Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2015/3565 E. 2015/15810 K. 09.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/3565
KARAR NO : 2015/15810
KARAR TARİHİ : 09.09.2015

MAHKEMESİ : Çarşamba 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 21/04/2011
NUMARASI : 2011/8-2011/215

H.. H.. ile M.. Ö.. ve müşterekleri aralarındaki dava hakkında Çarşamba 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 21.04.2011 tarih ve 8/215 sayılı hükmün Daire’nin 11.04.2011 gün ve 2013/10459-2014/6760 sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmişti. Davalılar vekili tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R
Dosya muhtevasına, dava evrakı ile tutanaklar münderecatına ve Yargıtay ilamında açıklanan gerektirici sebeplere göre yerinde olmayan ve HUMK’nun 440. maddesinde yazılı hallerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin REDDİNE ve anılan Kanunun 442. maddesi uyarınca (6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi gereğince 1086 sayılı HUMK’nun 427 ila 454. maddeleri yürürlükte bulunduğundan) takdiren 248,00 TL para cezasının karar düzeltme isteyenden alınarak H.. H..’ye irad kaydına, 3402 sayılı Kanunun 36/A maddesi gereğince harç alınmasına mahal olmadığına, 09.09.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

K A R Ş I O Y

Dava, 3621 sayılı Kıyı Kanunu’ndan kaynaklanan tapu iptali talebine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne ilişkin verilen kararın davalılar vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 02.06.2008 tarih ve 2008/5404-2008/6854 sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmiş, davalılar vekilinin karar düzeltme talebi üzerine, Daire’ce, 08.04.2009 tarih, 2009/3304-4262 sayılı karar ile 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 sayılı Yasa’nın 2. maddesi ile 3402 sayılı Yasa’nın 12. maddesinin 3. fıkrasına eklenen, “ bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır” hükmü gözetildiğinde on yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması hak düşürücü sürenin olumsuz dava şartlarından olup kamu düzeni ile ilgili olması nedeniyle onama kararının ortadan kaldırılmasına yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verildiği, Mahkemece, bozma ilamına uyularak davanın reddine, davacı tarafından yapılan yargılama masraflarının üzerinde bırakılmasına, 4.417,85 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine, davalılar tarafından yapılan 646,00 TL temyiz giderinin davacıdan alınıp davalılara ödenmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı H.. H.. vekili temyiz etmiştir. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nce, 21.01.2010 tarih, 2009/13205 Esas- 2010/402 sayılı Karar ile davanın hak düşürücü süreden reddine ilişkin yerel mahkeme kararında isabetsizlik olmadığı belirtilerek bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının reddine karar verilip, hüküm, yargılama gideri ve vekalet ücreti yönünden bozulmuştur. Davalılar vekilinin karar düzeltme talebi, Daire’ce, 04.10.2010 tarihinde reddedilmiştir. Mahkemece, bozma ilamına uyularak yeniden davanın reddine, davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde, davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir. Hüküm, davacı H.. H.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece verilen davanın kabulüne ilişkin ilk karar, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nce onanmakla birlikte karar düzeltme talebi üzerine hak düşürücü süre yönünden davanın reddi gerektiğinden bahisle bozulduğu, Mahkemece, bozma ilamına uyularak davanın reddine karar verildiği, H.. H.. vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nce hükmün esası yönünden temyiz itirazlarının reddedildiği, hükmün yargılama masrafı ve vekalet ücreti yönünden bozulduğu, bozma ilamına ilişkin olarak davacı H.. H.. vekilinin karar düzeltme talebinde bulunmadığı, davalılar vekilinin karar düzeltme talebinin ise reddedildiği anlaşılmıştır. Bu şekilde hüküm, esas yönünden kesinleşmiştir.
Her ne kadar Mahkeme hükmün onanan kısmı yönünden de bozmadan sonra verdiği kararda yeniden hüküm kurmuş ise de, bu usuli bir hata olup, sonuca etkili değildir ve yok hükmündedir. Hükmün onanan kısmı kesinleşmiş artık kesin hüküm haline gelmiştir. Kesin hüküm, hükmü veren mahkeme de dahil olmak üzere bütün mahkemeleri bağlar. Kesin hüküm kamu düzenine ilişkin olduğundan, tarafların iradesine tabi değildir.
Hukuki güvenlik ve yargıya güven kesin hüküm müessesesi ile sağlanır. Hukuki güvenlik ilkesi; hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşulu olup, mevcut emredici hukuk kurallarının herkese eşit şekilde ve düzgün bir şekilde uygulanmasını da içeren bir ilkedir. T.C. Anayasa’sının 2. maddesi’nde Cumhuriyetin nitelikleri sayılırken, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğu vurgulanmıştır. Hukuk devleti kişilerin hukuki güvenliğini sağlayan bir devlettir.
Hukuki güvenlik ilkesi, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum ve davranışlarını buna göre güvenle düzene sokabilmesi anlamına gelir. Hukuk devleti hukuk kurallarının onu koyanlar da dahil olmak üzere, her kişi ve kuruluşu bağlamasını ifade eder. Hukuk devleti kavramının özünü devlet organlarının hukuka bağlılığı yani, yönetimin eylem ve işlemlerini hukukun içinde kalarak yerine getirmesi oluşturmaktadır.
T.C. Anayasası 36. Maddesi; ” Herkes .. adil yargılanma hakkına sahiptir. ” hükmünü içerir. Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin adil yargılanma başlığı taşıyan 6. Maddesinde; ” Herkes …. davasının ….. hakkaniyete uygun …… olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir. ” denilmektedir.
Adil yargılanma hakkının en önemli alt kavramlarından birisi, silahların eşitliği ilkesidir. Yargılamada taraflar arasında adil, hakkaniyete uygun bir denge kurulması gerekir.
Anayasa’nın 2. maddesiyle benimsenen hukuk devletinde, hukuki güvenliği sağlayan bir düzen kurulması asıldır. Böyle bir düzende devlete güven ilkesi vazgeçilmez temel unsurlardandır. Hukuk devletinde yasama, yürütme ve yargının hukuka bağlı olması gerekir. Yargısı hukuka bağlı olmayan bir devlette vatandaşların kendilerini güvencede hissedebileceklerini söylemek mümkün değildir.
Hukuk devletinde bireyler devlete güven duyabilmeli aynı şekilde devlet de bu güveni vatandaşa verebilmelidir.
Kesin hükme saygı uluslar arası hukuk düzenine özgü hukukun genel ilkelerinden biri olarak da kabul görmektedir. . Eğer bir hukuk sistemi içerisinde yargının verdiği ve bağlayıcı olan bir kesin hüküm işlevsiz bir duruma getirilmiş ise adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden söz edemeyiz.
Somut olayda, Mahkemece verilen karar esas yönünden, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nce onanarak kesinleşmiştir. Kesin hüküm gücü kazanan bir kararın, bozmaya konu edilmesi, kamu düzenini bozacak bir sonuç yaratır. Mahkemece verilen davanın reddine ilişkin karar esas yönünden onanıp kesinleştiğine göre, kesin hüküm gücü kazanan bir kararın bozulması uluslararası hukuk düzeninde kabul görmüş ilkelere, T.C Anayasası’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesine, hukuki güvenlik ilkesine, adil yargılanma hakkına aykırılık teşkil eder. Devlete ve yargıya güveni ciddi bir şekilde sarsar. Açıkladığım nedenlerden dolayı Mahkemece verilen hüküm esas yönünden daha önce kesinleştiği için bozmaya konu edilmemesi ve karar düzeltme talebinin kabulü gerektiği kanaatinde olduğumdan sayın çoğunluğun, karar düzeltme talebinin reddine ilişkin görüşlerine katılmıyorum. 09.09.2015