Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2015/21517 E. 2017/6080 K. 24.04.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/21517
KARAR NO : 2017/6080
KARAR TARİHİ : 24.04.2017

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İstihkak

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, asıl davanın kabulüne ve birleşen davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

… A R A R

Davacı alacaklı … vekili, borçlu hakkında yapılan icra takibinde, 3. kişinin istihkak iddiasında bulunduğunu, istihkak iddiasının yerinde olmadığını iddia ederek 3.kişinin istihkak iddiasının reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı borçlu, usulüne uygun davetiye ve dava dilekçesi tebliğine rağmen duruşmaya gelmemiş cevap dilekçesi de vermemiştir.
Davalı 3. kişi vekili davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına uyulan bozma ilamına göre; üçüncü kişi ile borçlu şirket yetkilisinin baba oğul olduğu, duvarda borçlunun vergi levhasının asılı olduğu, üçüncü kişinin alacaklılardan mal kaçırmak için borçluyla birlikte hareket ettiği, elektrik, su ve gaz aboneliklerinin 3. kişinin iddiasını doğrulayamadığı, tanık beyanlarının da İİK 97/a maddesindeki karinenin aksini ispata elverişli olmadığı,sadece faturanın tek başına mülkiyeti ispatlayamayacağı, İİK 97/a maddesindeki mülkiyet karinesinin borçlu dolayısıyla alacaklı lehine olduğu gerekçesiyle, asıl davanın kabulüne; ancak aynı konuda dava açılmış iken davacının aynı nedenle ikinci dava açmasının yanlış olduğu gerekçesiyle de birleşen 2013/452 Esas sayılı davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı alacaklı vekili temyiz etmiştir.
Dava, İİK’nun 99. maddesine dayalı alacaklının istihkak iddiasının reddi talebine ilişkindir.
1- Asıl dava bakımından; asıl davanın kabulüne karar verilmiş olmasına rağmen karar ve ilam harcının davacıya yükletilmesi doğru görülmemiştir. Her ne kadar ilgili bentte bu konuya dair “öncelikle davacıdan alınmasına” denilmişse de davanın kabulü sebebiyle bu yükümlülüğün, lehine karar verilen davacıya yükletilmemesi gerekir. Bu sebeple, hesaplanan bakiye karar ve ilam harcının doğrudan davalı 3. kişiden tahsili gerekir.
2- Birleşen dava bakımından; dava, alacaklı tarafından sadece istihkak iddia eden 3. kişi hasım gösterilerek 28.01.2013 tarihinde açılmıştır. Yargılama sırasında 09.04.2013 tarihli celsede davacı vekiline borçlu aleyhine de dava açması için 2 haftalık kesin süre verilmiş, davacı alacaklı vekili de bu ara kararı gereğince 22.04.2013 tarihinde takip borçlusunu hasım göstermek suretiyle asıl davayla birleştirme talepli 2013/452 Esas sayılı davayı açmış ve Mahkemece, 30.05.2013 tarihinde bu dosya asıl dava dosyasıyla birleştirilmiştir.

Bu bilgilere göre, birleşen 2013/452 Esas sayılı davanın asıl davadaki taraf teşkili eksikliğinin tamamlanması için, asıl davada Mahkemece süre verilmesi üzerine açıldığı, aynı konuda açılan bağımsız bir dava olmayıp mükerrer olduğundan bahsedilemeyeceği asıl davada karar verilmekle yetinilmesi gerektiğinden birleşen dosya bakımından davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacı alacaklı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün İİK’nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri gereğince BOZULMASINA, taraflarca İİK’nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, istek halinde peşin harcın temyiz edene iadesine, 24.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.