Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2015/11605 E. 2018/295 K. 15.01.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/11605
KARAR NO : 2018/295
KARAR TARİHİ : 15.01.2018

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İstihkak

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı 3. kişi vekili, 07.02.2014 tarihinde haczedilen menkullerin davacıya ait olduğunu, müvekkili şirketin borçluyla ilgisinin bulunmadığını, takip dosyasında da taraf olmadığını ileri sürerek davanın kabulü ile haczin kaldırılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, …’ın borçlu şirketin eski ortaklarından olduğunu, … ile davacının…’da kayıtlı sabit telefon numarasının aynı olduğunu, haciz sırasında otomobilinin haciz mahallinde olduğunu, müvekkilinin alacağının kıdem tazminatı alacağı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı borçlu vekili, davacı şirketle müvekkilinin bağlantısının olmadığını, yapılan haczin hukuka aykırı olduğunu savunmuştur.
Mahkemece, davacı şirketin 18/07/2013 tarihinde kurulduğu, firma yetkilisinin beyanına göre haciz tarihinden 6-7 ay kadar önce haciz mahalline taşındığı,borçlu şirketin eski ortaklarından olan … ile davacı şirketin… kayıtlarına göre aynı sabit telefon numarasını kullanmakta oldukları, faaliyet alanlarının aynı olduğu, borçlu şirketin mevcut ortaklarından …’ın ortağı bulunduğu … Tekstil isimli firmanın başka bir icra dosyası nedeniyle davacı şirketin haciz adresine gidildiğinde aracının haciz mahalli önünde görüldüğü, davacının borçlu şirkette çalışmakta olduğu dönemde ekonomik olarak zorluk yaşadıklarından çalışmasına Dünya Takım Elbise firmasında devam edebileceği teklifinin getirildiğini beyan ettiği hususları birlikte değerlendirildiğinde borçlu ve üçüncü kişi tarafından alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik danışıklı işlemler yapıldığının kabulü gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm, davalı alacaklı vekili tarafından kötüniyet tazminatına hükmedilmemesi bakımından, davacı 3. kişi vekili tarafından ise davanın esası bakımından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, 14.04.2015 tarihli ek karar ile, davalı alacaklının temyiz başvurusunun süresinde olmadığından bahisle reddine karar verilmiş, bu kez ek karar davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı 3. kişi vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Davalı alacaklı vekilinin temyiz itirazları bakımından ise;
A-) Dava, üçüncü kişinin İİK’nın 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkin olup, anılan Kanun’un 97. maddesinin 11. fıkrası uyarınca basit yargılama usulune tabidir.
Basit yargılama usulüne tabi yargılamalara ilişkin olarak 6100 sayılı HMK.nın “Hüküm” başlıklı 321. maddesinde aynen;
(1) Tahkikatın tamamlanmasından sonra, mahkeme tarafların son beyanlarını alır ve yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Taraflara beyanda bulunabilmeleri için ayrıca süre verilmez.
(2) Kararın tefhimi, mahkemece hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanması ile gerçekleşir. Ancak zorunlu hâllerde, hâkim bu durumun sebebini de tutanağa geçirmek suretiyle, sadece hüküm özetini tutanağa yazdırarak kararı tefhim edebilir. Bu durumda gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir.”hükmü düzenlenmiştir.
321. maddedeki “hükme ilişkin tüm hususlar” dan kastedilen HMK.nın 297. maddesindeki unsurlardır.
Buna göre; mahkeme, tahkikatın tamamlanmasından sonra, tarafların son beyanlarını almalı ve yargılamanın sona erdiğini bildirdikten sonra hükmü tefhim etmelidir. Kural olarak, mahkemece kararın tefhiminde hükme ilişkin tüm hususlar açıklanmalıdır.
HMK 322. maddesi atfı ile uygulanmakta olan HMK.nın 297. maddesinde hükmün kapsamı açık bir şekilde düzenlenmiştir. Buna göre; mahkeme, gerekçesi ile birlikte tefhim ettiği hükümde taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde göstermesi gereklidir. Bu kanunun getirdiği bir zorunluluktur. Ancak zorunlu hâllerde, hâkim bu durumun sebebini de tutanağa geçirmek suretiyle sadece hüküm özetini tutanağa yazdırarak kararı tefhim edebilir. Bu durumda gerekçeli karar en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılmalıdır. Bir diğer deyişle HMK.nın 321.maddesinde belirtilen şekilde hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte tefhim edilemediği hallerde gerekçeli kararın mutlaka taraflara tebliğ edilmesi gereklidir.
2004 sayılı İcra İflas Kanun’un 363/1. maddesi uyarınca icra hukuk mahkemelerince verilecek kararların temyiz süresi tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren 10 gündür. Maddedeki “tefhim” kavramının “hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklandığı hal” olarak anlaşılması zorunludur. Bu nedenle, yukarıda açıklanan nitelikte bir tefhim varsa temyiz süresi tefhim tarihinden itibaren, aksi halde gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlayacaktır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulun’un konuyla ilgili içtihatı da bu yöndedir. (21.01.2015 tarih, 2014/9-1438 Esas, 2015/580 K. sayılı karar) Usul hukukunda yer almamakla birlikte uygulamada, tefhimden sonra temyiz süre tutum dilekçesi veya kararın tebliğinden sonra gerekçeli temyiz dilekçesi sunmak suretiyle kararın temyiz edildiği hallerde, kararın gerekçesini dikkate alarak yeni temyiz gerekçelerine dayanılması mümkün olduğundan, gerekçeli kararın bu hallerde de taraflara tebliği gerekir.
Nitekim Anayasa Mahkemesi de gerekçeli kararın tebliğinin temyiz hakkının etkili şekilde kullanılması bakımından gerekli olduğunu, bu yükümlülük getirilmeden kararın kesinleştirilmesini hak ihlali olarak kabul etmiştir (Anayasa Mahkemesi (İkinci Bölüm) 20.03.2014 gün ve 2012/1034 Başvuru).
Temyize konu olayda, 11.03.2015 tarihli tefhimin yukarıda açıklanan nitelikte bir tefhim olduğundan bahsedilemez. Zira, davalı alacaklı vekili 14.04.2014 tarihli cevap dilekçesinde davanın reddi yanında davacı aleyhine yüzde 20 oranında kötüniyet tazminatına da hükmedilmesini istemiş, mahkemece bu hususta bir karar verilmemiş, davalı alacaklı tarafından da temyiz dilekçesi gerekçeli kararın kendisine tebliğ edildikten sonra yasal temyiz süresi içinde verilmiştir. Bu sebeple, Küçükçekmece 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 14.04.2015 tarih ve 2014/191 Esas, 2015/132 Karar sayılı temyiz isteminin reddine dair verilen ek kararın kaldırılmasına karar verilerek;davalı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine geçildi.
B-) Davalı alacaklı vekili tarafından, tazminat talebinde bulunulmuş olmakla birlikte bu taleple ilgili olumlu olumsuz herhangi bir karar verilmemiştir. Oysa, HMK’nın 297. maddesinde, yukarıda da ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere, hükmün hangi hususları kapsayacağı sayılmış olup, anılan maddenin 2. fıkrasında, hükmün sonuç kısmında taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Bu itibarla, davalı alacaklının tazminata ilişkin talebi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi doğru görülmemiş, hükmün açıklanan nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı 3.kişi vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle, davalı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün tazminat yönünden BOZULMASINA, taraflarca İİK’nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 27,70 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 8,20 TL’nin davacıdan alınmasına, peşin alınan temyiz harcının temyiz eden davalıya iadesine, 15.01.2018 tarihinde oybirlğiyle karar verildi.