Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2015/20368 E. 2015/21939 K. 07.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/20368
KARAR NO : 2015/21939
KARAR TARİHİ : 07.12.2015

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Van 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 24/02/2015
NUMARASI :
DAVACI : Hazine
DAVALI : M.. M..
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Terkin

Hazine ile M.. M.. aralarındaki tapu iptali ve terkin davasının kabulüne dair Van 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 24.02.2015 gün ve … sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı Hazine vekili, tapuda davalılar adına kayıtlı … parsel sayılı taşınmazın yaklaşık 2.026,78 m2’lik kısmının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını açıklayarak bu kısmın tapu kaydının iptaliyle kıyı olarak terkinine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davalının tapu kaydına güvenerek taşınmazı satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne, dava konusu 668 parsel sayılı taşınmazın teknik bilirkişi raporunda A ve C harfleriyle gösterilen toplam 2.026,78 m2’lik kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı gerekçesiyle bu kısımların tapu kaydının iptali ile tapudan terkinine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İdarece belirlenen kıyı kenar çizgisinin kesinleşmesinden bahsedebilmek için; kıyı kenar çizgisinin tespiti için idarece yapılan işlemin askıya çıkarılması yeterli olmayıp, ayrıca kararın ilgili tapu kayıt maliklerine tebliğ edilmesi, buna rağmen yasal yollara başvurulmamış olması ya da başvurulduğu halde işlemin iptal edilmeyerek kesinleşmiş olması gerekir. Dosyaya getirtilen belgelerden bu tebliğ işleminin yapılmadığı, bu nedenle idarece belirlenen kıyı kenar çizgisinin kesinleşmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda bu sorunun 3621 sayılı yasa uyarınca çözümlenmesi gerektiği açıktır. Ne var ki; kesinleşmese bile idarece belirlenen kıyı kenar çizgisi ile farklı bir sonuca ulaşılması durumunda bunun gerekçesinin bilirkişiler tarafından açıklanması gerekir. Mahkemece yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporunda bilirkişilerce farklı bir sonuca ulaşılmış, ancak bunun gerekçesi açıklanmamış ve idarece belirlenen kıyı kenar çizgisi esas alınarak hüküm kurulmuştur. Eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak hüküm kurulması doğru olmamıştır.
O halde mahkemece yapılacak iş; mevcut bilirkişilerden ek rapor alınarak keşfen tespit edilen kıyı kenar çizgisi ile Bakanlık tarafından onaylanan kıyı kenar çizgisi arasındaki çelişkinin nedenlerinin bilimsel verilere dayalı olarak bilirkişiye açıklattırılması, çelişkinin bu şekilde giderilememesi halinde; önceki bilirkişilerden farklı 3 jeolog ya da jeomorfolog, 1 harita mühendisi ve 1 ziraat mühendisinden oluşacak bilirkişi kuruluyla yeniden dava konusu
-//-
taşınmazda keşif yapılması, taşınmazın farklı noktalarında gözlem çukurları açılarak bu çukurlardan alınan verilerin incelenmesi, açılan gözlem çukurlarının harita üzerinde işaretlenerek gösterilmesi ve topoğrafik memleket haritalarından da yararlanılarak kıyı kenar çizgisinin tespit edilmesi, keşfen tespit edilen kıyı kenar çizgisi ile Bakanlık tarafından onaylanan kıyı kenar çizgisinin fen bilirkişi tarafından kroki üzerinde gösterilmesi, her ikisinin çakışmaması halinde çelişkinin nedenlerinin bilimsel verilere dayalı olarak bilirkişiye açıklattırılması, ayrıca 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa’nın 16. maddesiyle 3402 sayılı Yasa’nın 36. maddesine bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle, yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağı hususunun da gözetilmesi, Mahkemece bu konudaki görüşünün ortaya konulması ve ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesinden ibarettir. Bu hususlar gözetilmeden eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK’nın Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’un 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 07.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.