Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2015/4541 E. 2017/4928 K. 03.04.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/4541
KARAR NO : 2017/4928
KARAR TARİHİ : 03.04.2017

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine duruşma istemi gider olmadığından reddedilmiş olmakla, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı vekili, tarafların kardeş olduğunu, davalı …’nin, davaya konu 565 parseldeki, murisleri Mehmet’ten kendisine düşecek hissesini vekil edenine 20.01.1997 tarihli sözleşme ile sattığını ve bedelini aldığını açıklayarak, 565 parseldeki davalı …’ye ait hissenin iptali ile vekil edeni adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, 20.01.1997 tarihli sözleşmedeki imzanın vekil edenine ait olmadığını, vekil edeninin böyle bir satış yapmadığını beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Dava ve talep, miras payının devrine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Her nekadar, Mahkemece, “davacı 1997 tarihli yazılı anlaşmayla davalının hissesini satın aldığını iddia etmekte iken, davalı bunu kabul etmemiş ve imzasını inkar etmiştir, bu nedenle imza incelemesi yapılmış, ancak rapordan imzanın davalıya ait olup olmadığı yönünde kesin kanaate varılamamıştır. Davalı da son duruşmada hissesini davacıya sattığını, ancak sattığı yerin fazla olması nedeniyle davacının kendisine vermeyi vaat ettiği yeri vermediği için anlaşmadan vazgeçtiğini beyan etmiştir. Davalının bu beyanı ikrar niteliğinde olup davacıya yerini devrettiğini kabul etmektedir.” gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de Mahkemenin gerekçesine katılmak mümkün değildir.
Zira, 6100 sayılı H.M.K’nun Tutanak başlıklı 154.maddesinde;
“……..(3)Aşağıdaki hususlar mutlak olarak tutanağa yazılır: …………………..ç) Beyanda bulunana okunmak ve imzası alınmak kaydıyla ikrar, yeminin edası, davanın geri alınmasına muvafakat, davadan feragat, davayı kabule ilişkin beyanlar ve sulh müzakereleri ile sonucu” düzenlemesi getirilmiştir.
Davalı tarafın, 19.11.2014 tarihli oturumda; “ben davaya konu yerime karşılık para aldım, ancak benim yerim fazlaydı bu yüzden bana evimin arkasında bulunan yeri de verecekti ama bu yeri bana vermedi ben de bu yüzden yerimi geri aldım” şeklinde beyanda bulunduğu hususu tutanak altına alınmış ise de, davalının bu beyanının kendisine okunduğuna dair tutanak içeriğinde bir kayıt olmadığı gibi, davalının imzası da alınmamıştır. Hal böyle olunca, davalının beyanının geçerli bir ikrar olarak değerlendirilmesi doğru değildir.
Ayrıca; davacı taraf davasında taraflar arasında düzenlendiği iddia edilen 20.01.1997 tarihli sözleşmeye dayanmış, davalı ise sözleşme altındaki imzayı inkar etmiştir. Mahkemece yaptırılan imza incelemesi neticesinde dosyaya ibraz edilen … Kurumu Başkanlığı’nın 10.06.2014 tarihli raporunda; imzanın …’ın eli ürünü olduğunu gösterir yeterlilik ve nitelikte bulgu saptanmadığı tespitlerine yer verilmiştir.
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davacının kanıtlanamayan davasının reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı ve yanılgılı gerekçe ile kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenle yerinde olduğundan kabulüyle, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine 03.04.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.