YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/11337
KARAR NO : 2017/5037
KARAR TARİHİ : 04.04.2017
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine ve kısmen mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili ve davalılar … ve … vekili taraflarından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine duruşma istemi gider olmadığından reddedilmiş olmakla, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı … vekili, …. ile davacının 1973’te evlendiklerini, ….. 2006’da vefat ettiği ve geriye mirasçıları olarak davacı ve müşterek iki çocuk ile murisin önceki evliliğinden olma iki çocuğu olan davalıların kaldığını, evlilik birliği içinde … 3. Noterliğinde 27.12.2002 tarihinde yapılan sözleşme ile muris ile davacının mal ortaklığı rejimini kabul ettiklerini, ortaklık malı olarak muris adına kayıtlı 6 adet taşınmaz, müşterek konutta fazla ekonomik değeri bulunmayan ev eşyaları ile muris adına …..para bulunduğunu açıklayarak, mal ortaklığı rejimi ölümle son bulduğundan, muris adına kayıtlı ortaklığa ait malların açık kanun ve sözleşme hükümleri doğrultusunda tasfiyesine ve eşler arasında yapılan sözleşmenin 19. ve 20. maddeleri uyarınca 5022 parsele kayıtlı yazlık, 1744 parsele kayıtlı 2 nolu kışlık konut ve elde edeceği kira geliri ile davacı geçimini temin edeceğinden 534 parsele kayıtlı 22 nolu dükkanın davacıya verilmesini talep etmiştir.
Davalı asıllar … ve….., cevap dilekçelerinde açılan davayı kabul ettiklerini bildirmişlerdir.
Davalılar … ve … vekili, davacının talebinin kanuna aykırı olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kesin hüküm nedeniyle reddine ilişkin karar davacı vekili ve bir kısım davalılar vekil tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairenin 18.03.2010 gün 2009/6186 esas ve 2010/1105 karar sayılı ilamında “talep, mal ortaklığı sözleşmesine dayalı tasfiye isteğine ilişkin olduğu, Mahkemece kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de, davalılardan …. tarafından muristen kalan ortak mallar ile kişisel malların tespitine ilişkin olarak … 3.Sulh Hukuk Mahkemesinin 12.06.2008 tarih 2007/48 Esas 2009/1022 Karar sayılı dava dosyasında, muris …’ın terekesinin tespitine karar verildiği ve hüküm, 15.12.2008 tarihinde kesinleştiği, anılan bu hüküm
terekeye ait malların tespitine ilişkin olup terekenin tasfiyesi yönünde bir karar verilmediği, önceki hüküm tespit niteliğinde olduğundan bu dava yönünden HUMK.nun 237.maddesi uyarınca kesin hüküm oluşturmayacağı, taraflarca mal ortaklığı rejimi benimsendiğine göre, mahkemece mal ortaklığı sözleşmesi, 4722 sayılı Kanunun 10/3 ve TMK.nun 202. maddesine göre bir karar verilmesi gerekirken hatalı nitelendirme sonunda kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığı” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Bozma sonrası yapılan yargılama neticesinde, Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile dava konusu tapuda tarafların murisi…. adına kayıtlı 534 parsel 22 nolu bağımsız bölümün 1/2’sinin tapusunun iptali ile davacı … adına tapuya tesciline, dava konusu muris .. Merkez Şubesi’nde bulunan mevduat hesabındaki tutarın 1/2’sinin davacı …’ye ait olduğuna, fazlaya ilişkin taleplerin reddine, 1744 parsel 2 nolu bağımsız bölümün aile konutu olarak özgülenmesi talebinin reddine, davacının dava konusu 534 parsel 22 nolu bağımsız bölüm nolu taşınmazın 1/2 payının, 5022 parsel nolu taşınmazın, 1744 parsel 2 nolu bağımsız bölümün miras payından dolayı özgülenmesi talebi yönünden mahkemenin TMK.nun 652. maddesi uyarınca görevsizliğine, talebe ilişkin olarak … Nöbetçi Sulh Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğuna karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde davacı vekili, davalılar Gül Şefika ve Şule vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davalılar vekilinin tüm ve davacı vekilinin aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Davacı vekilinin görevsizlik kararı yönünden temyiz itirazlarına gelince;
Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olup, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez (HMK 26). Davacı tarafın, dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarından mal ortaklığı rejiminin tasfiyesi ile eşler arasında yapılan sözleşme hükümleri uyarınca 3 adet taşınmazın davacıya verilmesini talep ettiği anlaşılmaktadır. Mahkemenin, davacı tarafın miras payından dolayı özgüleme talepleri olmadığı halde yazılı şekilde görevsizlik kararı vermesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
3- Davacı vekilinin diğer temyiz tirazlarına gelince;
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK m. 33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, mal ortaklığı sözleşmesinin tasfiyesi isteğine ilişkindir.
4722 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 10/1 maddesinde; Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önce evlenmiş olan eşler arasında bu tarihe kadar tabii oldukları mal rejimi aynen devam eder. Eşler, Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde başka bir rejimi seçmedikleri takdirde 01.01.2002 tarihinden geçerli olmak üzere yasal mal rejimini seçmiş sayılırlar. Yasa’nın emredici bu hükmü uyarınca ve aynı Kanun’un 10/3. maddesine göre eşler, ancak yukarıda öngörülen bir yıllık süre içerisinde yapılmış bir mal rejimi sözleşmesiyle yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminin evlenme tarihinden itibaren geçerli olacağını kabul edebilirler. Söz konusu düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde; eşlerin geçmişe etkili olarak mal ortaklığı rejimini seçemeyecekleri açıktır. Eş anlatımla, taraflar geçmişe etkili bir biçimde edinilmiş mallara katılma rejimi dışında Kanunun tanıdığı başka seçimlik bir mal rejimini (mal ortaklığı, mal ayrılığı ya da paylaşmalı mal ayrılığı rejimlerinden birini) evlenme tarihinden itibaren geçerli olmak üzere seçemez ve belirleyemezler. Dolayısıyla, böyle bir seçim hükümsüz olup, kamu düzenine ilişkin bu yasal sınırlama sözleşme serbestisi kurallarına dayanılarak aşılamaz. Edinilmiş mallara katılma rejimi dışındaki diğer mal rejimlerinin benimsenmesine ilişkin sonradan yapılan sözleşmeler; ancak ileriye etkili olarak geçerli olur ve yapıldığı tarihten sonraki dönem için sonuç doğurur.
Mal Ortaklığı Rejimi, seyrek uygulanabilen bir mal rejimi türüdür. Bu rejimde, eşlerin kişisel malları birleşerek müşterek (ortak) bir mallar grubu haline gelmektedir. Ortaklık mallarında eşler arasında elbirliği mülkiyet esası geçerli olmaktadır. Eşlerin her biri ortaklığa koydukları malların miktarı ne olursa olsun, ortaklık malları üzerinde yarı paya sahip olurlar. Böylece genel mal ortaklığında eşlerin ortaklığa koydukları mallar üzerindeki bağımsız mülkiyet hakları ortadan kalkar. Artık eşler, ortaklık mallarında yarı yarıya elbirliği mülkiyet halinde malik olurlar. (743 sayılı TKM. m.629, TMK. m.701) Mal ortaklığı rejiminde yasal kural, yarı yarıya paylaşım olmakla birlikte bunun yerine sözleşmeyle başka bir paylaşım yöntemini de kabul edebilirler. Ölüm halinde tasfiye yapılırken kural olarak, ortaklık malların yarısı sağ eşe, kalan yarısı da sağ kalan eşin miras hakkı saklı kalmak üzere ölenin mirasçılarına geçer. (743 TKM m. 221, 222, TMK. m.276)
Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede;
Eşler, 23.02.1973 tarihinde evlenmiş, mal rejimi …’ın 17.11.2006 tarihinde vefatı ile sona ermiştir (TMK m. 225/1). Dosya arasındaki mirasçılık belegesine göre davacı sağ eş ile davalı çocuklar mirasçı olarak kalmıştır. Davacı ile muris eş arasında 27.12.2002 tarihinde … 3. Noterliği’nde 41596 yevmiye nolu ‘Düzenleme Şeklinde Mal Ortaklığı Sözleşmesi’ imzalanmıştır. Evlilik tarihinden 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TKM.170.m), bu tarihten eşler arasında sözleşmenin yapıldığı 27.12.2002 tarihine kadar edinilmiş mallara katılma rejimi (4721 sayılı TMK202 m), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, sözleşme uyarınca mal ortaklığı rejimi geçerlidir (4722 sayılı Yasa’nın m. 10, TMK m. 202). Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK m. 179).
Davacı taraf, ölen eş ile aralarında yapılan mal ortaklığı sözleşmesine göre ortaklık mallarının tasfiye edilerek payına mahsuben muris adına kayıtlı 22 nolu dükkan, aile konutu olarak kulanılan 2 nolu mesken, ve 5022 parsele kayıtlı yazlık yönünden ayın talep etmiştir. Mahkeme, muris adına kayıtlı mal varlıklarından sadece dükkan ve …i paranın ortaklık malı olduğunu kabul ederek bu malvarlıklarının yarısı yönünden davacıya ait olduğuna karar verilmiş, eşler arasında sözleşme yapılmadan evvel ve mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen diğer taşınmazların tümünün mal ortaklığı rejimine dahil olmadığı sonucuna varılmıştır.
Bozma ilamında da belirtildiği üzere eşler arasında mal ortaklığı rejiminin yasal mevzuat ve noterde yapılan sözleşmeye göre tasfiyesi gerekmektedir. Sözleşmenin 19. maddesinde “ortaklık mallarına dahil olan birlikte yaşadığımız konutun ve ev eşyası birimizin ölümü halinde sağ kalan payına mahsuben bunların mülkiyetinin kendisine verilmesini isteyebilecektir.” hükmünün kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Eşler, açık ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde birlikte yaşadıkları konutun ortaklık malı olduğunu ve bu taşınmaz yönünden ölüm halinde sağ eş tarafından tasfiye payına karşılık mülkiyetinin tamamının istenebileceği irade beyanında bulunmuştur. Dosya kapsamından aile konutu olduğu ve eşlerin birlikte yaşadığı anlaşılan tasfiyeye konu 2 nolu meskenin tarafların iradeleri dikkate alınarak ortaklık malı olduğunun kabulu gerekirken yazılı şekilde değerlendirme yapılması hatalı olmuştur.
Mahkemece yapılacak iş, 1744 parsel 2 nolu meskenin ortaklık malı olduğu kabul edilerek, öncelikle mal rejiminin sona erdiği tarihteki durumlarına göre 2 nolu mesken ve …i paranın tasfiye tarihi (bozmadan sonra verilecek karara en yakın tarih) itibariyle evin sürüm (rayiç), paranın reel değerlerinin tespit edilmesidir. Davacı sağ eşin bu değerler üzerinden tasfiye payı hesaplanarak, bu payın tasfiyeye konu 2 nolu meskenin kural olarak mirasçılara kalan diğer 1/2 hisseyi karşılayıp karşılayamayacağı değerlendirilip; yasal mevzuat ve eşler arasında yapılan sözleşmenin 19. maddesi gözetilerek sonucuna göre …i para ve 2 nolu mesken yönünden bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi bozma nedeni yapılmıştır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle davacı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davalıların tüm ve davacının diğer temyiz itirazlarının yukarıda (1). bentte gösterilen nedenle reddine, bozma nedenine göre davalılar vekilinin vekalet ücreti ve yargılama masraflarına ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, HUMK’nun 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna ve peşin harcın istek halinde temyiz edenelere ayrı ayrı iadesine 04.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.