Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2015/18277 E. 2017/4968 K. 04.04.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/18277
KARAR NO : 2017/4968
KARAR TARİHİ : 04.04.2017

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tespit

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup, hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay’ca incelenmesi davacı … vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 04.04.2017 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı … bizzat ve vekili Avukat … geldiler, başka gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR
Davacı vekili, taraflar arasında ortaklığın giderilmesi davasına konu 5505 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki bodrum, zemin kat ve 4 normal kattan oluşan binanın vekil edeni tarafından yaptırıldığını açıklayarak vekil edenine ait olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, dava konusu taşınmaz üzerindeki binanın muris tarafından meydana getirildiğini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın ispat edilememesi nedeniyle reddine karar verilmesi üzerine, hüküm; davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur(4721 s.lı TMK 684/1 m). Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere kalıcı yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer(TMK 718 m). 22.12.1995 tarih ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi Eşya Hukukunda, muhdesattan, bir arazi üzerinde kalıcı yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Muhdesat, şahsi bir hak olup(TMK 722, 724, 729 m.ler), sahibine arazi mülkiyetinden ayrı bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bağşetmez. Taşınmaz üzerindeki kalıcı yapı, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan bu ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez.
Tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Bilindiği üzere, tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması(6100 s.lı HMK 106/2 m) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür, bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararının bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re’sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir(HMK 114/1-h, 115 m.)
Öğretide ve Yargıtay’ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir.
Somut olaya gelince; eldeki davanın davalıları …..ve … tarafından … 1.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2009/1230 Esas sayılı dosyası ile tespit davasına konu edilen muhdesatın üzerinde bulunduğu 5505 parsel sayılı taşınmaz hakkında satış suretiyle ortaklığın giderilmesine ilişkin dava açıldığı ve 27.05.2014 tarihli yargılama oturumunda “davacı tarafından takip edilmeyen davanın HMK 150/1 maddesince yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına” karar verildiği görülmüştür. Az yukarıda da zikredildiği üzere, bu tür davaların (muhdesat tespiti) görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması(6100 s.lı HMK 106/2 m) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Yargıtayın ve Dairemizin uygulamaları ile birlikte usul ekonomisi de göz önünde bulundurulduğunda, taşınmaz hakkındaki ortaklığın giderilmesine ilişkin dava derdest olduğu sürece muhdesatın tespiti davası açılabilir ve görülebilir.
O halde Mahkemece yapılacak iş, öncelikle davada hukuki yarara esas olan taraflar arasındaki ortaklığın giderilmesi davasının halen derdest olup olmadığının araştırılması, açılmamış sayılma koşulları oluştu ise davacının dava konusu taşınmaz üzerindeki muhdesatlara ilişkin tespit davası açmasında hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi, ortaklığın giderilmesi davasının derdest olması durumunda ise hukuki yararın varlığı kabul edilerek, iddia ve savunma çerçevesinde toplanmış ve toplanacak tüm deliller bir bütün halinde değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm verilmesi gereklidir. Mahkemece, böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmadan yazılı şekilde hüküm verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.480,00 TL Avukatlık Ücreti’nin davalıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine,
HUMK’nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 04.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.