YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/2177
KARAR NO : 2015/4749
KARAR TARİHİ : 20.02.2015
MAHKEMESİ : İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Şikayet
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire’ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, 03.07.2014 günlü şikayet dilekçesinde; dava dışı borçlunun borcundan dolayı müvekkili 3. kişi şirketin işyeri adresinde 17.06.2014 tarihinde haciz işlemi yapıldığını, bu haciz sırasında müvekkili şirket yetkilisi tarafından istihkak iddiasında bulunulduğunu, haciz yapılan işyerinin ve bu işyerinde bulunan menkul malların müvekkili şirkete ait olduğuna dair vergi levhası, işyeri açma ruhsatı ve kaşe suretleri ibraz edilmiş olmasına rağmen haciz işleminin gerçekleştirildiğini, istihkak iddiası üzerine icra memuru tarafından alacaklı vekiline İİK’nun 99. maddesi gereğince istihkak davası açmak üzere 7 günlük süre verildiğini, alacaklı vekiline verilen bu 7 günlük dava açma süresinin 24.06.2014 tarihinde dolduğunu, alacaklı vekili tarafından süresi içinde dava açılmadığını, dava açma süresinin dolması üzerine haczin kaldırılması için 26.06.2014 tarihinde İcra Müdürlüğü’ne talepte bulunduklarını, İcra Müdürlüğü’nce alacaklı vekili tarafından 24.06.2014 tarihinde tasarrufun iptali davası açıldığı gerekçesiyle haczin kaldırılması taleplerinin reddedildiğini belirterek, İcra Müdürlüğü’nün haczin kaldırılması talebinin reddine ilişkin 26.06.2014 ve 03.07.2014 tarihli kararlarının iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; İcra Müdürlüğü’nün İİK’nun 96 ve 97. maddelerine göre prosedüre uygun işlem yapmadığı, sadece haciz tutanağının 2. paragrafının sonunda alacaklı vekiline 7 günlük süre verildiğinin belirtildiği, yasal prosedür işletilmediğinden sadece usule aykırı olarak alacaklı vekiline 7 günlük süre verilmiş olması karşısında haczin düştüğü, mallar üzerinde haczin kalktığı iddiasının hukuki dayanaktan yoksun olduğu, özellikle usulüne uygun olmadan taraflara süre verilmesinin, mallar üzerindeki haczin kaldırılma gerekçesi olamayacağı gerekçesi ile şikayetin reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İcra takip dosyası incelendiğinde; dava konusu edilen 17.06.2014 tarihli haciz işlemi sırasında takip borçlusu şirket yetkilisinin hazır olmadığı, davacı- üçüncü kişi-şirket yetkilisi
./.
tarafından haczedilen menkul eşyalar yönünden istihkak iddiasında bulunulduğu, 17.06.2014 tarihli haciz tutanağında üçüncü kişinin istihkak iddiasını kabul etmeyen alacaklı vekiline dava açması için 7 günlük süre verildiği anlaşılmaktadır. Davacı-üçüncü kişi-şirket yetkilisi tarafından İcra Müdürlüğü’ne verilen 24.06.2014 tarihli dilekçede, alacaklı vekili tarafından süresinde dava açılmadığından dolayı mahcuzlar üzerindeki haczin kaldırılması istenmiştir. Bu dilekçe üzerine İcra Müdürlüğü tarafından istihkak iddiasının reddi istemli dava açılıp açılmadığı araştırılmış ve alacaklı vekili tarafından 17.06.2014- 26.06.2014 tarihine kadar açılmış istihkak iddiasının reddi istemli herhangi bir davanın bulunmadığı anlaşılmıştır. Alacaklı vekili tarafından İcra Müdürlüğü’ne verilen 26.06.2014 tarihli dilekçede, alacaklı tarafa verilen yedi günlük süre içinde . Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/1125 Esas sayılı dava dosyasıyla borçlular aleyhine tasarrufun iptali istemi ile dava açıldığından dolayı haczin devamına karar verilmesi istenmiştir. İcra Müdürlüğü’nce 26.06.2014 tarihinde, alacaklı vekilinin 24.06.2014 tarihinde . Asliye Hukuk Mahkemesi’nde tasarrufun iptali davası açtığından itirazın bu dava sonucuna göre değerlendirilmesine karar verilmiştir. Davacı vekilinin, İcra Müdürlüğü’nün bu kararının ve haczin kaldırılmasının tekrar talep edilmesi üzerine İcra Müdürlüğü’nce 03.07.2014 günü 26.06.2014 tarihinde ret kararı verildiğinden ret kararı kaldırılmadan yeni karar verilmesi uygun olmayacağından talebin reddine karar verilmiş, davacı vekili tarafından, İcra Müdürlüğü’nün her iki kararının iptali için İcra Mahkemesi’ne şikayet talebinde bulunulmuştur.
İcra İflas Kanunu’nun 99. maddesinde; ‘Haczedilen şey borçlunun elinde olmayıpta üzerinde mülkiyet veya rehin hakkı iddia eden üçüncü bir şahıs nezdinde bulunursa icra müdürü o şahıs aleyhine icra mahkemesine müracaat için alacaklıya yedi gün mühlet verir. Bu mühlet içinde icra hâkimliğine dava ikame edilmezse üçüncü şahsın iddiası kabul edilmiş sayılır.’ biçiminde düzenleme bulunmaktadır. Yukarıda açıklanan Yasa maddesine göre alacaklı tarafından kendisine verilen süre içinde üçüncü kişinin istihkak iddiasının reddine yönelik davanın açılmaması durumunda alacaklı 3. kişinin istihkak iddiasını kabul etmiş sayılır. Bu durumda da mahcuzlar üzerindeki haciz kalkacaktır. Alacaklı tarafından açılan tasarrufun iptali davasında takibin durdurulması yönünde bir tedbir kararı getirilmediği sürece tasarrufun iptali istemi ile açılan davanın haczin devamı için gerekçe olarak gösterilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Yukarıda açıklanan nedenler karşısında; Mahkemece, aksine işlem yapan İcra Müdürlüğü kararının kaldırılması yönündeki şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı üçüncü kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK’nun 366. ve 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK’nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 20.02.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.