Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2015/16765 E. 2017/5041 K. 04.04.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/16765
KARAR NO : 2017/5041
KARAR TARİHİ : 04.04.2017

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

… A R A R

Davacı … vekili, evlilik birliği içinde davalı adına iki adet taşınmaz edinildiğini belirterek mal rejiminin tasfiyesi ile fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 15.000,00 TL’nin faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir. 17.06.2015 tarihli harcını yatırdıkları dilekçe ile bilirkişi raporu doğrultusunda alacak hesabı yapılan taşınmaz yönünden dava değeri ve taleplerini 23.219,30 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı … vekili, davacının malvarlığının edinilmesinde hiçbir katkısının bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile 23.219,30 TL katılma alacağının karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2- Davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
Tasfiyeye konu taşınmazın, bedelinin tamamının ya da bir kısmının kredi ile karşılanması durumunda, kredi veren kuruluşa yapılan geri ödemelerin isabet ettiği dönemden, miktarından ve taksit sayısından hareketle mal rejiminin tasfiyesi sonucunda eşlerin alacak miktarları belirlenir. 4721 sayılı TMK’nun 202/1.maddesi gereğince edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde yapılan ödemelerde, eşler lehine değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacak hakları doğabilecektir. Kredi borcu ödemelerinin bir kısmının mal rejiminin devamı süresince, bir kısmının da daha sonraki tarihlerde yapılmasında, mal rejiminin geçerli olduğu dönemin sonrasına sarkan ödemeler, dava konusu taşınmazın borcu kabul edilerek tasfiye gerçekleştirilir.
Yukarıda açıklandığı gibi iki döneme yayılan kredi borcu ödeme tablosu mevcut olduğunda; öncelikle, mal rejiminin sona erdiği tarihte henüz vadesi gelmediği için ödenmemiş kredi borç miktarının, toplam kredi borcuna oranı bulunur. Sonra bulunan bu kredi borç oranının, taşınmazın toplam satın alım bedeli karşısındaki oranına dönüşümü gerçekleştirilir. Tespit edilen bu oranın, taşınmazın tasfiye tarihindeki(karara en yakın) sürüm(rayiç) değeri ile çarpılmasıyla borç miktarı belirlenir. Bu ilke ve esaslara göre saptanan taşınmazın borç miktarı, tasfiye tarihindeki sürüm değerinden düşüldükten sonra kalan miktar, değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacağı hesaplamasında göz önünde bulundurulur.
Buna göre; öncelikle, tasfiyeye konu taşınmazın satın alma bedeli, bunun kredi ile ve varsa kredi dışında eşlerin kendi imkanları ile karşıladıkları miktarlar ve oranları ile tasfiye (karara en yakın) tarihindeki sürüm(rayiç) değeri ayrı ayrı belirlenmelidir.
Açıklamalar doğrultusunda hesaplama yapılabilmesi için, iddia ve savunma çerçevesinde, taşınmazın satın alınmasına ilişkin akit tablosuyla birlikte tapu kaydı, kredi sözleşmesi ve kredi borcu ödeme tablosu dahil finans kuruluşu kayıtları, ihtiyaç duyulması halinde eşlerin malın alınmasında katkı olarak kullandıklarını ileri sürdükleri malvarlıklarına ilişkin sair belgeler bulundukları yerlerden getirtilerek uyuşmazlığın çözümünde göz önünde bulundurulmalıdır. Uyuşmazlığın çözümünde kullanılabilecek belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden oluşan kurulundan da yardım alınmalıdır.
Somut uyuşmazlığa gelince, taraflar, 28.05.1996 tarihinde evlenmiş; 23.02.2009 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 04.05.2012 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK’nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TKM 170.m), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın 10, TMK 202/1.m). Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK 179.m).
Tasfiyeye konu edilen 7 nolu mesken eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 24.03.2008 tarihinde satış yolu ile davalı adına tescil edilmiştir. Taraflar arasında söz konusu taşınmazın 80.000.00 TL’ye alındığı hususunda ihtilaf bulunmamaktadır. Mahkemece, hükme esas alman 17.04.2015 tarihli bilirkişi raporu incelendiğinde meskenin davalı tarafın 17.000. 00 TL kişisel malı, davalı adına çekilen 40.000.00 TL konut kredisi ve bakiye kısmında tarafların edinilmiş mallarından karşılanarak alındığının kabulü yerinde ise de davalı adına çekilen kredi yönünden hesaplamada hata yapıldığı anlaşılmaktadır.
Ziraat bankası yazı cevabına göre davalı adına 24.03.2008 tarihinde 120 ay vadeli 40.000. 00 TL konut kredisi çekilmiş olup, mal rejiminin sona erdiği tarih olan 23.02.2009 itibariyle sadece 11 adet taksit evlilik birliğine isabet etmekte iken, bilirkişi raporunda hatalı bir şekilde mal rejiminin sona erdiği tarih 17.01.2012 olarak kabul edilip 46 taksit evlilik birliği içinde ödenmiş olarak kabul edilmiş, ayrıca az yukarıda ilkelerde açıklanan şekilde oranlama yapılmaksızın doğrudan kalan borç miktarının artık değerden düşülmesi ile katılma alacağı hesaplanmıştır. Mahkemece, Dairemizin ilke ve uygulamaları dikkate alınarak hesaplamada hem davalı adına çekilen kredinin evlilik birliği içinde ve sonra ödenen taksit sayısı gözetilip hem de bu taksitler ile oranlama yapılıp davalı lehine denkleştirilecek miktar bulunup sonucuna göre davacının katılma alacağı belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle davalı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, diğer temyiz itirazlarının yukarıda (1). bentte gösterilen nedenle reddine, taraflarca HUMK’nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın temyiz edene iadesine, 04.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.