Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2015/16775 E. 2017/6143 K. 25.04.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/16775
KARAR NO : 2017/6143
KARAR TARİHİ : 25.04.2017

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile)Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katılma Alacağı

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı … vekili, evlilik birliği içinde davalı adına edinilen malvarlığı nedeniyle 35.000,00 TL alacağın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 16.09.2014 tarihli dilekçesi ile talep miktarını artırarak mal rejiminden kaynaklanan toplam 115.448,21 TL alacağın davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı … vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 98.504,56 TL alacağın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK m. 33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir.
1. Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacının tüm, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Davacının şirket payının devri ile elde edilen para ve banka hesaplarındaki paraya yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde; mahkemece şirket ortaklık payı için 60.208,99 TL ve banka hesabındaki para nedeniyle 21.421,88 TL alacağın tahsiline karar verildiği, davacının şirketteki hissesini 24.10.2010 tarihinde…..ve …’e noter satışı ile 150.000,00 TL’na devrettiği, davalının … Bankası hesabına 07.10.2010 tarihinde .. tarafından 30.000,00 TL, 11.10.2010 tarihinde … tarafından 30.000,00 TL para yatırıldığı, hesapta bu paralar yatırılmadan önce 532,00 TL ve 13 likit elma fonu olduğu, 60.000,00 TL para yatırıldıktan sonra davalının bir miktar daha elma likit fonu aldığı, boşanma dava tarihinde hesapta 458 elma likit fonu ve 554,54 TL para bulunduğu anlaşılmaktadır. Davalının banka hesabına şirketin diğer hissedarları tarafından yatırılan toplam 60.000,00 TL nin şirket hissesinin devir tarihinin yakınlığı dikkate alındığında devrin karşılığı olduğunun kabulü gerekir. Mahkemece şirket payının devri karşılığında elde edilen para nedeniyle 60.208,99 TL alacağa hükmedildiğine göre davalının hesabına yatırılan 60.000,00 TL ile alınan elma likit fonları ve hesaptaki nakit para nedeniyle de 21.421,88 TL alacağa hükmedilmesi aynı alacak kaleminden mükerrer tahsile yol açtığından doğru olmamıştır. O halde, mahkemece, davalının hesabında bulunan elma likit fonu ve nakit paradan şirket hisse devri nedeniyle elde edilen paranın mahsubu yapılarak alacağa hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
3. Davalının şirket kar payına yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan malvarlığı değerleri, o eşin kişisel malıdır (TMK m. 220/2) Aksi mal rejimi sözleşmesiyle kararlaştırılmamışsa kişisel malların gelirleri edinilmiş maldır (TMK m. 219/4 ve 221/2).
Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut edinilmiş mallar tasfiye edilir (TMK m. 235/1). Malvarlıkları, mal rejiminin sonra ermesi anındaki durumlarına (nitelik, seviye, aşama vs) göre değerlendirilir (TMK m. 228/1). Bu malların, kural olarak tasfiye anındaki (TMK m. 227/1 ve 235/1), sürüm (rayiç) değerleri (TMK m. 232, 239/1) hesaba katılır. Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir. Mahkemece, tasfiye konusu malın karara en yakın tarihteki sürüm değeri belirlenmelidir.
Kişisel mal niteliğindeki şirket üzerinde davacı eşin mal rejiminin tasfiyesi sonucu oluşacak alacak hakkı bulunmamaktadır. Ne var ki; aksi kararlaştırılmadığından şirket geliri edinilmiş mal olduğundan, mevcut ise tasfiye davasının konusu olabilir.
Mahkemece yapılacak iş; öncelikle yukarıda açıklanan yasal düzenleme, ilke ve esaslar çerçevesinde, 4721 sayılı TMK’nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden mal rejiminin sona erdiği 24.11.2010 tarihine kadar, dava konusu şirketin kar edip etmediğinin, kar etmişse davalı eşe şirket kar payı (temettü=kazanç) ödenip ödenmediğinin, ödenmişse mevcut olup olmadığının ya da her hangi bir yatırıma dönüştürülüp dönüştürülmediğinin, kar payı ödemesi yapılmamışsa karın şirkete yatırım olarak kullanılıp kullanılmadığının araştırılıp belirlenmesidir. Kar payı ödemesi yapılmış veya karın şirkete yatırım olarak kullanılması durumunda, bu miktarların mal rejiminin sona erdiği tarih itibarıyla ulaştığı reel değer belirlenerek mal rejiminin tasfiyesinde göz önünde bulundurulmalıdır.
Ödenmiş kar payının mal rejiminin sona erdiği tarihte mevcut olmaması durumunda ise; iddia ve savunma doğrultusunda toplanan tüm deliller, ailenin ekonomik ve sosyal statüsü, yaşam standardı ve hayatın olağan akışına göre aile harcamasında kullanıldığı kabul edilen makul miktar belirlenip çıkarıldıktan sonra, kalan miktarın mal rejiminin tasfiyesinde gözetilmesi gerekir.
Yukarıdaki değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi geçen gerek görülürse mali müşavir, bankacı ve hesap bilirkişi veya bilirkişilerinden de yardım alınmalıdır.
Tüm dosya kapsamı birlikte incelediğinde; mahkemece şirket kar payı için 2009 yılı için 2.209,65 TL, 2010 yılı için 6.791,03 TL alacağın tahsiline karar verildiği, ancak dosya kapsamındaki şirket ve vergi kaydı ile bilirkişi raporlarından davalı eşe şirket kar payı (temettü=kazanç) ödenip ödenmediği, ödenmişse mevcut olup olmadığı ya da her hangi bir yatırıma dönüştürülüp dönüştürülmediği, kar payı ödemesi yapılmamışsa karın şirkete yatırım olarak kullanılıp kullanılmadığı anlaşılamamaktadır. O halde mahkemece, yukarda açıklanan Dairemiz’in ilke ve uygulamalarına göre araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazlı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş, bu husu da bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarda 2. ve 3. bentte gösterilen sebeplerle 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA; davacının tüm, davalının diğer temyiz itirazlarının yukarda 1. bentte gösterilen sebeplerle reddine, ve HUMK’nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine ve 27.70 TL. peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 3.70 TL’nin temyiz eden davacıdan alınmasına, 25.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.