Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2015/4947 E. 2017/6294 K. 26.04.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/4947
KARAR NO : 2017/6294
KARAR TARİHİ : 26.04.2017

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Şikayet

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Borçlu vekili, icra emrinde talep edilen değişen oranlarda en yüksek işletme kredi faiz oranının ve en yüksek banka mevduat faiz oranının iptaline ve takibe dayanak ilamda hükmedilen miktardan daha fazla icra takibine konu edilen fazla mesai alacağı kısmının iptaline, brüt alacak kalemlerinin net olarak hesaplanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, bilirkişi raporu ve ek raporun gerekçeli ve denetime elverişli olduğu belirtilerek … 29. İcra Müd.’nün 2014/15365 E sayılı dosyası ile yapılan takipte, 07/08/2014 tarihli icra emrindeki alacak kalemleri için talep edilen 30.081,54 TL miktardan 7.061,01 TL’Lik bölümün iptali ile, icra emrindeki 30.081,54 TL toplam alacağın 23.020,53 TL olarak düzeltilmesine karar verilmiştir.
Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinde belirtilmiştir. Bu madde uyarınca, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. HMK’nun 298. maddesinde ise, gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir.
Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hükmün hedefine ulaşmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
Diğer taraftan, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Somut olayda, Mahkemece; 03.11.2014 tarihli ve 09.12.2014 tarihli raporların hükme esas alındığı bildirildiği halde, hüküm kısmında hangi alacak kaleminden ne kadar indirim yapıldığı açıklanmadığı gibi bilirkişi raporlarında yer almayan miktarda iptal kararı verilmek sureti ile çelişki oluşturulmuş ve infazda tereddüte sebebiyet verecek şekilde hüküm kurulmuştur. Mahkemece çelişkiyi giderip, infazı mümkün ve anlaşılabilir nitelikte karar verilmek üzere hüküm bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK’nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesi, 26.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.