YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/1729
KARAR NO : 2015/4238
KARAR TARİHİ : 16.02.2015
MAHKEMESİ : Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Zilyetliğin korunması
… ile… ve müşterekleri aralarındaki zilyetliğin korunması davasının kabulüne dair . Sulh Hukuk Mahkemesi’nden verilen 06.06.2013 gün ve 27/224 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı… vekili ile davalılar … ve … vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, Kadastro Mahkemesinde davalı olup henüz tapu kaydı oluşmayan 14, 15 ve 16 parsel sayılı taşınmazlardaki 190 dönümlük kısmın 1975 yılında davacının babası tarafından gayrimenkul satış vaadi sözleşmesiyle satın alındığını, o tarihten beri davacı tarafından kullanıldığını, ancak taşınmazın davalılar tarafından haksız yere kullanılmaya başlandığını açıklayarak, davalıların tecavüzünün önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, iddia edilen satış vaadi sözleşmesinin doğru olmadığını, Kadastro Mahkemesinde dava konusu taşınmazların murisleri adına tesciline karar verildiğini, kararın henüz kesinleşmediğini, ayrıca davanın 2 aylık hak düşürücü süreden sonra açıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın 1975 yılından beri davacının zilyetliğinde olduğu ve davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davalıların müdahalesinin men’ine karar verilmiştir. Hüküm; davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, TMK’nun 981 ve devamı maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması isteğine ilişkindir. Bu davalar zilyetliğe saldırının öğrenildiği tarihten itibaren 2 ay, her halde 1 yıllık hak düşürücü süreye tabidir.
Davacı taraf, zilyetliğe saldırıyı 20.11.2011 tarihinde öğrendiklerini beyan etmiş, mahkemece bu beyana dayanılarak davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığı kabul edilmiştir. Ancak zilyetliğe saldırı iddiası nedeniyle taraflar arasında kavga yaşanmış, kavga nedeniyle ceza soruşturmaları yapılmıştır. Gerek tarafların gerekse de tanık sıfatıyla dinlenen kişilerin ceza soruşturmasındaki beyanları dikkate alındığında eldeki davanın saldırıyı öğrenmeden itibaren 2 aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı anlaşılmaktadır.
Davacı tanığı …mahkemedeki beyanında; tarla işlerinde traktörüyle davacıya yardım ettiğini, Ekim ayının sonunda (22.10.2011) dava konusu tarlada çalıştığı sırada davalıların da tarlayı ekmeye geldiğini, aralarında tartışma çıkması nedeniyle olay yerine gelen jandarma görevlileri ile birlikte karakola gittiklerini, karakolda rütbesini bilmediği bir askerin kendisine ” olayda ne gördüğünü anlatmayacaksın yoksa aşiret kavgası çıkar biz olayı halledeceğiz diye beni susturdu ” dediğini, bu nedenle bu olayı davacıya anlatmadığını belirtmiştir.
Aynı olayla ilgili 22.10.2011 tarihinde… Komutanlığında alınan ifadesinde; dava konusu taşınmazın kendilerine ait olduğunu, 40 yıl önce satın aldıklarını ve o tarihten beri kullandıklarını, olay günü (22.10.2011) davalıların taşınmazı sürmelerini engellemek amacıyla traktörü durdurmak istediğini, bu nedenle davalı … ile ararlarında kavga çıktığını söylemiştir. Davalılar da tanığın davacı ile birlikte hareket ettiğini, taşınmazı sahiplendiğini belirtmişlerdir.
Tanık …’un anlatımları, davacı ile olan ilişkisi dikkate alındığında tanığın 22.10.2011 tarihinde davalılarla taşınmaz başında yaşanan olayı davacıya anlatmamış olması hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi köy yerinde yaşanan bu olaydan davacının haberinin olmaması da mümkün değildir. Dolayısıyla davacının öğrenme tarihinin 22.10.2011 olarak kabulü gerekir. Dava 19.01.2012 tarihinde açıldığına göre 2 aylık hak düşürücü sürenin geçtiği açıktır. Kaldı ki davacı olayı 20.11.2011 tarihinde öğrendiğini belirtmiş ise de, buna ilişkin somut bir bilgi ya da belge sunmamıştır. O halde mahkemece davanın hak düşürücü süreden reddi gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Davalıların temyiz itirazları açıklanan nedenle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, HUMK’nun 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna ve 81,30 TL peşin harcın davalı… ve …’a, 57,00 TL peşin harcın da davalı …’e verilmesine 16.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.