Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2015/563 E. 2015/19299 K. 27.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/563
KARAR NO : 2015/19299
KARAR TARİHİ : 27.10.2015

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Diyarbakır 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 28/01/2014
NUMARASI :
DAVACI : R.. G.. vs.
DAVALI : M.. T.. vs.
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil

R.. G.. ve müşterekleri ile M.. T.. ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Diyarbakır 3. Hukuk Mahkemesi’nden verilen 28.01.2014 gün ve ..sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay’ca incelenmesi davalılar R.. G.. ve müşterekleri vekili, davalı N.. B.. ve davalı O.. G.. tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 11.11.2014 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden N.. B.. vekili Avukat F.K., S.. D.. ve müşterekleri vekili Avukat C. R. geldiler, karşı taraftan kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR

Davacılar vekili, dava dilekçesinde yazılı 5 parça taşınmazın 40 yıldan ziyade vekil edenleri tarafından kullanıldığını, kadastro sırasında her nasılsa A. Ç. adına tespit edildiğini, tespit maliki ya da mirasçılarının taşınmazı hiçbir zaman kullanmadıklarını ileri sürerek tapu kaydının iptaliyle müvekkilleri adına tescilini istemiştir.
Davalı N. Ö. vekili, davanın kötü niyetli olarak açıldığını ileri sürmüş, diğer davalılar vekili, taşınmazlar üzerindeki payları tapu kaydına güvenerek satın aldıklarını ve iyiniyetli olduklarını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalılar vekilleri tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
Dava; TMK’nun 713/2.maddesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
1-Dosya kapsamına, dava evrakı ile yargılama tutanakları içeriğine, mahkemece deliller toplanarak karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına, dava konusu taşınmazların 1973 yılında kadastro yoluyla A. Ç. adına tespit edildiği, 26.09.2011 tarihinde miras yoluyla intikal gördüğü, kayıt maliki A.Ç.i’nin 1916 yılında öldüğü, taşınmazların 40 yıldan fazla süre davacılar tarafından malik sıfatı ile tasarruf edildiği, davaya dayanak oluşturan TMK’nun 713/2. fıkrasında yer alan “…ölmüş…” sözcüğünün, “Anayasa Mahkemesi’nin 17.03.2011 gün ve 2009/58 Esas, 2011/52 Karar sayılı kararıyla

-//-
iptal edildiğine, bu sözcüğün uygulanmasından doğacak sonradan giderilmesi güç veya olanaksız durum ve zararların önlenmesi ve iptal kararının sonuçsuz kalmaması için kararın Resmi Gazete’de yayımlanacağı güne kadar yürürlüğünün durdurulmasına 17.03.2011 tarihinde karar verilmiş olup, gerek yürürlüğün durdurulması tarihi, gerekse tapu kaydının intikal gördüğü tarihe kadar davacılar lehine TMK’nun 713/2. maddesindeki kazanma koşullarının gerçekleştiği anlaşıldığına göre, davalılardan N.. B.. vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Diğer davalılar vekilinin temyiz itirazlarına gelince; dava konusu taşınmazlar üzerindeki 26.09.2011 tarihinde paylı mülkiyet şeklinde A. Ç.i mirasçıları adına intikal görmüş, N. Ö. dışındaki mirasçılara ait paylar 03.10.2011 satış yoluyla R.. B.., O.. G.., M. S.T., S.. D.. adına tescil edilmiştir. Taşınmaz üzerindeki payları satış yoluyla devralan davalılar, taşınmazlar üzerindeki payları tapuda kayıtlı olması nedeniyle tapu kaydına güvenerek satın aldıklarını iyi niyetli olduklarını ileri sürmüşlerdir. Mahkemece davalıların bu savunmaları üzerinde durulmamış, davalıların TMK’nun 1023 vd. maddeleri uyarınca iyiniyetli olup olmadıkları araştırılmamıştır. 28.07.1941 tarih 4/21 sayılı YİBK ile Kanunun iyiniyete hukuki sonuç bağladığı durumlarda iyiniyetin varlığının asıl olduğu, ancak durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimsenin iyiniyet iddiasında bulunamayacağı kabul edilmiştir. Yine, 08.11.1991 tarih 4/3 sayılı YİBK ile, iyi ve kötü niyeti belirmiş olan bir kişinin kötü niyetli bulunduğunun ayrıca ispatlanmasının gerekmediği, vakıa ve karinelerden olayda kanunen iyiniyet iddiasında bulunmayacak durumu belirmiş olan kimsenin kötü niyetinin diğer tarafa ispat ettirilmesine sebep ve vecih kalmayacağından dava hakkının doğumunu sağlayan ve bertaraf iyi veya kötü niyetinin bu durumda mahkemece resen nazara alınacağını belirtmiştir. O halde; mahkemece yukarıda açıklanan nedenlerle davalıların iyiniyetli oldukları yönündeki savunmaları üzerinde durularak elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda (2.) bentte gösterilen nedenle 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca, BOZULMASINA, (1.) bentte açıklanan nedenlerle davalı N. Ö. B. vekilinin temyiz itirazlarının reddine,Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.100,00 TL.Avukatlık ücretinin davacılardan alınarak Yargıtay duruşmasında vekil marifetiyle temsil olunan davalılara verilmesine, bozma gerekçesine göre davalılardan N.. B.. lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 27.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.