Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2014/7959 E. 2015/13241 K. 15.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/7959
KARAR NO : 2015/13241
KARAR TARİHİ : 15.06.2015

MAHKEMESİ : . Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil, tazminat

…… ve müşterekleri ile….. ve…… aralarındaki tapu iptali ve tescil, tazminat davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair…… Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 04.10.2013 gün ve 12/356 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili ile davalılar vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R

Davacılar vekili, davacıların murisi…….’un 1992 yılında harici satış sözleşmesiyle 441 ada 20 parsel sayılı taşınmazın 1/2 payını davalı ……..’dan satın aldığını, satış bedelinin 90 milyon olarak belirlendiğini, 38 milyonunun davacı….tarafından ödendiğini, taşınmazın muvazaalı olarak şimdiki kayıt maliki olan davalı ….’e devredildiğini açıklayarak, öncelikle 1/2 payının tapu kaydının iptaliyle davacılar adına tescilini, bu mümkün olmadığı takdirde taşınmazın değerinin 1/2’si olan 53.100 TL’nin davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalılar vekili, harici satış sözleşmesindeki imzanın davalı ….’ya ait olduğunu, tapulu taşınmazların harici satışının geçersiz olduğunu, davacılar tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığını, ayrıca alacak isteğinin de zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, tapu iptali ve tescil talebinin reddine, bedel talebinin ise davalı …… yönünden reddine, davalı ……. yönünden ise kısmen kabulüyle 4.416,10 TL’nin bu davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Hüküm, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, harici satış sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedelinin tahsili isteğine ilişkindir. Mahkemece, tapulu taşınmazın harici senetle satışının mümkün olmadığı, ancak bedelinin istenebileceği gerekçesiyle satım tarihindeki emsal bir taşınmazın tapudaki satım değeri esas alınarak yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.
Dosyaya sunulan, davanın dayanağı olan 15.10.1992 tarihli adi yazılı senet içeriğinde satış değerinin ve ödenip ödenmediği hususunun yer almadığı, dava dilekçesinde ve beyanlarında bedelin 90 milyon TL olup, bunun 38 milyon TL’sinin ödendiğini iddia eden davacı taraf satış değeri ile ödeme olgusunu usulünce kanıtlayamamıştır. Bedelin tapuda satışı yapılan diğer taşınmazın emsal alınması suretiyle saptanması da doğru değildir.
Bu nedenle öncelikle satış bedeli, ödenen miktar ile ödeme olgusu konusunda davacı tarafa HMK’nın 225 vd. maddeleri uyarınca yemin teklif etme hakkı hatırlatılmalı, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın bedel yönünden kısmen kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Yukarıda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra bedel yönünden davanın kabulüne karar verilmesi durumunda da denkleştirici adalet kuralları çerçevesinde değerlendirme yapılmalıdır. Kural olarak, 10.07.1940 tarih ve 2/77 sayılı ve 07.06.1939 tarih, 1936/31 Esas, 1939/47 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararlarına göre harici satışın hüküm ifade etmemesi durumunda taraflar verdiklerini geri alabilirler.
Bilindiği üzere geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri vermek zorunda olduğunu ve eski hale getirmede mal varlığında artış olan tarafın yükümlülüğünün bulunduğunu ifade eder. Ülkemizde yaşanan ve uzun yıllar boyu yüksek oranlarda seyreden enflasyon nedeni ile belli bir miktar paranın verildiği tarihteki alım gücü ile aynı miktar paranın aradan geçen zamana bağlı olarak iade günündeki alım gücünün farklı ve çok daha az olduğu bir gerçektir. Hukuken geçersiz sözleşmeler tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı göz ardı edilmemelidir.
Davacının harici satış nedeniyle davalı yana bedel ödediğinin kanıtlanması halinde harici satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesine göre tazmini gerekir. Bugüne kadarki Yargıtay uygulaması gözetildiğinde sözleşmenin yapıldığı tarihten itibaren sözleşmede yer alan bedelin TEFE – TÜFE endekslerindeki artışlar ile, altın, döviz fiyat ve kurlarındaki artışlar, işçi ve memur aylıklarındaki artışlar gözetilerek denkleştirici adalet kuralları uyarınca, dava tarihine kadar uyarlaması yapılarak dava tarihinde harici satış senedindeki miktarın ulaştığı değerin (miktarın) hüküm altına alınması esası benimsenmiştir.
Harici satış nedeniyle davalıya ödeme yapıldığı hususu ile ödenen miktarın ispatlanması halinde; yapılacak iş; dosyanın bir hukukçu, bir mali müşavir veya muhasebeci ve bir bankacıdan oluşturulacak üçlü bilirkişi kuruluna tevdi edilmeli, denkleştirici adalet kuralları da göz önünde bulundurularak ödenen bedelin uyarlanma suretiyle dava tarihinde vardığı değerin belirlenmesi istenmeli, bu konuda gerekçeli, karşılaştırmalı, tarafların ve Yargıtay’ın denetimine elverişli rapor alındıktan sonra ödenen bedelin dava tarihindeki uyarlanmış güncel değerinin davacının talebi de göz önüne alınarak davalıdan tahsiline karar verilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma sebebine göre tarafların sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK’un 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’un 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 76,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine ve 75,00 TL peşin harcın da istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 15.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.