Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2015/11115 E. 2015/14248 K. 01.07.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/11115
KARAR NO : 2015/14248
KARAR TARİHİ : 01.07.2015

MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi

… ile … aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair … Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 16.07.2013 gün ve 469/458 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili, vekil edeninin, dava konusu 907, 923, 937, 968, 1083, 1112, 1190, 1191, 1193, 1196, 1197, 1198, 1201, 1202, 1208, 1214, 1215, 1216, 1217, 1218, 1219, 1227, 1231 parsel sayılı taşınmazlarda davalıya muris babası …’ten intikal eden hisselerini satın aldığını, dava konusu taşınmazlarda davalıya ait tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tesciline mümkün olmadığı halde 10.000 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı bir savunma getirmemiştir.
Mahkemece, davalının dava konusu taşınmazlardaki murisi …’ten kendisine intikal eden hisselerinin tamamını davacı ve dava dışı …’e sattığı, satış tarihinden sonra taşınmazların davacı tarafından kullanıldığı gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, 1979 tarihli miras payının devrine ilişkin sözleşmeye dayanarak iptal ve tescil, mümkün olmadığı halde tazminat isteğinde bulunmuştur. Dosya arasında bulunan mirasçılık belgelerinin incelenmesinde, tarafların kök mirasbırakanı …’in …. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 16.06.1994 tarih ve 1994/312 Esas-309 Karar sayılı mirasçılık belgesine göre 13.6.1991 tarihinde öldüğü, davanın tarafları ile birlikte 15 kişiyi mirasçı bıraktığı saptanmıştır.
Bilindiği üzere ve kural olarak; miras bırakan adına olan bir taşınmaz ölümü ile tereke malı olup, elbirliği mülkiyet üzere tüm mirasçılarına intikal edeceği kuşkusuzdur. Ne var ki, senet tarihi itibariyle miras bırakan … sağ bulunmaktadır. TMK.nun 678.maddesinde, (MK. 613) bir kimsenin sağlığında muhtemel mirasçısının miras bırakacak şahsın katılımı veya izni olmaksızın henüz açılmamış bir miras hakkında diğer mirasçılarla yapacağı sözleşmelerin geçerli olmadığı hükme bağlanmıştır.
Davacı tarafın dayandığı 1979 tarihli miras payının devri sözleşmesinde, senet tarihinde 1991 yılında ölen …’in katılımı ve izni bulunmadığı anlaşıldığından, Mahkemece davaya konu 1979 tarihli sözleşmeye geçerlilik tanınarak tapu iptali ve tescil kararı verilmesi isabetli olmamıştır. Kaldı ki; miras payının devrine ilişkin sözleşmeye değer verilebilmesi için terekenin kısmen veya tamamen tasfiye edilmemiş (paylaşılmamış) olması gereklidir.
Dava konusu taşınmazlarda muris …’e ait payların, … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1994/759 Esas, 1995/26 Karar sayılı ve aynı Mahkemenin 1995/232 Esas, 1995/305 Karar sayılı ilamlarıyla elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete çevrilmesine karar verilmiş, davanın açıldığı 01.07.2010 tarihinden önce 16.11.1995 tarihinde tapuda yapılan intikal işlemi ile taşınmazdaki miras ortaklığı sona ermiş, taşınmazdaki mülkiyet durumu paylı mülkiyete dönüştürülmüş, bu durum tapu kaydına da yansıtılmıştır. Bu işlem miras payının devrine ilişkin 1979 tarihli sözleşmenin tadili ve sözleşmeden dönme niteliğindedir.
Miras payının devri sözleşmesi bozulduğu ve artık hukuki sonuç doğurma özelliğini kaybetmiş olduğunun kabulü gereklidir. Bu nedenle bu sözleşmeye dayanılarak hak istenemez. Hal böyle olunca, Mahkemece 1979 tarihli sözleşmeye dayanılarak açılan tapu iptali ve tescil davasının reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Ancak, davacı vekili, iptal ve tescile ilişkin isteğinin kabul edilmemesi halinde ödediği bedel yönünden tazminat talebinde bulunmaktadır. Kural olarak, 10.07.1940 tarih ve 2/77 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme ve 07.06.1939 tarih, 1936/31 Esas, 1939/47 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararlarına göre harici satışın hüküm ifade etmemesi durumunda taraflar verdiklerini geri alabilirler. Bilindiği üzere geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri vermek zorunda olduğunu ve eski hale getirmede mal varlığında artış olan tarafın yükümlülüğünün bulunduğunu ifade eder.
Ülkemizde yaşanan ve uzun yıllar boyu yüksek oranlarda seyreden enflasyon nedeni ile belli bir miktar paranın verildiği tarihteki alım gücü ile aynı miktar paranın aradan geçen zamana bağlı olarak iade günündeki alım gücünün farklı ve çok daha az olduğu bir gerçektir. Hukuken geçersiz sözleşmeler tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı göz ardı edilmemelidir. Davacının harici satış nedeniyle davalı yana bedel ödediğinin kanıtlanması halinde harici satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesine göre tazmini gerekir.
O halde mahkemece yapılacak iş, sözleşmede nakten ödendiği belirtilen satış bedeli tutarının, ödeme tarihinden itibaren belirlenen tefe-tüfe endeksleri ile………kat sayıları ve benzeri ekonomik etkenler gözetilerek satış tarihinden dava tarihine kadar uyarlamanın yapılması, isteğin ve fazlaya ilişkin hakların gözönünde tutulması, bu yönde tüm deliller toplandıktan sonra dosyanın tomarı ile birlikte bir mali müşavir, bir bankacı ve bir mülk sahibinden oluşan bilirkişi kuruluna verilmek suretiyle yapılan açıklamalar doğrultusunda geçersiz sözleşmeye dayalı alacağın uyarlanması sonucu miktarın belirlenmesi, uzman bilirkişilerden tarafların ve Yargıtay’ın denetimine açık gerekçeli rapor sunulmasının istenmesi, ondan sonra bedel konusunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle usul ve kanuna aykırı görülen yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK’nın Geçici 3. maddesi uyarınca uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’un 440/1 maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 424,00 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine 01.07.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.