Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2014/7246 E. 2015/12160 K. 01.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/7246
KARAR NO : 2015/12160
KARAR TARİHİ : 01.06.2015

MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil

…….. ve …… ile Hazine ve…. aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair….. Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 10.07.2013 gün ve 58/25 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili, müvekkillerinin uyuşmazlık konusu 898 ada 8 parsel sayılı taşınmazı 30 yıldan fazla bir zamandır malik sıfatıyla nizasız, fasılasız kullandığını, taşınmazın davalı olarak gösterilen ve tapudan kim olduğu anlaşılamayan …….. adına kayıtlı olduğunu belirterek, Kadastro Kanununun 13/C maddesine göre tapu kaydının iptali ile vekil edenleri adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Dahili davalı Hazine vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacı yararına TMK’nun 713/2. maddesinde öngörülen kazanma koşullarının gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne, 898 ada 8 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacıların miras bırakanı……. mirasçıları adına verasete iştirak oranlarına göre tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir. Hüküm, dahili davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, TMK’nın 713/2. fıkrasında yer alan; “ … maliki tapu kütüğünden kim olduğu anlaşılamayan …” hukuki sebebine dayalı olarak TMK’nın 713/1-2. fıkraları gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Ancak, kanunun açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olabilir. Kanunun açıkça izin verdiği hallerden biri de TMK’nın 713/2. maddesindeki düzenlemelerdir. Anılan maddede, “aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılmayan veya hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir” hükmüne yer verilmiştir.
Kanunun açık hükmü dikkate alındığında, tapu sicilinden malikin kim olduğunun anlaşılamaması hali; taşınmaz malın sahibinin kim olduğunun bilinmesine yarayacak, kimliğini ortaya koyacak gerekli bilgi ve belgelerin tapu sicilinden (kütüğünden) çıkarılmasının imkansız olmasıdır. (Yargıtay HGK’nın 10.04.1991 tarih 1991/8-51 Esas, 194 Karar ve 15.04.2011 tarih 2011/8-111 Esas, 2011/180 Karar sayılı ilamları).
Genel olarak, gerekli dikkati gösteren herkesin kayıtlarda malikin kim olduğunu anlayamayacağı hallerde tapu sicilinde yazılı olan malikin bilinmediğinin kabulü gerekir. Ayrıca “tapu kütüğünde malik sütununun boş bırakılması, silinmesi ve yeniden yazılmaması, soyut ve nam-ı mevhum adına (mevcut olmayan hayali kişi) yazılması, hiç yaşamamış ve kaydının herhangi bir yerde bulunmamış olması, malik adının müphem, yetersiz ve soyut gösterilmiş olması” gibi durumlarda malikin kim olduğunun anlaşılamadığı kabul edilir. Başka bir anlatımla, tapu kütüğünden kim olduğu anlaşılamayan malik, tanınmayan, hatırlanmayan, adresi tespit edilemeyen, kendilerine tebligat yapılamayan, mirasçıları belirlenemeyen, uzun yıllar önce ölmüş ya da taşınmış bir şahıs değildir.
Somut olaya gelince; dava konusu 898 ada 8 parsel sayılı taşınmaza ilişkin tapu kaydı, tapulama tutnağı, Kadastro Komisyonu kararı ve vergi kaydının incelenmesinde; taşınmazın kadastro tespiti sırasında hak kaybını önlemek amacıyla ve emaneten 19.10.1977 tarihinde Hazine adına tespit gördüğü, 24.10.1978 tarihli Komisyon kararında ise yapılan araştırma sonucu taşınmazın vergi kaydının bulunduğu ve 1937 tarih 4028 tahrir nolu vergi kaydına göre malikinin ” ……….” gerekçesiyle bu kişi adına tespit edilmiş, yapılan 10.05.1979 tarihinde kesinleşmiştir. Ayrıca malik olarak görünen kişinin takma müstear ad olduğu hususu da kanıtlanamamıştır.
Hal böyle olunca; tapu kaydı, tedavül kayıtları, tapulama tutanağındaki açıklamalara göre, kayıt maliki……… tanınan ve bilinen kişi olup, TMK’nın 713/2 maddesinde yazılı koşulların gerçekleştiğini kabule olanak bulunmamaktadır. Mahkemece, bu hususlar dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu yasal ve yerinde olmayan gerekçelerle kayıt malikinin bilinmeyen kişi olduğundan hareketle yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Dahili davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’un 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 01.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.