Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2015/23403 E. 2018/18216 K. 06.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/23403
KARAR NO : 2018/18216
KARAR TARİHİ : 06.11.2018

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı 3. kişi vekili ve davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı 3. kişi vekili, 20.09.2011 tarihinde haczedilen menkullerin mülkiyetinin müvekkiline ait olduğunu, takip borçlusuyla ilgisinin bulunmadığını belirterek istihkak iddiasının kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, dava konusu menkullerin davacı ile bir ilgisinin olmadığını, tarafların mal kaçırmak gayesi ile birlikte hareket ettiklerini, ilk yediemin ve ikinci yediemin hakkında C.Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduklarını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; 2011/1042 Esas sayılı dava dosyasında yapılan bilirkişi incelemesi ile 17/06/2011 tarihinde haczedilen makine ve 20/09/2011 tarihinde muhafaza altına alınan makinelerin farklı makineler olduğunun tespit edildiği, bilirkişi beyanı ile davalı … Şirketi yetkilisinin makineler hakkında verdiği beyanın örtüştüğü gerekçesiyle davanın kabulü ile … 1. İcra Müdürlüğünün 2011/1874 ve 2011/2782 Tal sayılı dosyalarında20/09/2011 tarihlerinde haczedilerek muhafaza altına alınan …… Marka 800 …… üzerindeki haczin kaldırılmasına, menkulün davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmiş, karar davacı 3. kişi vekili ve davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 3. kişinin İİK’nin 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
1.Mahkemece verilen kısa kararda; “Davanın kabulüne, tazminat talebinin reddine” denildiği halde, davacı 3. kişi şirketin tazminat talebi yönünden kısa kararda yer alan ret sonucuna gerekçeli kararda yer verilmemiş, bu şekilde, kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulmuştur.
T.C. Anayasası’nın 141. maddesi hükmü uyarınca, duruşmaların aleniyeti kuralı gereği, tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli kararın birbirine aykırı ve çelişik olmaması gerekir. Buna göre, yargılama açık olarak yapılacak ve HMK’nin 297/2. maddesi hükmü gereğince de yargılama sonunda verilen kararda taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan haklar sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde açıkça gösterilecektir. Aynı Kanun’un 298/2. maddesi hükmü ise, sonradan yazılacak gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağını amirdir. Bu nedenle Mahkeme hükmü tek olduğundan ve kısa kararla aynı sonuçları taşıyacağından kısa karar ve gerekçeli karar arasında çelişki halinde ortada yasaya uygun bir hükmün varlığından söz edilemez. Nitekim Yargıtay …… Genel Kurulunun 10.04.1992 tarihli ve 7/4 sayılı kararında, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunmasının bozma nedeni sayılacağı belirtilmiş olup, Mahkemece yapılacak iş; önceki karar ile bağlı olmaksızın çelişki giderilmek suretiyle yeni bir karar vermekten ibarettir.
Hüküm, bu nedenle Kanuna, tarih ve numarası anılan Yargıtay …… Kararı’na aykırı olarak tesis edildiğinden bozulması gerekmiştir.
2……., tarafların talep sonucu ile bağlı olup, kararında taleplerin her biri hakkında verilen hükmü göstermesi gerekir (HMK mad. 26; 297/2). 22.09.2011 tarihli dava dilekçesinde … 1. İcra Müdürlüğünün 2011/2782 Ta. Sayılı dosyası üzerinden yapılan haciz sırasında haczedilen 200 tonluk pres ve yatay azdırma makinası da dava konusu yapılmasına rağmen anılan mallar yönünden mahkemece olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi de usul ve yasaya aykırıdır.
3.Bozma sebep ve şekline göre, davacı 3. kişi vekilinin sair temyiz itirazlarının, davalı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı 3. kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün İİK’nin 366 ve 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenle davacı 3. kişi vekilinin sair temyiz itirazlarının, davalı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek olmadığına, taraflarca İİK’nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 06.11.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.