Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2015/1892 E. 2015/13287 K. 16.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/1892
KARAR NO : 2015/13287
KARAR TARİHİ : 16.06.2015

MAHKEMESİ : İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İstihkak

….. ile… ……….. …… ….. aralarındaki istihkak davasının reddine dair …… İcra Hukuk Mahkemesi’nden verilen 04.12.2014 gün ve 403/1258 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 02.06.2015 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı vekili Avukat ……….. ve karşı taraftan davalı vekili Avukat……. geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı 3.kişi vekili,………Müdürlüğü’nün 2013/7660 Takip sayılı dosyasından gönderilen 02.08.2013 tarihli haciz yazısına, borçlunun hesapları üzerinde, rehin, hapis ve takas mahsup hakları bulunduğunu belirterek itiraz ettiklerini, buna rağmen borçlunun hesabındaki paraların gönderilmesinin istendiğini, belirterek istihkak davasının kabulü ile haczin kaldırılmasını dava ve talep etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, haciz konulan paranın, vadeli hesapta olup borçlu lehine nemalandırıldığı, davacının haczedilen paranın bankaya rehinli olduğu iddiasının müşterisi olan borçluyu koruma amacı taşıdığını, davacının alacağının hacizden 7 ay sonra muaccel hale geldiğini, davacı Bankanın likit alacağı bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece toplanan delillere göre; bilirkişi raporunda haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihi olan 15/08/2013 tarihi itibariyle davacı Bankanın takibe konu alacağa rüçhanlı muaccel alacak ve riskinin bulunmadığının belirlendiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı 3.kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK 96 ve devamı maddeleri gereğince 3.kişi tarafından açılmış istihkak istemine ilişkindir.
Davacı üçüncü kişi Banka, borçluya çek karnesi verildiğini ve borçlu tarafından keşide edilmiş çekler bulunduğunu, diğer yandan borçlu ile kredi sözleşmeleri imzalandığını bu nedenlerle borçluya ait hesaptaki para üzerinde rehin ve hapis haklarının olduğunu belirterek istihkak iddiasında bulunmuştur.
Davacı üçüncü kişi Banka ve takip borçlusu arasında….i ve .. Kredi Sözleşmesi imzalandığı gibi, takip borçlusunun dava dışı……ve ……. firmasının müteselsil kefili olarak da imzalamış olduğu Genel Nakdi ve Gayrinakdi Kredi Sözleşmesi bulunmaktadır. Davacı üçüncü kişi Banka’nın dayandığı rehin, hapis, takas ve mahsup hakkının anılan kredi sözleşmelerinin imzalandığı tarihte doğduğunun kabulü
gerekir. Bununla birlikte üçüncü kişi Banka’nın borçlusuna karşı ileri sürebildiği rehin, hapis, takas ve mahsup hakkını, borçlusunun alacaklısına karşı da ileri sürebilmesi mümkündür. Nitekim Yargıtay’ın ve Dairemizin yerleşik uygulaması da bu yöndedir. (HGK 28.03.2012 tarih ve 2011/12–849 esas 2012/242 karar) Gerçekten de TMK’nun 881. maddesinde: “Halen mevcut olan veya henüz doğmamış olmakla beraber doğması kesin veya olası bulunan herhangi bir alacak, ipotekle güvence altına alınabilir…” düzenlemesi yer almaktadır. Buna göre; anılan düzenleme alacak rehnine kıyasen uygulandığında, ileride doğacak alacakların da rehnedilebileceği sonucuna varılabilir. Ne var ki bu gibi durumlarda Banka’nın üçüncü kişi sıfatı ile istihkak iddiasında bulunabilmesi için haciz kararının alındığı tarih itibarı ile kredi borcunun tamamının ödenmemiş olması, uzmanlık gerektiren bu durumun bilirkişi ya da bilirkişilere tespit ettirilmesi, belirlenen geri ödemesi yapılmamış kredi alacağı veya çek varsa bu miktar ile sınırlı olmak üzere üçüncü kişi Bankanın dava konusu hesaplar üzerinde rehin, hapis, takas ve mahsup hakkının bulunduğunun kabul edilmesi gerekir. Haciz tarihi itibarı ile varsa kredi borcunun tamamı veya keşide edilen çeklerin ödemesi yapılmış ise bu kez üçüncü kişinin dayandığı kredi sözleşmesinden doğan rehin hakkının alacaklıya karşı ileri sürülmesi mümkün olmayacaktır.
Somut olayda, 3.kişi Banka ile borçlu arasında imzalanan kredi sözleşmelerinden doğan borcun var olup olmadığı var ise ödenip ödenmediği gibi hususlar, taraflarca sunulan belgelerin içeriğinden ve bilirkişi raporundan anlaşılamamaktadır.
Mahkemece yapılması gereken iş, öncelikle üçüncü kişi Banka’dan, davalı borçlu Şirket ile Banka arasında imzalanan sözleşmelerin tarihini gösterir onaylı bir örneği ile ödeme planının ve varsa tahsilât makbuzlarının getirtilip, alacaklının başlattığı bu takibe konu borcun doğduğu tarih ve takip tarihi itibarı ile Banka’ya olan borcun varlığını koruyup korumadığı, borç var ise ne kadar olduğu ve borçlu mudinin hesap hareketleri incelettirilerek, Banka tarafından rehin, hapis, takas ve mahsup hakkı ileri sürüldükten sonra borçlunun hesabından serbestçe tasarruf edip etmediğinin belirlenmesi için banka hesap işleri konusunda uzman bilirkişiden Yargıtay denetimine elverişli bilirkişi raporu alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekir. Aynı şekilde bankanın, çekle işleyecek hesap açarken ve çek karnesi verirken gerekli basiret ve itinayı göstermek zorunda olduğu da dikkate alındığında, rehin hakkını sadece karşılıksız kalan çekler ve ibraz edilmeyen çekler ile ilgili olarak ileri sürebileceğinin kabulü gerekir. Bu nedenle haciz tarihi itibarı ile tamamen ya da kısmen karşılıksız kalan çeklerden doğan yasal sorumluluk miktarı ile henüz muhatap bankaya ibraz edilmeyen çek yapraklarından kaynaklanan risk miktarı toplamının banka kayıtları üzerinde yaptırılacak teknik bilirkişi eli ile saptanmalıdır.
Mahkemece belirtilen tüm bu maddi ve hukuki özellikler dikkate alınmadan ve özellikle yetersiz bilirkişi raporuna dayanarak eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak yazılı biçimde karar verilmesi isabetli olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı 3.kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK’nun 366. ve HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.100,00 TL Avukatlık Ücreti’nin davalılardan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK’nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 25,20 TL harcın istek halinde temyiz edene iadesine
16.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.