut olaya gelince; eşler, 28.08.1979 tarihinde evlenmiş, 26.05.2005 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 16.09.2008 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK mad.225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 Sayılı TMK’nin yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM mad.170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 Sayılı Yasa mad.10, TMK mad.202/1). Tasfiyeye konu 109 ada 33 parsel sayılı taşınmaz, 23.12.1993, 246 ada 535 parsel sayılı taşınmaz, 15.09.1998, 516 ada 49 parsel sayılı taşınmaz, 11.06.1980 ve 1206 ada 49 parsel sayılı taşınmaz, 02.04.1990 tarihinde eşler arasında mal ayrılığının rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınarak, davalı eş adına tescil edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (4721 S.lı TMK mad.179).
Yukarda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede;
1)-Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda 109 ada 33 parsel sayılı taşınmazın 1206 ada 49 parsel sayılı taşınmazın edinilmesinden kısa süre sonra edinildiği, …… bir ailenin kısa süre içinde dışsal bir faktör olmadan edinilemeyeceğinden davacının katkısı olamayacağına yönelik tespiti Dairemiz’in ilke ve uygulamalarına aykırı olup, davalı tarafından taşınmazın alınmasında kişisel malın kullanıldığı ispat edilemediğine göre, davacınn çalışarak katkı yaptığının kabulü gerekir.

2)- Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde, tasfiyeye konu diğer taşınmazlar yönünden de hükme esas alınan bilirkişi raporunda, tarafların gelirleri ve davalı kocanın TKM mad. 152 gereğince evi geçindirme yükümlülüğü ve tarafların kişisel harcama oranları dikkate alınmadan katkı payı oranın belirlendiği anlaşılmaktadır.
O halde, Mahkemece, tasfiyeye konu dört taşınmaz yönünden, yukarda açıklanan Dairemiz’in ilke ve uygulamalarına göre, evlenme tarihinden, malların edinildiği tarihe kadar, eşlerin çalışma sürelerine ve gelirlerine ilişkin belgeler bulundukları yerlerden eksiksiz olarak getirtilmeli, çalışmanın sabit olmasına rağmen, bir kısım döneme ilişkin belgelere ulaşılamaması durumunda, ilgili meslek kuruluşlarından ve/veya bilirkişilerden o döneme ilişkin yaklaşık gelir durumu sorulup öğrenilerek, malın edinildiği tarihe kadar ki eşlerin tüm gelirleri ayrı ayrı belirlenmeli, sonra her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 Sayılı TKM’nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama, eşlerin kendi gelirlerinden düşülerek, gerçekleştirebilecekleri tasarruf miktarları ayrı ayrı tespit edilerek sonucuna göre belirlenecek katkı payı oranına göre katkı payı alacağı belirlenmesi gerekir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarda 2. bentte gösterilen sebeplerle 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA; davalı vekilinin ve davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının yukarda 1. bentte gösterilen sebeplerle reddine, HUMK’un 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 23.10.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.