Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2015/14705 E. 2015/16007 K. 10.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/14705
KARAR NO : 2015/16007
KARAR TARİHİ : 10.09.2015

MAHKEMESİ : Trabzon 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 17/06/2014
NUMARASI : 2012/501-2014/208

Hazine ile O.. S.. ve K.. S.. aralarındaki dava hakkında Trabzon 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 17.06.2014 tarih ve 501/208 sayılı hükmün Daire’nin 22.01.2015 gün ve 2014/22453 Esas-2015/1451 Karar sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmişti. Davalılar vekili tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Dosya muhtevasına, dava evrakı ile tutanaklar münderecatına ve Yargıtay ilamında açıklanan gerektirici sebeplere göre yerinde olmayan ve HUMK’nun 440. maddesinde yazılı hallerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin REDDİNE ve anılan Kanunun 442. maddesi uyarınca (6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi gereğince 1086 sayılı HUMK’nun 427 ila 454. maddeleri yürürlükte bulunduğundan) takdiren 248,00 TL para cezasının karar düzeltme isteyenden alınarak Hazine’ye irad kaydına ve 3402 sayılı Kanunun 36/A maddesi gereğince harç alınmasına mahal olmadığına 10.09.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Davacı Hazine vekili, davalı adına tapuda kayıtlı Trabzon, .. Mahallesi, 1604 ada, 1 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının 3621 sayılı Kıyı Kanunu’na göre, kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını, bu kısma ilişkin tapu kaydının iptaline, üzerinde bulunan binanın kal’ine karar verilmesini talep etmiş, Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmesi üzerine, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 14.10.2010 tarih, 2010/8225 Esas – 2010/9779 Karar sayılı ilamı ile hükmün esası yönünden temyiz itirazları reddedilerek, yargılama giderleri ve avukatlık ücreti yönünden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, davanın hak düşürücü süre yönünden reddine ilişkin karar bozma kapsamı dışında bırakılarak bu husus kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek hükmün bozulan kısmı yönünden direnme kararı verilmiştir.
Hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2011/1-712 Esas, 2011/734 sayılı kararı ile eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden bu davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilerek değiştirildiğine göre iptal kararı sonucu oluşan durumun maddi anlamda kesinleşmemiş ve derdest olan eldeki davaya da uygulanması gerektiği oluşan yeni durum dikkate alınarak özel dairesince inceleme yapılıp sonuca ulaşılması gerektiğinden dosyanın Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine karar verilmiş, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nce hüküm esas yönünden de bozulmuştur. Bozma ilamında, Anayasa Mahkemesi’nin 12.05.2011 tarih, 2009/31-77 sayılı kararı ile hak düşürücü süreye ilişkin hükmün iptal edildiği, iptal hükmünün yürürlüğe girdiği, 10.03.1969 gün, 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği üzere iptalin kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemeyeceği, henüz anlaşmazlık hali devam ediyorsa iptalin kapsamına gireceği, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından sonra, Mahkemece verilen ret kararının doğru olduğunun söylenemeyeceği, işin esası hakkında 28.11.1997 tarih, 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı doğrultusunda değerlendirme yapılmak suretiyle ve ayrıca 6099 sayılı Yasa hükümleri de gözönünde bulundurularak uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerektiğinin belirtildiği, Mahkemece bozma ilamına uyularak, davanın kabulüne, 6,23 m2’lik kısmın tapu kaydının iptaline, kıyı olarak terkinine, kal isteminin reddine karar verilmiştir.
Hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Mahkemece verilen ilk karar esas yönünden, yani davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine ilişkin kısmı, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nce esasa yönelik temyiz itirazları reddedilmek suretiyle onanmış, yargılama gideri ve avukatlık ücreti yönünden bozulmuştur. Nitekim Mahkemece bozmadan sonra verilen kararda hükmün esas yönünden kesinleştiği belirtilerek esas yönünden yeniden hüküm kurulmamış hükmün bozulan kısmı yönünden direnme kararı verilmiştir.
Hükmün onanan kısmı kesinleşmiş artık kesin hüküm haline gelmiştir. Kesin hüküm, hükmü veren mahkeme de dahil olmak üzere bütün mahkemeleri bağlar. Kesin hüküm kamu düzenine ilişkin olduğundan, tarafların iradesine tabi değildir.
Hukuki güvenlik ve yargıya güven kesin hüküm ilkesi ile sağlanır. Hukuki güvenlik ilkesi; hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşulu olup, mevcut emredici hukuk kurallarının herkese eşit şekilde ve düzgün bir şekilde uygulanmasını da içeren bir ilkedir. T.C. Anayasa’sının 2. maddesi’nde Cumhuriyetin nitelikleri sayılırken, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğu vurgulanmıştır. Hukuk devleti kişilerin hukuki güvenliğini sağlayan bir devlettir.
Hukuki güvenlik ilkesi, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum ve davranışlarını buna göre güvenle düzene sokabilmesi anlamına gelir. Hukuk devleti hukuk kurallarının onu koyanlar da dahil olmak üzere, her kişi ve kuruluşu bağlamasını ifade eder. Hukuk devleti kavramının özünü devlet organlarının hukuka bağlılığı yani, yönetimin eylem ve işlemlerini hukukun içinde kalarak yerine getirmesi oluşturmaktadır.
T.C. Anayasası 36. maddesi; “Herkes ….. adil yargılanma hakkına sahiptir.” hükmünü içerir. Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin adil yargılanma başlığı taşıyan 6. maddesinde; “Herkes …. davasının ….. hakkaniyete uygun …… olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir.” denilmektedir.
Adil yargılanma hakkının en önemli alt kavramlarından birisi, silahların eşitliği ilkesidir. Yargılamada taraflar arasında adil, hakkaniyete uygun bir denge kurulması gerekir.
Anayasa’nın 2. maddesiyle benimsenen hukuk devletinde, hukuki güvenliği sağlayan bir düzen kurulması asıldır. Böyle bir düzende devlete güven ilkesi vazgeçilmez temel unsurlardandır. Hukuk devletinde yasama, yürütme ve yargının hukuka bağlı olması gerekir. Yargısı hukuka bağlı olmayan bir devlette vatandaşların kendilerini güvencede hissedebileceklerini söylemek mümkün değildir.
Hukuk devletinde bireyler devlete güven duyabilmeli aynı şekilde devlet de bu güveni vatandaşa verebilmelidir.
Kesin hükme saygı uluslararası hukuk düzenine özgü hukukun genel ilkelerinden biri olarak da kabul görmektedir. Eğer bir hukuk sistemi içerisinde yargının verdiği ve bağlayıcı olan bir kesin hüküm işlevsiz bir duruma getirilmiş ise adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden söz edemeyiz.
Somut olayda, Mahkemece verilen ilk karar esas yönünden, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nce onanarak kesinleşmiştir. Kesin hüküm gücü kazanan bir kararın, bozmaya konu edilmesi, kamu düzenini bozacak bir sonuç yaratır. Mahkemece verilen ilk karar esas yönünden onanıp kesinleştiğine göre, bozma ilamına konu edilip, Mahkemece de esas yönünden hüküm kurulup davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Bu durum, uluslararası hukuk düzeninde kabul görmüş ilkelere, T.C Anayasası’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesine, hukuki güvenlik ilkesine, adil yargılanma hakkına aykırılık teşkil eder. Devlete ve yargıya güveni ciddi bir şekilde sarsar. Açıkladığım nedenlerden dolayı Mahkemece verilen hükmün esası ile ilgili davanın kabulüne ilişkin kararın açıkladığım nedenlerle bozulması ve bu nedene dayalı karar düzeltme talebinin kabulü gerektiği kanaatinde olduğumdan sayın çoğunluğun, karar düzeltme talebinin reddine ilişkin görüşüne katılmıyorum. 10.09.2015