YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/6857
KARAR NO : 2015/16975
KARAR TARİHİ : 29.09.2015
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara 5. Aile Mahkemesi
TARİHİ : 19/11/2014
NUMARASI :
DAVACI : B.. O..
DAVALI : B.. K.. vs.
DAVA TÜRÜ : Katılma alacağı
B.. O.. ile B.. K.. ve ihbar olunan K.. K.. aralarındaki katılma alacağı davasının kabulüne dair Ankara 5. Aile Mahkemesinden verilen 19.11.2014 gün ve … sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili ile ihbar olunan vekilleri, duruşmasız incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 29.09.2015 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden B.. K.. vekili Av. İ. B. ve K.. K.. vekili Av. Ö.. E.. geldiler. Karşı taraftan B.. O.. vekili Av. A. E. Ö. geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, evlilik birliği içerisinde edinilen ve edinilmiş mal niteliğinde olan şirket payı üzerinde tasfiye alacağı bulunduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere 10.000 TL katılma alacağının davalıdan alınmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı B. vekili, dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini savunmuş, dava ihbar olunan K.. K.. vekili yersiz açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili, davalı vekili ile ihbar olunan K.. K.. vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
Eşler, 15.09.2000 tarihinde evlenmiş, 27.11.2006 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK’nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TKM 170.m), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın 10, TMK 202/1.m) Tasfiyeye konu şirket payı, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde davalı Bektaş tarafından edinilmiş,13.11.2006 tarihinde satış yoluyla ihbar olunan Kazım’a devredilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK 179.m).
..//..
1-Dosya kapsamına, dava evrakı ile yargılama tutanakları içeriğine, mahkemece deliller toplanarak karar verildiğine ve takdirde de bir isabetsizlik bulunmadığına, edinilmiş mal niteliğinde olan şirket payı üzerinden davacının katılma alacağı usulüne göre belirlendiğine göre davacı vekili ile davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2- İhbar olunan K.. K.. vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesinde, artık değere katılma alacak miktarı hesaplanırken “eklenecek değerler” göz önünde bulundurulur. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 229. maddesine göre; eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar ile mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler mal rejiminin sona erdiği anda mevcutmuş gibi tasfiyeye dâhil edilir. Mahkeme kararı, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir. Bu durumda, üçüncü kişi aleyhine sonradan aynı kanunun 241. maddesine göre alacak davası açıldığında 229. maddedeki kazandırma veya devir koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği yeniden araştırma konusu yapılmayacaktır.
Bu tür uyuşmazlıklarda; öncelikle, davalı eş tarafından 229. maddede sayılan amaç ve doğrultuda kazandırma veya devrin yapılıp yapılmadığı araştırılıp belirlenmelidir. Mahkemece, karşılıksız kazandırma veya devrin yapıldığının anlaşılması durumunda, söz konusu mal mevcut kabul edilerek yapılan hesaplamada davacı tarafın katılma alacak hakkının olup olmadığı, varsa miktarı saptanarak davalı eşten tahsili yönünde hüküm kurulmalıdır. Tasfiyede devredilen malvarlığının devir tarihindeki değeri esas alınır (TMK’nun 235/2. m).
Karşılıksız kazandırma veya devrin yapıldığının tespit edilmesi halinde, işlemin (tasarrufun) iptaline karar verilemez ve üçüncü kişi borçlu eşle birlikte davalı olarak gösterilse bile bu aşamada davacı lehine hüküm altına alınan katılma alacağından üçüncü kişinin sorumluluğuna karar verilemez. Üçüncü kişi hakkında sadece 229. maddedeki amaç doğrultusunda lehine kazandırma veya devrin yapıldığının ve kendisine usulünce ihbar yapılmış olduğunun tespiti kararı ile yetinilmelidir. Zira, ancak tasfiye sonunda borçlu eşin malvarlığı ya da terekesinin borcu ödemeye yetmediğinin anlaşılması durumunda, sonradan üçüncü kişi aleyhine TMK’nun 241. maddesine göre eksik kalan miktarla sınırlı olarak alacak davası açılması mümkün olabilecektir. Başka bir anlatımla, borçlu eşin malvarlığı veya terekesi tasfiye borcunu ödemeye yetiyorsa; lehine kazandırma yapılan üçüncü kişi, davacıya ödenecek katılma alacağından sorumlu tutulmayacaktır.
Mahkemece, mal rejiminin tasfiyesi hakkında nihai karar verilmesiyle başlayan tasfiye süreci, alacak miktarının tahsil edilmesiyle tamamlanır. Borçlu eşin malvarlığının ya da terekesinin tasfiye borcunu karşılamaya yetip yetmediği ancak bu sürecin ilerleyen aşamalarında belli olacağından; üçüncü kişinin daha tasfiyenin başlangıcında (mahkeme kararıyla) borçtan sorumlu tutulması doğru olmaz.
Somut olaya gelince; mahkemece hükmedilen 76.541,45 TL katılma alacağının davalı ile birlikte ihbar olunan K.. K..’ndan da müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş olması yukarıda açıklanan ilke ve esaslar nazara alındığında isabetli olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: İhbar olunan vekilinin temyiz itirazları yukarıda 2. bentte açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan, kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, davacı vekili ile davalı vekilinin temyiz itirazlarının ise 1. bentte gösterilen nedenlerle reddine, kararın türüne göre Yargıtay duruşmasında vekille temsil olunan davacı ve davalı lehine Avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.100,00 TL Avukatlık ücretinin davacı
..//..
Başak ile davalı Bektaş’tan alınarak Yargıtay duruşmasında vekil marifetiyle temsil olunan K.. K..na verilmesine, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’nun 440/1 maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 1.307,00 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalı ve ihbar olunana iadesine, 27,70 TL peşin harcın istek halinde davacıya iadesine, 29.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.