Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2015/11537 E. 2015/20072 K. 09.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/11537
KARAR NO : 2015/20072
KARAR TARİHİ : 09.11.2015

Y.. K.. ile F.. K.. aralarındaki katılma alacağı, tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Ankara 11. Aile Mahkemesi’nden verilen 07.04.2015 gün ve 822/560 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R
Davacı vekili, evlilik birliği içinde davalı adına alınan taşınmazın tapu kaydının iptali ile kendi adına tescil edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının taşınmazı sadece kendi geliri ile almadığını, davacının şirketinden satın alındığını, gerçekte şirkete para ödenmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın davacı tarafından davalıya bağışlandığı, davalının kişisel malı niteliğinde olduğu ve davacının ancak alacak talebinde bulunabileceği, taşınmazın aynına yönelik talebin dinlenmeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK m. 33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, Türk Medeni Kanun’un 202. vd maddeleri gereğince edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu döneme yönelik olarak açılan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davacı tarafça dava dilekçesinde taşınmazın kaydının iptali talep edilmiş, katılma alacağına ilişkin olarak bir istekte bulunulmamıştır.
Somut olaya gelince; eşler, 19.12.2003 tarihinde evlenmiş, 27.06.2012 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK m. 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK’nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TKM m. 170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın m. 10, TMK m. 202/1). Tasfiyeye konu taşınmaz, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 31.10.2006 tarihinde satın alınarak, davalı eş adına tescil edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK m. 179).
Mal rejimi sona erdiğinde eşlerin ya da mirasçılarının tasfiye davası sonucunda katkı payı, değer artış payı ve artık değere katılma alacak hakları doğar. Kural olarak, eşlerden birine ait mal varlığında, diğer tarafın mülkiyet veya başka ayni hak talebi söz konusu olamaz. Mal rejiminin tasfiyesi isteğinde bulunan eşe ya da mirasçılarına tanınan hak ayni olmayıp, şahsi alacak hakkıdır (07.10.1953 gün 8/7 YİBK, 4721 sayılı TMK’nun m. 227/1, 231, 236/1). TMK’nun m. 239/1. fıkrasında; “katılma alacağı ve değer artış payı ayın veya para olarak ödenebilir…” denilmektedir. 226/3. madde de ise “Eşler karşılıklı borçları ile ilgili düzenleme yapabilirler” hükmüne yer verilmiştir. Anılan kanuni düzenlemelerden de anlaşılacağı gibi, borcun ayın olarak ödenmesi borçlu eşe tanınmış bir haktır. Başka bir anlatımla, tasfiye alacaklısı ayrık durumlar hariç ayni hak isteğinde bulunamaz, ancak borçlu eş isterse, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin dava sonuçlanıncaya kadar borcunu ayın olarak ödemeyi kabul edebilir.
Açıklanan bu kuralın istisnaları 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 226/2. maddesinde (alacaklı eşin tasfiyeye konu paylı malda üstün yararını kanıtlaması) ve 240. maddesinde (aile konutu veya eşyanın söz konusu olması) tahdidi olarak belirtilmiştir. Temyize konu davadaki somut olayda açıklanan istisnai durumlar mevcut değildir.
Mahkemece, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş ise de; 07.10.1953 tarih ve 1953/8, 1953/7 sayılı YİBK Hukuk Bölümü Kararı uyarınca; davacının mal rejiminin tasfiyesi sonucunda oluşan hakkı kişisel hak niteliğindeki bir alacak hakkı olup, ayın (mülkiyet) istenemeyeceğinden; davacı vekili tarafından katılma alacağına ilişkin bir talepte de bulunulmadığına göre, davanın bu gerekçeyle reddi gerekirken; yazılı gerekçeyle karar verilmesi doğru değilse de, ret hükmü sonuç itibariyle doğru olduğundan, yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan hükmün onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’nun 440/1 maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunabileceğine ve 27,70 TL peşin harcın onama harcına mahsubuna, 09.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.