YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/3085
KARAR NO : 2015/13817
KARAR TARİHİ : 23.06.2015
MAHKEMESİ : Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Alacak
… ve ….. aralarındaki alacak davasının kabulüne dair …..Aile Mahkemesi’nden verilen 26.09.2014 gün ve 938/690 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili, duruşmasız olarak davalı vekili taraflarından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 23.06.2015 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı vekili Avukat ….. ile karşı taraftan davalı vekili Avukat ….. geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı….vekili, davalının hissedarı olduğu ve evlilik birliği içinde kurulan şirketler, evlilik birliği içinde gizlediği kazancı ile davalının bu şirketlerde yaptığı sermaye artırımları ile davalı ve annesi adına satın aldığı taşınmazların TMK’nın 219. maddesi uyarınca edinilmiş mal kapsamında kabul edilerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 25.000 TL tasfiye payının boşanma davasının açıldığı tarih olan 02.03.2007 tarihinden itibaren yürütülecek yasal faiz ile davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı … vekili, kaçırılan para veya malvarlığı olmadığını, boşanma sonrası alınan malların tasfiye edilemeyeceğini, hissedarı olduğu şirketler için davacının bir katkısı bulunmadığını açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının davasının kabulü ile, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 25.000 TL katılım alacağının karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesi üzerine hüküm, davacı vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar 20.08.1988 tarihinde evlenmiş, 16.06.2010 tarihinde açılan ve kesinleşen dava sonunda boşanmışlardır. Eşler arasında başka mal rejimi seçilmediğinden 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrığı (TKM’nin 170. m), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar (TMK’nın 225/2. m) yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (TMK’nın 202.m).
1-Dosya kapsamına, dava evrakı ile yargılama tutanakları içeriğine, mahkemece deliller toplanarak karar verildiğine, davalının hissedarı olduğu dava konusu iki şirkette
dağıtılmayan kar payları bakımından davacının katılma alacağı hakkı hesaplanmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığına, mal rejiminin sona erdiği tarihte davalının malvarlığı içinde mevcut olmayan ve bu tarihten sonra edinildiği konusunda ihtilaf bulunmayan taşınmazlar tasfiyede yer alamayacaklarına (TMK m.235/1), redde konu malların mal rejimi sona erdikten önce davalı tarafından elden çıkarılmadıklarından TMK’nın 229.maddesi de olayda uygulanamayacağına göre davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin ise aşağıda yazılı husus dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince; Katılma alacağı, eklenecek değerlerden (TMK’nın 229) ve denkleştirmeden (TMK’nın 230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere edinilmiş malların (TMK’nın 219) toplam değerinden bu mallara ilişkin borçları çıktıktan sonra kalan artık değerin yarısı üzerinde (TMK’nın 231) diğer eşin alacak hakkıdır. (TMK’nın 236/1).
Davacı vekili tarafından herhangi bir katkı iddiasında bulunulmamış, yasa gereği katılma alacağı talep edilmiştir. Davalının %33,33 hissedarı olduğu ve halen faal durumda, taraflar arasında mal ayrılığı rejimi geçerli iken 17.06.1997 tarihinde kurulan…………. … ile 02.07.2002 tarihinde taraflar arasında edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli iken kurulan ……….. … 01.01.2002 tarihinden mal rejiminin sona erdiği tarih arasında geçen sürede herhangi bir kar payı dağıtmadıkları ve dağıtılmamış kar payının sermayeye eklenerek kullanıldığı anlaşıldığına, bu şirketlerin defterleri üzerinde konusunda uzman bilirkişiler tarafından yapılan inceleme sonucu iki şirketin bu dönemdeki dağıtılmamış kar payları, ayrıca … …….açısından özvarlık üzerinden davacının katılma alacağı hakkı bulunduğuna göre hükme esas alınan bilirkişi raporlarındaki açıklamalar ve şirket defter ve belgeleri üzerindeki hesaplamalar ile davacı lehine bulunan 88.115,95 TL yerindedir. Mahkeme bu miktarı dikkate almış, taleple bağlılık kuralı gereğince 25.000 TL üzerinden hüküm kurmuş, davacı tarafın fazlaya ilişkin haklarını da saklı tutmuştur.
Davalının boşanma davasının açıldığı tarihte mevcut mallarının (TMK m.235/1) gözönüne alınacağı dikkate alındığında, şirket defter ve belgeleri üzerinde özvarlık ve dağıtılmamış kar payından dolayı alacak hesabı yapılması gerektiği konusunda bir ihtilaf yoktur. Şirketlerin mal rejiminin sona erdiği tarihten sonraki faaliyetlerinin de gözetilerek tasfiye hesabında dikkate alınma imkanı bulunmamaktadır. Yukarıda da açıklandığı üzere bu kurallara göre davacı lehine hesaplama sonucu mal rejiminin sona erdiği tarih itibarıyla 88.115,95 TL.nin bulunması doğru olmuştur. Ancak, 4721 sayılı TMK’nın 239/son maddesi uyarınca edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde sahip olunan mal varlıklarının karar tarihine en yakın piyasa sürüm değeri üzerinden tasfiyesi sonucunda oluşacak alacak miktarına tasfiye tarihi olarak kabul edilen karar tarihinden itibaren faiz yürütülür. Görüldüğü gibi alacak miktarı karar tarihine en yakın tarih itibarıyla hesaplanmakta ve yasa gereği de bu miktara karar tarihinden itibaren faiz yürütülmektedir. Şirketlerle ilgili tasfiye talebinde bulunulduğunda, şirketlerin nitelikleri ve TMK’nın 235/1.maddesi gözetildiğinde karar tarihine en yakın piyasa sürüm değerlerinin dikkate alınması mümkün olmamaktadır. Hesaplama şirketlerin mal rejiminin sona erdiği tarihteki mal varlıkları üzerinden defter ve belgeleri dikkate alınarak yapılmaktadır. Bu kuralın uygulanması sonucu bulunan miktarın dikkate alınması, gerek karar tarihine en yakın değerin belirlenmesi kuralına, gerekse hak ve nesafete aykırı olacağı anlaşıldığına göre olayda davacı lehine mal rejiminin sona erdiği tarih itibarıyla hesaplanan 88.115,95 TL.nin, tasfiye tarihi itibarıyla (karar tarihine en yakın tarih) ulaşacağı, güncelleştirilerek bulunacak miktar üzerinden hüküm kurulması gerekirken, davacı aleyhine mal rejiminin sona erdiği boşanma dava tarihi itibarıyla bulunan değer üzerinden hüküm kurulması doğru olmamıştır. Her ne kadar Mahkemenin taleple bağlı kalarak 25.000 TL.ye hükmetmesi sebebiyle bozma sonucu
kurulacak hükümde miktarın değişmeyeceği düşünülebilir ise de davacının fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulduğu hükümde dikkate alınması gereken 88.115,95 TL.nin davacı lehine değişeceği gözetildiğinde bozmada davacı tarafın hukuki yararının bulunduğu kabul edilmelidir.
SONUÇ : Davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının (1) numaralı bentteki nedenlerle reddine; Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile temyiz olunan kararın yukarıda (2) numaralı bentte açıklanan nedenle 6100 sayılı HMK’nın Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’nın 428. maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.100,00 TL Avukatlık Ücreti’nin davalıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine ve
taraflarca HUMK’nın 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’nın 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 25,20 TL peşin harcın istek halinde davacıya, 426,93 TL peşin harcın da davalıya istek halinde iadesine 23.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.