YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/10800
KARAR NO : 2019/5033
KARAR TARİHİ : 14.05.2019
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı üçüncü kişi vekili ve davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı üçüncü kişi vekili, haciz mahallinin borçlu ile ilgisinin bulunmadığını, borçlu şirket yetkilisinin alacaklı ile anlaşarak müvekkiline ait menkullerin muhafaza edileceği tehdidi ile 45.000 TL’nin haricen tahsil edildiğini, mahcuzların davacı şirkete ait olduğunu ileri sürerek istihkak iddiasının kabulü ve davalı aleyhine tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, davacı şirket ile borçlu şirket arasında organik bağ olduğunu, borçlunun alacaklıları mağdur etmek için mal kaçırdığını bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece mülkiyet karinesinin borçlu dolayısıyla alacaklı lehine olduğu üçüncü kişinin mülkiyet karinesinin aksini ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı üçüncü kişi vekili tarafından esas yönünden ve davalı alacaklı vekili tarafından tazminat yönünden temyiz edilmiştir.
Dava, üçüncü kişinin İİK’nin 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
1. Davacı üçüncü kişinin temyiz itirazlarının incelenmesinde, borçlu, üçüncü kişiye ait olduğu anlaşılan haciz adresinde hazır ise de aynı zamanda ödeme emrini icra dairesinde tebliğ alıp, sürelerden feragat ederek takibi kesinleştirerek alacaklı lehine davranmış olması nedeniyle mülkiyet karinesinin borçlu lehine kurulması doğru değildir. Haciz üçüncü kişinin sicil adresinde yapılmıştır. Bu nedenle İİK’nin 97/a maddesinde düzenlenen mülkiyet karinesinin üçüncü kişi lehine olduğu kabul edilmelidir. İspat yükü üzerinde olan alacaklı güçlü delillerle karinenin aksini ispatlaması gerekirken delil bildirmemiştir. Davalı alacaklı vekilince cevap dilekçesinde ileri sürülen muvazaa iddiasının incelenmesinde; borçlu şirket hakim ortağı ve yetkilisinin eşi, üçüncü kişi şirket hakim ortağı ve yetkilisi aleyhine tahliye amacıyla takip başlatmış, davacı üçüncü kişi şirket ortağı ve yetkilisi….ise borçlu şirket ortağı ve yetkilisi Muhammed … hakkında dolandırıcılık nedeniyle suç duyurusunda bulunmuştur. … 19. İcra Müdürlüğünün 2014/33677 Esas sayılı dosyası ve … Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/1694404 sayılı soruşturma dosyaları ve takibe dayanak çekin 15.12.2014 tarihli olması dikkate alındığında, borçlu ve üçüncü kişi arasında hukuki ve cezai ihtilaf bulunduğu dolayısıyla birlikte hareket ederek alacaklıları zarara sokmak kasdıyla muvazaalı işlemler yaptıkları kabul edilemez.
Öte yandan, davacı üçüncü kişi, mahcuzları borçludan aldığını iddia etmiştir. Davacının defterleri üzerinde yapılan incelemede mahcuzların kaydının bulunduğu ve borçluya yapılan ödemelerin de defterde kayıtlı olduğu tespit edilmiştir. 03.11.2014 tarihli borçlu tarafından düzenlenen, mahcuzlara ait fatura ve 05.11.2014 tarihli fatura bedelinin borçlu hesabına üçüncü kişi tarafından ödendiğine ilişkin banka dekontu davacı tarafından sunulmuş olduğundan davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, reddine karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.
2.Bozma neden ve şekline göre davalı alacaklının tazminata ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı üçüncü kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün İİK’nin 366. ve HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, taraflarca İİK’nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 14.05.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.