Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2015/19873 E. 2015/22748 K. 17.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/19873
KARAR NO : 2015/22748
KARAR TARİHİ : 17.12.2015

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil

… ile … mirasçıları … ve müşterekleri aralarındaki dava hakkında … 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 11.06.2009 tarih ve 531/332 sayılı hükmün Daire’nin 12.11.2012 gün ve 2012/10054 Esas, 2012/12034 Karar sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmişti. Davacı … vekili tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Davacı … vekili, dava konusu 239, 256 ve 826 parsel sayılı taşınmazlara uygulanan 44/38 numaralı vergi kaydının gayri sabit hudutlu olduğunu, çalılık ve fundalık olan kısımların devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerden olduğunu açıklayarak, dava konusu 239 ve 1238 parsel sayılı taşınmazların tapularının iptali ile … adına tesciline karar verilmesini istemiş, bir kısım davalılar davanın reddine karar verilmesini savunmuş, Mahkemece hak düşürücü süre yönünden davanın reddine karar verilmiştir. Hükmün davacı … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; Dairece 12.11.2012 tarih ve 2012/10054-2014/12034 Esas ve Karar sayılı ilamla onanmıştır. Davacı … vekili süresi içerisinde dilekçesinde bildirdiği gerekçelerle karar düzeltme isteğinde bulunmuştur.
Hemen belirtilmelidir ki, Mahkemenin kararı 5841 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 14.03.2009 tarihinden sonra verilmiş olup; bu Kanunun 2. ve 3.maddeleri ile getirilen yeni düzenlemelere dayanılarak oluşturulmuştur.
14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 25.02.2009 günlü 5841 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 2.maddesi ile 3402 sayılı Kanunun 12.maddesinin 3.fıkrasına eklenen cümlede: “bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer Kamu Tüzel Kişileri dâhil tarafların sıfatına bakılmaksızın” ve 3.maddesi ile aynı Kanuna eklenen geçici 10.maddesinde ise; “Bu Kanunun 12.maddesinin 3. fıkrası hükmü devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır.” şeklindedir. Bu değişiklik nedeniyle bu yasanın yürürlük tarihinden sonra Hazinenin açtığı davalarda da 10 yıllık hak düşürücü süre uygulanmaya başlanmıştır.
Ne var ki, Yerel Mahkeme kararının temyizi aşamasında Anayasa Mahkemesi’nin 12.05.2011 gün ve 2009/31 E. 2011/77 …. sayılı kararıyla; “25.02.2009 gün ve 5841 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesiyle 21.06.1987 günlü 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12. maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen cümlenin ve 3.maddesiyle 3402 sayılı Yasa’ya eklenen Geçici 10. maddenin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline” karar verilmiş ve bu iptal kararı 23.07.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları ile idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33.maddesinde yer alan “Hâkim, Türk hukukunu resen uygular” hükmü ile ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün, verildiği tarih itibarıyla doğru olduğu düşünülse ve ayrıca Anayasanın 153. maddesine göre iptal kararı geriye yürümezse de 10.03.1969 gün ve 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçe bölümünde belirtildiği üzere iptal, kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemez ve henüz anlaşmazlık hali devam ediyorsa iptalin kapsamına girer. Bu durumda davanın hak düşürücü süreden reddine ilişkin kurulan kararın Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararından sonra doğru olduğu söylenemez. Zira kamu düzeninin söz konusu olduğu bütün haller istisnanın kapsamına girer.
Hal böyle olunca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sonucu oluşan durumun eldeki maddi anlamda kesinleşmemiş ve derdest olan davaya da uygulanması zorunlu olup, kamu malları ile ilgili davalar aynı zamanda kamu düzeni ilkesini de içermektedirler. Bu nedenle Mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni yasal durum dikkate alınarak, inceleme yapılıp sonuca ulaşılması gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır.
Şu halde; Mahkemece, davada dava konusu taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altın olan yerlerden olduğu iddiasına dayanıldığı gözönünde bulundurularak, iddia ve savunma doğrultusunda toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle bozulması gerekirken onandığı anlaşılmakla, davacı … vekilinin karar düzeltme isteğinin yerinde olduğunun kabulü ile Daire’nin 12.11.2012 tarih ve 2012/10054-2014/12034 Esas ve Karar sayılı onama kararının ortadan kaldırılmasına, Mahalli mahkemenin 2008/531 Esas ve 2009/332 Karar sayılı hükmünün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 17.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.