Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2015/6863 E. 2015/12019 K. 28.05.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/6863
KARAR NO : 2015/12019
KARAR TARİHİ : 28.05.2015

MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Muhdesatın tespiti

….. ve müşterekleri ile …. aralarındaki muhdesatın tespiti davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair … Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 19.04.2013 gün ve 511/156 sayılı hükmün Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş ise de; duruşma isteminin değerden reddine karar verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava, başka bir Mahkemenin esasına kayıtlı muris muvaazası nedeniyle tapu iptali ve tescil, mümkün olmadığı takdirde tenkis davasına konu edilip ve terekeye dahil olduğu iddia edilen, 1018 ada 15 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan (1) adet zemin kat mağaza ve 1. kat mesken niteliğindeki muhdesatın davacıların mirasbırakanı ….tarafından yaptırıldığının tespitine karar verilmesine ilişkin bir tespit davasıdır.
Davalı davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile dava konusu muhdesatların davacıların mirasbırakanı tarafından meydana getirildiğinin tespitine, aidiyet isteminin reddine karar verilmesi üzerine, hüküm; davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Bilindiği üzere; TMK’nun 684/1. maddesi uyarınca kural olarak, bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur. 22.12.1995 tarih ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da vurgulandığı üzere; Eşya hukukunda, muhtesatdan, bir arazi üzerinde arz malikinden başkasına veya bir paydaşa ait yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Muhtesat, sahibine arazi mülkiyetinden ayrı, bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak sağlamaz. Muhtesat sahibinin hakkı, sadece şahsi bir haktır (TMK 722, 724, 729).
Ne var ki; TMK’nun 1012 maddesi hükmüne göre; malikin rızasıyla, kamu hukukundan kaynaklanan kısıtlamalar, Tapu Sicil Tüzüğü’nün belirlediği ayrık durumlar ve özel kanun hükümlerinde saklı hallerde, tapu kütüğünün beyanlar hanesine muhtesatla ilgili şerh verilebilir. Başka bir anlatımla, muhtesatın tapu kütüğünün beyanlar hanesine tescili için Medeni Kanun veya ilgili özel yasalarda bir düzenlemenin bulunması gerekir.
Dava, muhtesat tespiti isteğine ilişkindir. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür. Hukuki ilişki ve güncel hukuki yarar varsa tespit davası açılabilir. (HMK. m. 106/2). Tespit

davası sonucu alınan karar kesin hüküm etkisi doğurursa da, icra takibine konu edilemez. Nitekim; öğreti ve uygulamada muhdesatın üzerinde bulunduğu taşınmazın ortaklığının giderilmesi için açılmış ve görülmekte olan bir dava bulunması halinde muhtesatı meydana getiren malik veya paydaşların bu olgunun tespiti istemiyle, yine muhtesat veya üzerinde bulunduğu taşınmazın kamulaştırılması halinde muhtesatı meydana getiren kişi veya kişilerin zilyetliğin tespiti istemiyle dava açmaları halinde güncel hukuki yararın mevcut olduğunun kabul edilmesi gerektiği benimsenmektedir. Hukuki yarar dava koşulu olup hukuki yarar bulunmaması halinde, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerektiği (HMK.m. 115/2) kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince; her ne kadar Mahkemece, dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan muhtesat yönünden verilecek kararın tenkis hesabının sonucunu etkileyeceği gerekçesiyle davanın açılmasında davacı tarafın hukuki yararının bulunduğu kabul edilmiş ise de; tespit davasına konu edilen muhtesatların tereke hesabına dahil edilip edilmeyeceği, daha önce açılan ve görülmekte olan tenkis davasında ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilebileceğinden (HMK.m. 163, 164); davacı tarafın ayrı bir tespit davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı kuşkusuzdur. Taraflar arasında ortaklığın giderilmesi davası ya da taşınmaz ve muhtesatın kamulaştırmaya konu olduğuna dair herhangi bir iddia, savunma, bilgi ve belge de bulunmadığı dikkate alındığında; davacının muhtesatın tespiti davası açmasında hukuki yararının bulunmadığı, bir başka deyişle dava şartının gerçekleşmediği dosyaya yansıyan bilgi ve belgelerle anlaşılmıştır. Davacı tarafın tespit davası açılmasında hukuki yararının bulunmadığı dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken; yazılı şekilde işin esası incelenerek hüküm kurulması doğru olmamış, usul ve yasaya aykırı hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle, hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK’un 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’nun 440/1 maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunabileceğine ve 2.164,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 28.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.