YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/3829
KARAR NO : 2015/6591
KARAR TARİHİ : 23.03.2015
Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali
….. ile ……….. aralarındaki tapu iptali davasının kabulüne dair ….. Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 07.05.2014 gün ve 399/255 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi ile Usul ve Kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 3402 sayılı Kanun’un 36/A maddesi gereğince harç alınmasına mahal olmadığına, 23.03.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Davacı Maliye ………., davalıya ait bir parça taşınmazın bir bölümünün 3621 sayılı Kıyı Kanunu kapsamında kalan devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerden kamu malı niteliğinde olduğu ve kişilerin mülkiyetinde kalamayacağını ileri sürerek; bu bölümün davalı adına mevcut tapu kaydının iptaliyle kıyı olarak tapu sicilinden terkinine karar verilmesini istemiştir.
Davalı cevabında, taşınmaza geçerli tapu kaydı ile malik olduğunu, tapu kaydının eski yıllara dayalı olduğu ve kendisinin tapu kaydına güvenerek bu taşınmazı satın aldığını belirterek; öncelikle davanın reddine karar verilmesini, diğer durumda kendilerine bedel ödenmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Mahkemece toplanan delillerin değerlendirilmesi soncu 7010 m2 alanlı taşınmazın teknik bilirkişi krokisinde gösterilen 22.65 m2 bölümü için iptal/terkin kararı verilmiş; hükmü davalı temyiz etmiştir.
Kıyılar kamu malı olup; özel mülkiyete konu olmaz (TC. Anayasası m. 43, EMK. m. 641, TMK. m. 715, 3402 s. KK. m. 16, 3621 s. Kıyı Kanunu m.5;13.03.1972 tarih ve 7/4 sayılı YİBK). Davalı parselin tapuya ilk tescili tapu kaydına dayalı olarak yapılmış;davalı ise, ilk malikinden taşınmazı satın alan kişi konumundadır. Tapu kaydının oluşumundan iptal davasının açılmasına kadar çok uzun bir süre geçmiştir. Davalı tapu kaydına güvenerek taşınmaz iktisap ettiğinden, TMK’nun 1023.maddesindeki iyiniyet karinesinden yararlanabilecek konumdadır. Davacı Maliye ……si 3402 s. Kadastro Kanunu’nun 12. maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi değildir. Tapu kayıt malikleri tapu kayıtlarının Devlet tarafından himaye görüp Devletçe korunacağı konusunda meşru bir beklentiye sahiptir. Bu meşru beklentinin korunması gerekir. Ne var ki; kamuya ait olması gereken taşınmazın deniz kıyısında kalan bölümünün gerçek kişilerin tasarrufunda kalması da doğru değildir. Bu bakımdan yüksek kamu yararı gereğince Devlet, özel kişilerin mülkiyet hakkına dokunabilir. Ülkemizin de taraf olduğu “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi”nin (1) numaralı Protokolünün 1. Maddesi kamu yararı gerektirdiği takdirde mülkiyet hakkından yoksun bırakılabileceğin kabul etmiştir. Bu bakımdan; Devletin davacı olarak kıyı olan bölümün tapu kaydının iptaliyle terkin kararı istemesinde kamu yararının olduğu açıktır. Ancak Devlete tanınan mülkiyet hakkından yoksun bırakmanın karşılıksız olacağı anlamını da çıkarmamak gerekir. Davalı, tapu siciline geçirilmiş ve bu şekilde uzun bir zamandır tasarrufunda bulunan taşınmazının bir bölümüne, Devletin kamu yararı gereğince el koyarak kamuya terk etmesi karşılığında, kendisine uygun bir bedelin tazminat olarak ödeneceği konusunda meşru bir beklenti hakkına sahiptir. Kuşkusuz Devlet bu konuda kamulaştırma yapma yetkisine de sahiptir
Davaya konu taşınmazın tapu kaydı kadastro mahkemesi kararının kesinleşmesi suretiyle hükmen 1987 yılında kesinleşip tapuya bağlanmış; davalı şirket bu yere tapuda 1998 yılında satış işlemiyle malik olmuştur. Kıyı Kanunu kadastro tespitinin kesinleşmesinden sonra 1990 yılında yürürlüğe girmiş; iş bu dava ise 2012 yılında açılmıştır. Davalı ayrıca TMK’nun 1023. maddesindeki iyiniyet karinesine de dayanabilecek konumda olup; cevap dilekçesi içeriğinde karşılık bedel ödenmesi gerektiği de ileri sürmüştür.
Açıklanan nedenlerle, “usul ekonomisi (HMK.md.30) gereğince; Devletin bir kamulaştırma işlemine başvurması gerekmeksizin sorunun açılmış olan bu dava içinde çözümlenerek; kıyı olan yerden tüm kamunun, bu arada davalının da yararlanacağı dikkate alındığında “fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi” uygulanmak suretiyle, taşınmazın kıyı olarak belirlenen bölümü için rayiç değere yakın miktarda bir bedelin (rayiç değer belirlenip kıyıdan davalının da yararlanacağı gözetilerek hakkaniyete uygun miktarda bir indirim yapılmak suretiyle bulunacak bedel) mahkemece uygun bilirkişi veya bilirkişiler vasıtasıyla tespit ettirilmesi, davacı Maliye ……..si’ne bu bedeli depo etmesi için uygun süre verilmesi, bedel depo edilmediği takdirde davanın reddi; depo edildiği takdirde ise, bu bedel davalıya ödenmek suretiyle kıyı olan bölümün tapu kaydının iptal/terkini kararı verilmesi gerekir. Açıklanan yönde işlem yapılmak üzere hükmün bozulması gerektiğini düşünüyor; Sayın çoğunluğun onama kararına katılmıyorum.