Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2016/10241 E. 2019/4696 K. 07.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/10241
KARAR NO : 2019/4696
KARAR TARİHİ : 07.05.2019

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı üçüncü kişi vekili ile davalı borçlu vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı üçüncü kişi vekili; borçlu şirket aleyhine yapılan takip nedeniyle müvekkilinin işyerinde haciz yapıldığını, borçlu şirket yetkilisinin icra memurlarından hemen önce haciz mahalline geldiğini, borçlu ile aralarında bağlantı bulunmadığını, mahcuzlara ilişkin istihkak iddialarının kabulü ile hacizlerin kaldırılmasına ve davalı alacaklı aleyhine tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili; davacı üçüncü kişi ile borçlunun aynı yerde faaliyette olduğunu, hacizde borçlunun hazır bulunduğunu, her iki firmanın birlikte hareket ettiğini ve tek elden yönetildiğini iddia ederek, davanın reddine davacı aleyhine tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı borçlu vekili; dava konusu menkullerin borçluya ait olmadığını, takip alacaklısının iddialarının yersiz olduğunu, davacı ve borçlu şirketlerin ortaklık yapısının farklı olduğunu beyan etmiştir.
Mahkemece; her ne kadar üçüncü kişi şirketin bulunduğu kısımda haciz yapılmış ise de; borçlu şirket ve üçüncü kişi şirketin sonradan örülen duvarla ayrılmış olması, borçlu şirket ortağı…’ın haciz sırasında haciz mahallinde bulunuyor iken, sonradan ayrılması ve haciz adresinde borçlu şirkete ait evraklar bulunması, alacaklı vekilinin sunduğu web sayfası görüntüsüne göre, üçüncü kişinin web sayfasında borçlu şirketin ortağı olan Erdem Baltacıoğlu’nun isminin ve telefon numarasının yazılı olması, borçlu ve üçüncü kişi arasında muvazaa olarak değerlendirilmiş, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, üçüncü kişinin İİK’nin 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
Somut olayda üçüncü kişiye ait işyerinde yapılan hacizde borçlu şirket ortağının hazır bulunması ve borçlu şirketin evraklarına ilişkin 2014 yılı Kasım ayına ait klasörün bulunması nedeniyle, İİK’nin 97/a maddesinde öngörülen mülkiyet karinesi borçlu dolayısıyla alacaklı yararına olup, bu yasal karinenin aksinin davacı üçüncü kişi tarafından inandırıcı ve güçlü delillerle ispat edilmesi gerekir. Davacı üçüncü kişi vekili ispat vasıtası olarak mahcuz makinelere ait olduğu iddiasıyla borcun doğumundan önce düzenlenen gümrük beyannamelerini sunmuştur. Resmi kayıt niteliği taşıyan bu belgelerde üçüncü kişinin adresi haciz adresidir, makinelerin seri numaraları evraklarda mevcuttur. Yine üçüncü kişi şirketin borcun doğumundan önce düzenlenen 25.12.2012 tarihli, üç yıl süresince geçerli olan resmi makamlarca onaylı yatırım teşvik belgesi ve ekinde teçhizat listesi sunulmuştur.
Mahkemece, üçüncü kişi vekilinin, borçlu şirket ortağının hacizden hemen önce haciz mahalline çay içmek bahanesiyle geldiği, hacizde bulunan klasörün bu sırada bırakıldığı, borçlu ile faaliyette bulunulan alanın tek numarası olduğu, ancak büyük olması nedeniyle bölmelere ayrılarak kullanılmakta olduğu, başka firmaların da diğer bölmeleri kullandığı ve numara almak üzere ilgili başvurular yapıldığı, elektrik ve su aboneliklerinin bu yüzden sadece borçlu adına olduğu, bulunulan bölgedeki çoğu şirketin faaliyet konularının aynı olduğuna dair iddiaları değerlendirilerek; dosya kapsamındaki belgelerden üçüncü kişinin kuruluş tarihinin borcun doğumundan önce olması, borçlu şirket ortakları ile aralarında bağ bulunmamasının anlaşılmasına göre; haciz mahallinde keşif yapılmak suretiyle borçlu ve üçüncü kişinin haciz sırasındaki faaliyet alanlarının krokisi çizilip, ayrı alanlarda faaliyet gösterip göstermediklerinin net olarak tespit edildikten sonra, üçüncü kişinin sunduğu gümrük beyannameleri, üçüncü kişi defterleri ve mahcuzlar üzerinde bilirkişi aracılığıyla defterde kaydının olup olmadığı, seri numaralarının aynı olup olmadığı hususlarında inceleme yapılarak dosyadaki diğer delillerle birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik incelemeyle karar verilmesi hatalı olmuştur.
Kabule göre de; İcra Mahkemesince takip konusu alacak ile mahcuz malların değerinden hangisi az ise o değer üzerinden karar ve ilam harcı ve vekalet ücreti hesaplanması gerekirken, yanılgıya düşülerek değeri çok olan mahcuz mallar üzerinden harç ve vekalet ücreti hesaplanması … olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı 3. kişi ve davalı borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK’nin 366 ve 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK’nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 07.05.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.