Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2015/6015 E. 2015/8458 K. 15.04.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/6015
KARAR NO : 2015/8458
KARAR TARİHİ : 15.04.2015

Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Muhdesatın tespiti

….. ve müşterekleri ile Hazine aralarındaki muhdesatın tespiti davasının kabulüne dair Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 01.10.2013 gün ve 382/377 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine vekili ve davacılar vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR

Davacılar vekili, vekil edenlerinin dava konusu 5698 parsel sayılı taşınmazda malik olduklarını, taşınmaz üzerinde vekil edenleri tarafından inşa edilmiş ev ve bahçelerinin bulunduğunu, Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2012/491 Esas sayılı dosyası ile ortaklığın giderilmesi davasının derdest olduğunu açıklayarak dava konusu taşınmaz üzerinde yer alan muhdesatlarının vekil edenlerine ait olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili; 4706 sayılı Yasa’nın 5. maddesinin son fıkrası uyarınca 19.07.2003 tarihinden sonra Hazine’ye ait taşınmazlar üzerinde yapılan her türlü yapı ve tesislerin başka bir işleme gerek kalmaksızın Hazine’ye intikal edeceğini ve yapı yapanların tazminat talep edemeyeceklerini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece; davanın kabulüne, yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesi üzerine hüküm, davalı Hazine vekili tarafından esasa ilişkin olarak ve davacılar vekili tarafından yargılama giderleri ve vekalet ücreti yönünden temyiz edilmiştir.
1-Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
a-Dosya kapsamına, dava evrakı ile yargılama tutanakları içeriğine, deliller değerlendirilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davalının aşağıdaki bendin dışındaki temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
b-4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 718. maddesi hükmünde, arazi üzerindeki mülkiyetin kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsayacağı; bu mülkiyetin kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere üzerindeki yapılar, bitkiler ve kaynakların da gireceği açıklandığından; taşınmaz üzerindeki bina, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Bu olgu gözönüne alındığında; kural olarak ve aksine bir hüküm bulunmadıkça taşınmaz üzerindeki muhdesatların mülkiyetinin tespiti dava edilemeyeceği gibi, mahkemelerce de muhdesatların taşınmazın arzına malik olanlar dışında başka bir kişiye ait olması sonucunu doğuracak şekilde hüküm verilemez. Ancak, “çoğun içinde azın da bulunduğu” ilkesi gözönüne alındığında muhdesatların mülkiyetinin tespiti talebi içinde muhdesatların meydana getirildiğinin tespiti istemini de içerdiğinin kabulü gerekir, mülkiyet tespiti istemiyle açılan davalarda, davacının öncelikle güncel hukuki yararının bulunması (HMK.m.106) ve davanın kanıtlanması halinde davaya konu muhdesatların davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi mümkündür. Durum böyle olunca, Mahkemece, sadece, muhtesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken; yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, kararın bozulması gerekmiştir.
2-Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Bilindiği üzere, 6100 sayılı HMK’nun 326/1.maddesi uyarınca Kanunda yazılı haller dışında yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir. Kanunda yazılı hallerden birisi hiç şüphesiz Yasa’nın 312/2.maddesidir. Bu madde hükmüne göre davalı taraf davanın açılmasına sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında da davacının talep sonucunu kabul etmiş ise yargılama giderinden sorumlu değildir. Hemen belirtmek gerekir ki; anılan maddenin uygulanabilirliği, bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlıdır. Somut olayda davalı Hazine, davacıların muhdesatın tespiti isteğine, gerek ortaklığın giderilmesi davasında gerekse eldeki muhdesatın tespitine ilişkin davada karşı çıkmış ve davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Hal böyle olunca; dava konusu taşınmazda davacıların da paydaş ve dava değerinin davalı payına isabet eden muhdesat değeri olduğu dikkate alınarak hesaplanacak bu bedel üzerinden, davalı idarenin harçtan muaf olduğu da gözönünde bulundurularak, HMK’nun 326/2.mad. uyarınca yargılama giderinin davalıdan tahsiline, yine yargılama sırasında kendisini vekil ile temsil ettiren davacı taraf yararına nisbi tarife üzerinden avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekirken; yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılması ve davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmemesi usul ve yasaya aykırı olmuş, hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Termyiz edilen hükmün yukarıda (1/b) nolu bentte gösterilen sebeplerle davalı hazine yararına, 2. nolu bentte gösterilen sebeplerle davacı yararına 6100 sayılı HMK’nın Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davalı Hazinenin sair temyiz itirazlarının 1/a bendinde gösterilen sebeple REDDİNE, HUMK’un 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’un 440/1 maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunabileceğine ve 25,20 TL peşin harcın istek halinde davacılara iadesine 15.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.